Bölüm 12

7.3K 360 27
                                    

Bir anda küçük bir kız koşarak yanımıza geldi. "Roxie!" Kız hemen köpeğe sarıldı. "Roxie'yi bulduğunuz için teşekkür ederim!" "Bir şey değil, ufaklık. Bundan sonra daha dikkatli ol." dedi Bay Ukala. Tanrı'm! Küçücük kızla konuşurken bile o ukalaca gülüşünü yapabiliyor! O gülüşü bana özel sanıyordum. (üzgün surat)

Nihayet yerden kalktım ve kaykaya bindim.

-Kaykayın güzelmiş...
-Tabiki de güzel, çünkü onu ben seçtim!
(Amber'ın yeni modeli stoklarımızda mevcut. Karşınızda Ukala Amber!)
-YING YANG demek ha?
-Ying ne?
-Ying Yang. Ne olduğunu bilmiyor musun?
-Hayır. Sadece güzel diye aldım.
-Anlamı "Her kötünün içinde iyilik, her iyinin içinde de kötülük vardır."
(Yani benim içimde de mi iyilik var? Peh!)
-İyiymiş...
-Kaymaya başlayalım mı?
-Başlayalım.
-Peki.
-Peki.

Ben kaykayın üstüne çıktım ve Ethan da kollarımdan tuttu. Ve her zamanki gibi Sakar Amber iş başında! Pat diye üstüne düştüm. Kafasını yere çarptığı için bir şey oldu diye çok korktum. "Ethan iyi misin? Ethan? Ethan!" Bayılmıştı! "Yardım edin!" diye bağırmaya başladım ve Ethan ağzımı kapattı ve çimenlere doğru yuvarlanmaya başladık. Ağaca çarparak fren yaptık. (Popomu hissetmiyorum.)

-Seni gerizekalı! Sana bir şey oldu diye çok korktum!
-Yani benim için endişelendin mi?
(Ne duruyorsun Amber? Cevaplasana!)
-Ee...ev...evet.

Bir an sessizlik oldu. Ethan bana yaklaşmaya başladı. Tam beni öpeceğini zannederken Roxie ile öpüştü! O anı görmeniz lazımdı. Çok komikti. Küçük kız köpeği vedalaşması için yanımıza getirmişti. Roxiecik de Ethanla böyle vedalaşmak istedi herhalde. Puhahah! Veda öpücüğü. Muck muck!

Roxie ve sahibi gittikten sonra kalktık.

-Bugünlük yeter bence.
-Bence de. Tanıştığımız günkü kafeye gidelim mi?
-Olur.
(Çünkü sabahki kahvemi bitiremedim. Üzgün surat)

Kafeye gittiğimizde izdiham yaşanıyordu. Neler olduğunu sorduğumuzda yeni bir içeceğin çıktığını ve çok beğenildiğini söylediler. Adı "Gizemli Lezzet" miş.

-Iyi bari, biz de ondan alalım.
-Olur. Ben de merak ettim.
-Tamam Amber, sen masaya otur ben alır gelirim.
-Peki.
-Peki.

Ethan içeceklerle geldi ve içeceği gördüğüm anda şok oldum. Bu benim sabah yaptığım içeceğin aynısıydı! Demiştim ben ünlenecek bu içecek diye de böyle olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Peki nasıl öğrendiler bunu? Aha! Sabah tezgahta unuttum! Banane! Telif Hakkımı isterim! Ama nasıl inandırabilirim ki içeceği benim bulduğuma. Ben bile inanmazdım.

-İçecek güzelmiş, di mi Amber?
-Hıhı... Evet...
-Ne oldu?
-Yok bir şey.

Ve bu kafenin dünyanın her yerinde şubeleri olduğuna göre... içeceğim dünyaca ünlü olacak! Ama şöyle bir sorun var ki, içeceğin benim olduğunu söylersem haberlere çıkarım. Unuttunuz mu? Ben ünlü küçük müzisyen Amber Crosswill'im ve ben şu anda ölü olarak biliniyorum. Belki saçımı siyaha boyatıp sahte bir pasaportla Kanada'ya kaçabilirim. Saçmalama Amber!

-Köpeklerle yakın gibisin...
-Ha? Ha. Evet...
-Köpeğinin adı neydi?
-Sen, sen bunu nereden biliyorsun?
-Unuttun mu? Aile albümüne bakmıştık.
-Haa... Evet, adı Blondina.
(O ne büyükanne adı gibi!)
-Güzel isim.
-Hayır değil.
-Değil mi?
-İsmini annem koymuştu. Bence büyükanne adı gibi.
(Ethan! Resmen aklımı okudun!)
-O da mı...
-Evet. O da kazada öldü.
-Onu özlüyor musun?
(Salak Amber! E herhalde özlüyor! Salaksın sen salak!)
-Evet... O benim en yakın arkadaşımdı. Kimseyle konuşamadığım şeyleri onunla konuşurdum...
-Affedersin... Seni üzmek istemedim.
-Önemli değil...

Farkettiniz mi? Hayattaki en büyük yalan "Önemli değil." demek. Önemli olmasa bu seni neden bu kadar üzsün ki? "Önemli değil." demekle bir insan ancak kendini önemsiz yapar!

Ethan saatine baktı:

-Saat 21:03 , az sonra kapanır burası. Kalkalım.
-Ben biraz dolaşacağım. Sen git istersen. Zaten çok yoruldun bugün.
-Tek başına asla bırakmam! Ya geçen günkü gibi olursa?
-Olmaz, merak etme. Hem bugün spor ayakkabılarım var. Koşabilirim.
-Peki.
-Peki.

Bir anda nedense çok sıcak bastı ve hırkamı çıkarttım. Ethan bir an şaşırdı ve gözlerini kapattı. Ne olduğunu anlamamıştım, sonra farkettim ki içimde sadece sütyenim vardı! Hemen kimse görmeden hırkamı geri giydim. Yanaklarımın kızardığını hissettim. En azından kafede bizden başka bir tek çalışanlar vardı ve önümüzde duvar vardı. No problem. Peki ya Ethan?

-İ-iyi geceler.
-Sana da...

Ethan hızlı adımlarla kafeden çıktı. Çok mu çirkin görünüyordum ya? Korktu çocuk!
Kaykayımı alıp dışarı çıktım. Kapının yanındaki banka oturdum ve beleş internetin keyfini çıkardım. Facebook: 3 mesaj ve 1 arkadaşlık isteği! Hepsi de Ethan'dan! Mesajda o köpekli fotoğrafımızı göndermiş. Mutlu aile tablosu. Ahaha! Saçmalama Amber!
Ve cesaretimi toplayıp ona mesaj attım:

-Naber?
5 dakika sonra mesaj geldi.
-İyi. Sen?
-İyi. Ne yapıyorsun?
-Hiç oturuyorum... Sen?
-Ben de oturuyorum.
-Neredesin?
Ben cevap veremeden bana doğru yaklaşan Ethan'ı gördüm. Yanıma oturdu.
-Amber?
-Efendim?
-Seni seviyorum.
...

Kötü Kızlar ÖlmezNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ