Bölüm 44

4.1K 260 20
                                    

"Kabul." dedi. Doğruyu söylemem gerekirse bu tepkiyi beklemiyordum. Güçlü kalmaya çalıştım ama yapamıyordum. Gözüm yaşarmıştı. Ethan'a baktığımda başını aşağı eğmişti. Kafasını kaldırdığında onun da gözünün yaşardığını görmüştüm.

-Alex, bizi yalnız bırakır mısın? Ethan ile vedalaşmak istiyorum...
-Kaçmayacağın ne malum?
-Söz veriyorum. Kaçmayacağım. Kaçarsam beni kafamdan vur. Sadece beş dakika. Lütfen.
-İyi, peki. Acele et! Beş dakika sonra geleceğim.

Alex uzaklaştı. Ethan fısıltıyla konuşmaya başladı.

-Gitmek zorunda değilsin.
-Zorundayım Ethan, zorundayım.
-Üstesinden geliriz.
-Sana zarar gelmesine katlanamam. Zaten hayatına girdiğimden beri başına gelmeyen kalmadı. Üzgünüm.
-Sen benim hayatımdaki en değerli varlıksın!
-Sana kötülükten başka şey getirmedim. Ben kötü biriyim.
-Hayır değilsin! Sen çok iyi birisin!
-Peki ya geçmişte yaptıklarım? Onlar da mı iyi?
-Geçmişte ne yaptıkların önemli değil. Önemli olan bunları nasıl telafi ettiğin.
-Sanmıyorum Ethan...
-İyi biri değilsen neden bana doğum günümde sürpriz hazırladın? Neden bana birçok konuda yardım ettin? Neden bana hep destek oldun? Bir kalbin olmasaydı beni sevmezdin?! Ying Yang'ı düşün.
-Ying Yang saçmalık Ethan. Hayal dünyasında yaşamıyoruz.
-Sen iyi birisin! Kötü değil. Bunu unutma. İleri de sen de anlayacaksın.

Alex konuşmamızı yarıda kesti. "Bu kadar duygusallığa gelemem hiç. Beş dakika doldu. Gidiyoruz Amber." Yavaş adımlarla Alex'e doğru gitmeye başladım. Arkamı döndüğümde Ethan'ın gözünden yaşlar süzülüyordu. O masmavi gözler bir ton daha açılıyordu. İçinde kayboluyordum. Ama bir daha onları göremeyecektim. Kokusunu bir daha içime çekemeyecektim. Sarılıp kemiklerini kıramayacaktım. O sırıtışını bir daha göremeyecektim... Bir haftada nasıl beni kendine aşık etmişti bu çocuk? Daha da önemlisi benim gibi kız kendini ona nasıl aşık etmişti? Her neyse. Bunun bir önemi kalmadı. Amber-Ethan aşkı, diğer efsane aşklar gibi tarihe karıştı.

Elveda Ethan, elveda...

Bu hikaye de böyle bitti işte. Her hikaye mutlu sonla bitmez ki zaten. Onlar ancak peri masallarında olur. Çocuk mu kandırıyoruz? Zaten gerçek olamayacak kadar güzel gelmişti yaşadığımız her an...
Dedikleri gibi her zaman iyilik kazanmıyor. Bu dünyayı kötüler yönetiyor. İyilik başta kazansa da son kazanan hep kötüler oluyor. Gerçi ben hiç kazanamadım. Belki gerçekten iyiyimdir. Belki...

Arabaya doğru ilerlerken göğsümden bir ışık gelmeye başladı. Büyülü bir ışık gibiydi. Ne olduğunu anlamadım. Sanırım kalbimden geliyordu. İyi olduğumu kabul ettikten sonra gelmesi tesadüf müydü? Kötü olduğum için verilen ikinci yaşam şansımı iyi olduğumu kabul ederek mi kaybetmiştim? Galiba.
Birden bu ışık her yeri kapladı ve herkes ve her şeyi içine aldı. Bedenim yok olmuştu. Toz olup havaya karışmıştım. Sonra her şey karardı ve ortalığı sis kapladı. Boşluktaydım. Her yer bulanıklaştı.

"Uyanıyor efendim!" Bu ne heyecan böyle? Kim uyanıyor? Aaa, sanırım ben. Gözlerimi açar açmaz bembeyaz tavanı gördüm. Kafamı çevirdiğimde karşımda Lizzie, (babamın sevgilisi olan) Bay Green, (plak şirketi sahibi olan) Nicolette, (bunun burada ne işi var!!!) ve Bayan Culkin vardı. "Tatlım sonunda uyandın!" dediler hep bir ağızdan. "Neredeyim ben?" diye sorduğumda hastanede olduğumu söylediler. Hastanede ne işim vardı?
Hafıza kaybı geçirdiğimi söylediler. Ne hafıza kaybı be? Buradaki herkesi hatırlıyorum.
Yarın eve gidebileceğimi söylediler. Yakında çıkar kokusu.

Kötü Kızlar ÖlmezWhere stories live. Discover now