Bölüm 14

6.5K 351 27
                                    

Herhalde Nicolette'nin takıntılarından biriydi bu. Yani öyle olduğunu düşünüyordum. Taa ki Ethan'ın "Boşver, sevgilim..." demesini duyana kadar. "Sevgilim" i üstüne basa basa söyledi. Gıcık işte! Kesin beni kıskandırmaya çalışıyor. Değil mi? Lütfen öyle olduğunu söyleyin.

Ethan: Neden kavga ediyordunuz bakayım?!
Nicolette: İstediğim ayakkabıyı aldı! Ama ilk önce ben gördüm onu!
Ethan: Boşver! Zaten uyduruk bir şey. Ben sana daha güzelini alırım.

Ve Nicolette Ethan'ın yanağına bir öpücük kondurdu. O kızın öpücüğünden hayır gelmez! Sülük işte, ne olacak!

Yanımdan uzaklaştılar. En azından ayakkabı bendeydi! Zafer! Ayakkabıları aldım ve kimsenin bakmadığı anda ayağıma geçirdim.
Kahve mutluluk getirir derler. Ya da bunu ben uydurmuş olabilirim. Çünkü bana mutluluk getiriyor. Bana bir bardak tek boynuzlu at çişi fırlatın!

Kafeye gittim. Gitti yine 6 dollar. Kahvemi aldım ve cam kenarı bir masaya oturdum. Camdan dere gözüküyordu. Biraz dışarı baktım. Bakmaz olaydım! Ethan ve Nicolette ağacın altında öpüşüyorlardı! ÖYK! Ben dedim: O. Kızın. Öpücüğünden. Hayır. Gelmez. Ünlem. Sülük ya!

Kahvemden yudumladım ve kendimi internet denizinin derin sularına attım. Espriyi anladınız mı? Hani internette sörf yapılır ya? Tamam. Sustum.

Bir anda kız iç güdülerime kulak verdim ve Facebook'u açtım. STALKLAMA MODE: ON
Arama motoruna "Ethan Ballinger" yazdım. İlk sırada o çıktı. Fotoğraflarını açtım. 1784 fotoğraf nedir ya? Bakmakla bitmez. (Zaten bitmesini istemiyorum. Hihihihi!)

Amber'ın yeni modelinin reklamına hoş geldiniz. İşte yeni Amber: Yapmacık Amber! Peki bu Amber neler yapıyor? Stalklıyor, kıskanıyor, ağlıyor ve daha yapmacık ergen kızlar gibi birçok özelliğe sahip. Fiyatı mı? Beş para etmez. Tıpkı diğer Amberlar gibi...

"Kendine bu kadar haksızlık etme, Amber." Bu ses... Ethan! Ethan? "Sen benim için çok değerlisin, Amber." Ayağa kalktım. Yaklaştı, yaklaştı. Beni öpecekti! Duygularımdan korkmuyordum! Kendimi onun kollarına bıraktım. Gözlerimi kapattım. Açtığımda bir yataktaydım. Bunların hepsi rüya mıydı yani? Lanet olsun!

Peki neredeydim? Güler yüzlü şişman bir kadın yanıma geldi.

-Ooo... Demek ayıldınız.
-Neredeyim ben?
-Hastanedesiniz.
-Ne oldu bana?
-Kafede telefonunuza bakarken bir anda bayılmışsınız. Açlıktan tansiyonunuz düşmüş.
-Hmm...
-Yakınınıza haber verdik. Merak etmeyin.
-Yakınım?
-Evet, adı neydi? Hah! Ethan. Rehberinizdeki tek kişi oydu.

Kahretsin! Şimdi o sülük Nicolette ile gelecek kesin! Hiç çekemem o cırtlak sesini! Hemşire odadan çıktı. Bir anda Ethan odaya daldı veeee yalnızdı! Benim için telâşlanmış! Ayy kıyamam! Ne diyorum ben ya? Açlık sana yaramamış Amber.

Baygın taklidi yaptım. Ethan hemen elimi tuttu. "Amber! İyi misin?" Ses çıkarmadım. Alnımdan öptü. Bu da demek oluyor kiiii... Nicolette ile gerçekten çıkmıyor! Yihuuu! "Lütfen sana bir şey olmasın..." veeee... gözünden elime bir damla yaş aktı! Benim için ağlıyor! Normalde çığlık atacaktım ama Amber SEN BAYGINSIN, tamam?

Hemşire odaya girdi. Sus hemşire! Foyamı ortaya çıkarma!

Hemşire: Ben ilaçla- Ne çabuk uyudunuz?
Ethan: Ne çabuk derken?
Hemşire: Daha 5 dakika önce uyanıktı.
Hemşireye çaktırmadan sus işareti yaptım.
Hemşire: Ne?
Ethan: Ne, ne?

Aklıma küçükken söylediğim şarkı geldi: "Ne ne ne ne ney! Ne ne ne ne ney!"

Hemşire: Hanımefendi eliyle bir şeyler yaptı da.

Salak hemşire! Sen salaklıkta Nicolette'i de geçtin! Sus işaretini nasıl anlamazsın! Sen hemşiresin! Bu senin uzmanlık alanın olmalı! Onu bırak, diyelim ki anlamadın, neden Ethan'a söylüyorsun! Salak!

Ethan bana doğru döndü. Yine o ukala sırıtış. Merhaba Bay Ukala!

Hemşire: Neyse ben gideyim. Bir şeye ihtiyacınız olursa haber verirsiniz.
(Yok ya ben haber vermeyeceğim! Tanrı'm, beni neyle sınıyorsun? Bunu hakedecek ne yaptım? Tamam kötü olabilirim de... )
-Amber?
-Ethan?
-Ben...
-Sen?
-Şey...
-Evet?
(Sus Amber!)
-Özür dilerim...
Benden ikinci kere özür diledi! Hayatımın ilk 2 özrü!
-Ne için?
-Parktaki ve pazardaki davranışım için... Bu arada yere düştüğünü gördüm. Çok komik düştün ama!
-Ve sen buna özür diyorsun?
-Affedersin. Sana ilk özür dileyişimde de söylediğim gibi ben özür dilemekte pek iyi değilim.
-Hmm...
-Eeee?
-Eeee, ne?
-Özrümü kabul ediyor musun?
-Düşünmem lazım.

Gülümsedik.

-Bu ara Nicolette ile gerçekten çıkmıyorduk.
-Ya? Ben sizi öpüşürken gördüm ama?
-Gerçek değildi ama!
Ona bir "hehe, ben de inandım" bakışı attım.
-Cidden gerçek değildi!
-Aman! Banane?
-Banane diyorsun öyle mi?
-Öy-

Ve Bay Ukala, Bayan Huysuz'u öper. (Bu cümleyi nasıl bu kadar soğuk kanlılıkla yazdığım hakkında hiçbir fikrim yok.)

İki kelime: İlk Öpücük! İlk öpücüğümün bir hastane odasında olacağını tahmin etmezdim. Hatta ilk öpücüğümün gerçekleşeceğini tahmin etmezdim. Lütfen bu da rüya olmasın! Bir dakika? Sesli mi düşündüm ben?

Ethan bana tip tip baktı ve kahkaha atmaya başladı. Çocuğun içinden bir kaplan çıktı resmen! Bu durumu tanımlamaya 1 kelime yeter: Rezillik!

-Amber?
-Hı?
-Sen neden buraya geldin?
-Bayılmıştım?
-Neden?
-Açlıktan.
-Neden?
-Çünkü senin yüzünden hiçbir şey yiyemedim seni salak!
-Sakin ol! Sevgiline bağırma!
-Bağırı- ? Sevgilime?
-Evet sevgiline.
-Öyle olsun.
-Peki.
-Peki.

Kötü Kızlar ÖlmezWhere stories live. Discover now