Bölüm 4

16.4K 670 75
                                    

Kahvelerimizi yudumlarken birden ''Ben Ethan.'' dedi. Bir süre sessizlik oldu. ''Eee sen?'' dedi yine o ukala sesiyle. Bense yine onun mavi gözlerine bakakalmıştım. ''Ben ne?'' dedim şaşkınca. ''Adın ne işte?'' Birden duraksadım. Gözlerine o kadar dalmıştım ki aptalca ''Adım neydi ya?'' dedim. Sana neler oluyor Amber? Yoksa aşık mı oldun? Yok be! Sırf Luke'ninki gibi gözleri var diye aşık mı olacağım? Peh! ''Adım Amber.'' dedim sessizce ve kahvemden bir yudum aldım. ''Tanıştığımıza memnun oldum, Amber.''

Nihayet kahvelerimiz bitmişti. Aslında bitmesine üzülmüştüm. Ethan'dan etkilendiğimden falan değil, kahve gerçekten güzeldi, ki zaten ondan etkilenmedim!

Montunun cebinden bir kağıt çıkardı. Üstüne bir şeyler yazdı. Sonra bana uzattı. ''Bu benim numaram. Tekrar tanıştığımıza memnun oldum.'' dedi. Ben de ''Ya, ben de.'' dedim huysuz bir sesle. Hiç aşkla meşkle uğraşamam, artı bir telefonum bile yok. Ayağa kalktık. Ben hemen ondan kurtulmak için kafeden ondan önce ayrıldım. Kapıdan çıkar çıkmaz bana verdiği kağıdı buruşturup attım. Ama Ethan da benim peşimden çıkmış! Kağıdı atarken beni gördü ve kağıdı alıp bana geri verdi. ''Hey, bu kağıt top oynamak için değil.'' dedi. ''Haha çok komiksin.'' dedim aynı onun ukala ses tonuyla. ''Biliyorum.'' dedi ukalaca. Yol boyunca yanımdan yürüdü. Tek kelime etmedik.

Deponun yerini öğrenmesini istemediğim için alışveriş yapacağımı söyleyip yanından ayrıldım. Aslında yalan söyledim sayılmazdı. Bir telefona ihtiyacım vardı. Gördüğüm ilk teknoloji mağazasına girdim ve yaşıma uygun, eskiden herkesin elinde gördüğüm o telefondan aldım. Biraz pahalıydı ama benim yaşımdaki herkeste bu vardı. Uyum sağlamam lazımdı. Telefona Ethan'ın numarasını kaydettim. Aramayı düşünmüyordum ama belki bir işe yarardı. Sonra eve yani depoya doğru yürüdüm. Yürürken bir vitrinde acaip güzel bir kaykay gördüm. Kayamasam da almak istedim ve dayanamayıp aldım. Üstünde siyah beyaz bir daire, siyahın içinde küçük beyaz, beyazın içinde küçük siyah bir daire vardı. Gayet havalı duruyordu. Küçükken bazen kaykay parkında takılırdık. Kaykaycılar beni hep etkilemişti.

Kaymaya çalışa çalışa sağ salim depoya ulaştım. Deponun duvarının dibine yorgan ve yastıklardan kendime bir köşe yaptım. Babamın bazı kitapları vardı. Onlardan birini aldım ve okumaya başladım. ''Kayıp Yıllar'' Tam benlik gözüküyordu.

Sabah uyandığımda kitap kucağımdaydı. Uyuyakalmışım galiba. Uyanmamın sebebi sanırım acıkmış olmamdı. Midemden tuhaf sesler geliyordu. Yolda gelirken küçük bir sandviç arabası görmüştüm. Kaykayımı da alıp oraya gittim. (Tabi kayarak değil. Elimde taşıdım. Yoksa yere yapışabilirdim.) Sandviç arabasından jambonlu ve peynirli sandviç aldım. 2 dollardı. Hergün buradan yersem param bana 6-7 ay yeterdi. Yolda yiye yiye yürüdüm ve ne buldum tahmin edin. Bir kaykay pisti! Burada kayabilir, daha doğrusu kaymayı deneyebilirdim. Hiç kimse yoktu yani düşersem rezil de olmayacaktım. Biraz kaymayı denedim ve bir anda biri omzumdan tuttu. Acaip derecede korktum ve ayağım kaydı, omzumdan tutan kişiyle yere yapıştım. Bir de kimi göreyim? Ethan! DEJAVU?! Konuşmaya başladık.

-Dünya ne kadar küçük değil mi?
-Yaa, ne demezsin...
-Eee... Ne yapıyorsun burada?
-Sence ne yapıyorum? Bir insan kaykay pistinde ne yapıyorsa onu!
-Tamam dostum sakin ol. Hem bir insan ''kaykay pistinde'' ''kaykay'' kayar, kaykayla bakışmaz.
Ukala şey! Bana ne hakla ''dostum'' diyor? Daha geçen gün tanıştık! Ayrıca beni haksız duruma düşürmek için elinden geleni yapıyor. Belki de ben kendi kendimi haksız duruma düşürüyorumdur. Belki de...
Onu haksız göstermek için kaykayın üstüne çıktım ve kaymaya başladım. Kaymaz olaydım! Kaymaya başlamamla benim yere kapaklanmam bir oldu. Sanırım cidden kendimi haksız duruma düşürüyorum. Sırıtarak yanıma geldi ve beni kaldırdı. Yürümeye çalıştığımda topallıyordum. Ethan bunu farketti ve ayak bileğime baktı. Bileğim şişmişti. ''Sanırım burkulmuş.'' dedi. Bunu derken sesi titriyordu. ''Hepsi senin yüzünden!'' diye bağırdım. Bunu derken kendimi kötü hissettim. (Mantıken kötü bir kız olduğum için kötü hissetmem normal ama yine de bu farklıydı.) Ethan'ın yüzündeki o gülümseme birden gitmişti. Kavga etmeye başladık.

-Ben mi sana kay dedim! Sen inatlaştın!
-Ben mi inatlaştım?!
-Evet sen! İnatçı! İnatçı keçi!
-Ben mi keçiyim sensin keçi!
-Bana keçi diyene bak! Şu anda sana yardım etmeye çalışıyorum ama sen izin vermiyorsun ki!
-Senin yardımına falan ihtiyacım yok!
-Tamam o zaman! Ben buradan yardımımı da alıp gidiyorum!
-İyi! Git!

Hızlı adımlarla pistten ayrıldı. Gerçekten keçiyim sanırım. Ayağa kalktığımda topallamayı bırak,yürüyemiyordum bile. Gözümden bir damla yaş geldi. Canım gerçekten yanıyordu. Ethan'a keşke öyle davranmasaydım diye düşündüm ama ben iyi biri değilim. Annem öldüğünde benim içimdeki iyilik de öldü.

Yürüyemeyeceğimi anlayıp pistin kenarına oturdum. Sonra Ethan'ın bana doğru geldiğini farkettim. Yanıma oturdu. ''Şey, ımm... Bak... Ben özür dilemede iyi değilim...Umm...'' veee sonuç olarak benden ÖZÜR DİLEDİ!

Kötü Kızlar ÖlmezWhere stories live. Discover now