19.Bölüm "Luhan, benimle-"

4.7K 344 84
                                    

-SEHUN-


"Seni seviyorum Oh Sehun."

Daha önce hiç kimseden duymadığım, hiç kimseye söylemediğim kelimelerdi bunlar. Sevmek ve sevilmek kavramlarını tanımıyordum. Haliyle ne yapacağımı bilememiş bir şekilde geriye çekilmiştim. Becerebildiğim tek şey Luhan'a dik dik bakmaktı.

Kaşları hafifçe çatıldı. "Şu anda senin karşılık veriyor olman gerekiyordu."

"B-ben" diyebildim sadece. Umutsuzca anlamasını istiyordum. Anlamasa bile anlayış göstermesini. Çirkefleşeceğini ve trip atacağını gösteren ifade yerine kırıldığını anlatan dolu gözler ufacık umudumu da söndürdü ve kalbimi dağladı.

"Sorun değil." demeyi başardı. Dans pistinde çok uzun kaldığımızı düşünmüş olmalı ki, muhtemelen kendine söylediği bahane buydu, yürümeye başladı. Ona ayak uydurdum.

"Luhan." dedim bir kenara çekildiğimizde. Bana baktı. Ağlamasını tutmaya çalıştığı apaçık belliydi. Üzüntü o gözlere asla uğramamalıydı. Bu yüzden daha önce yapacağımı hiç düşünmediğim bir şey yaptım.

Tek dizimin üzerine çöktüm.

"Sehun." diye fısıldadı Luhan. Kafası karışmış görünüyordu. Müzik yeniden başladığı ve biz kimsenin göremeyeceği kuytu bir çıkıntının arkasında olduğumuz için gözlerden uzaktık.

Elimi ceketimin iç cebine soktum. Tartışmamızdan bile önce saatlerimi harcayarak yaptığım, barışmamız için kullanmak istemediğim için özür dilerken vermediğim, özel bir an için sakladığım keseyi çıkardım.

Kese yeşildi ve yapraklarla süslenmişti. Luhan anlam vermeye çalışarak bir elime bir yüzüme bakıyordu.

Boğazımı temizledim. "Luhan Harrison-Grey." dedim kendinden emin olduğunu umduğum bir sesle. "Benimle bir kedi evlat edinir misin?"

Bir süre bana boş boş baktı. Sonra "Evet!" diye ciyakladı. Gözünde asılı kalmış gözyaşları akarken kendini üzerime bıraktı. Ayağa kalktım. Yüzümde gururlu bir erkeğin ifadesi vardı. Kesenin ipini açtım ve içindeki parlak, sarı tozu avucuma boşalttım.

"Bütün ihtiyacın olan inanç."

"Ve güven." diye fısıldadı elime bakakalırken.

"Ve biraz peri tozu." deyip elimdeki tozu yüzüne üfledim. Gözleri refleks olarak kapanırken yüzüne öyle güzel bir gülümseme yerleşti ki kalbim göğsüme baskı yaparak hızla atmaya başladı.

Dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım ve benim yüzümde onunki kadar peri tozuna bulanana kadar geri çekilmedim.

En sonunda gözlerimiz birbirini bulduğunda fısıldadı.

"Uçuyorum."

Yüzüme ahlaksız bir gülümseme yerleşirken konuştum. "Seni yıldızlara çıkaracağım şimdi."

İlk defa yanakları kızaran taraf o olmuştu. "Evet, lütfen." dediğini duyduğumda sim yapışmış, kızarmış yüzlerimize aldırmadan çıkıntının korumasından çıkıp insan içine girdik. Arkalardan, çok kişiye görünmemeye çalışarak, koşar adımlarla kendimizi bulduğumuz ilk odaya attık.

Açlıktan deliren iki insan gibi kapıyı kilitler kilitlemez birbirimizin üzerine atladık. Önce dudaklarımız birbirine kavuştu, ardından ellerimiz hakları olan bedenlerde gezinmeye başladı. Bir elim onun ensesindeki saçları okşarken diğer elim kalçasına indi. Ben sıkı ve yuvarlak poposunu yoğurur, okşarken saçlarındaki elimi tutup beline indirdi. Sorgulamadım ve iki elim poposunu keşfetmek için gezinmeye başladı.

I Dare You To Kiss Me, Oh Sehun!Where stories live. Discover now