13.Bölüm "Duş"

5.3K 388 93
                                    

Herininyaraizi yorumların için çok çok teşekkürler! Bu bölüm sana gelsin!



Taksinin peşinden koştum ama trafik akıp gidiyordu. Yetişemedim. Etrafta çevirebileceğim başka taksi de yoktu üstelik. Sesli bir şekilde küfrettim ve telefonumu çıkarıp Sehun'un numarasını tuşladım.

Telefon çaldı, çaldı sonra meşgule düştü. Bir kez daha aradığımda "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor" cümlesiyle karşılandım. Küfretmeye devam ederken nereye gidiyor olabileceğini düşündüm.

Eve gitmezdi, şu anda ev olmak isteyeceği son yerdi. Benim evime gideceğini de sanmıyordum.

"Düşün Luhan. Nereye gidebilir?" diye sordum etrafa boş boş bakınırken. Araf kafeye doğru koşarken rehberden Suho'yu bulup arama tuşuna bastım.

Telefon ilk çalışta açıldı.

"Luhan, Tanrı aşkına neler oluyor?"

"Konuşacak zamanım yok." dedim sağa sola bakmayı bile unutarak yolun ortasına atlarken. Bir araba bana çarpmadan son anda kornaya asılarak durmuştu. Bunun farkında bile değildim. "Sehun mutsuz olduğunda nereye gider?"

"Bilmiyorum." Sorumu çocuklara yöneltti. Dinledikten sonra bana döndü. Ben de o sırada ara sokaklara dalmıştım. "Soğuk yerler. Gürültüden uzak ve soğuk bir yer. Aklına geliyor mu?"

Teşekkür bile etmeden telefonu kapattım. Ekim ayında Seoul'deydik. Her yer soğuktu.

Nefes nefese Araf kafe'nin kapısını ittim ve içeri girdim. Ahjumma köşede ayaklarını masaya dikmiş gazete okuyordu.

"Ahjumma!" dedim nefeslerimin arasından. Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Seninki yok."

Yanına gittim büyük adımlarla. "Onu nerede bulabilirim biliyor musun Ahjumma? Ha? Onu tanıyor gibisin."

Gazetesini katlayıp masaya bıraktı. "Öfkeli miydi?"

"Sanırım. Bilmiyorum. Üzgün gibiydi de."

Bir süre sessiz kaldı ve gözlüğünü burnunun kemerinden itti. "Bulunmak istemiyorsa gitmez dediğin yerlere bakman lazım."

Dediği şey yüzünden yüzümü buruşturacak gibi oldum ama sonra çok mantıklı geldi. Eğilip heyecanla teşekkür ettim ve tekrar koşmaya başladım. Motorumu okulda bırakmıştım. Her şeye okuldan başlamak en mantıklısıydı o yüzden.

Bir taksi çevirip okulun adını söyledim. Adama 10 saniyede bir daha hızlı gitmesini söylüyordum. Okula varınca ona biraz para attım ve okulun bahçesine girdim. Tüm sınıfları, tuvaletleri, dinlenme odalarını hatta bodrumu bile aramıştım ama okulda Sehun'dan hiçbir iz yoktu.

Motoruma atlayıp okuldan çıktım ve kendi evime sürdüm. Onu evde de bulamayınca ettiğim küfürler boyut atladı.

"Neredesin Oh Sehun!" diye bağırdım. Beynimi düşünmeye zorluyordum ama Sehun'la bugüne kadar hep benim evimde, okulda veya Araf kafede buluşmuştuk.

Sanat kafe geldi aklıma ama orada olmayacağına emindim. Tanıdık, samimiyetsiz gözlerin onu izlemesinden nefret ederdi. Aklıma bir yer gelmesi umuduyla yavaş gidiyor, etrafa bakınıyordum.

"Soğuk, gürültüden uzak bir yer." diye tekrarlıyordum kendi kendime. Sonra hatırladım. Tüm trafik kurallarını ihlal ederek yolun ortasından hızla döndüm ve son gaz gitmeye başladım. Onu daha önce götürdüğüm gökdelenin önüne motoru adeta attım ve koşarak içeri girdim. Şalterin açık olduğunu görünce sevinçten çığlık atacaktım.

I Dare You To Kiss Me, Oh Sehun!Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt