18.Bölüm "Durun!"

4.3K 321 94
                                    

Multimedyadaki videoyu bölüm bitiminde kesinlikle izlemelisiniiz!

**

Sehun'u eve çağırmak için ölüyor olsam da Rory ve John şu anın doğru olmadığını söylediler. Onu sevdiğimi söylemek için büyülü bir ortam gerekmesi gerektiği konusunda onlarla hem fikirdim.

Böylece o akşamı dedelerimle özlem gidererek geçirdim. İş konusunda fikirlerini aldım, Sehun ve Woo Bin konusunda ne yapmam gerektiğini sordum. Yatağa gittiğimde saat 2'ye geliyordu. Hala Sehun'un kokusunun olduğu tarafa kıvrılıp uyudum.

Rory ve John'u uyandırmamak için sessizce giyindim ve parmak ucumda odadan çıktım.

"Günaydın Lulu." Olduğum yerde sıçrayıp sese döndüm. John ve Rory çoktan giyinmiş gazete okuyorlardı.

"Günaydın, neden kalktınız?" diye sordum.

"Seninle okula geliyoruz."

"Ne?"

"Bunu kahvaltıda konuşalım." diyerek bizi mutfağa yönlendirdi Rory. Kurulmuş masaya oturunca önüme dağ kadar pankek konuldu. Ne diyeceğimi tamamen unutmuş halde saldırırken John sorumu cevapladı.

"Müdireye iki çift laf etmeye karar verdik." Gözlerim büyüdü. Ağzımdakileri yutmadan konuştum. "Nö lofo ödöcöksönöz?"

"Luhan!" diye uyardı Rory beni. Lokmamı yuttuktan sonra sorumu tekrarladım.

"Sen onu bize bırak. Ayrıca," duraksayıp masaya bir göz attı, aradığını gazetelerin altında buldu. Bir tomar zarftı bu. "Yarın akşam bir davet veriyoruz."

Kibarlıktan tamamen uzak bir "Ha?" sesi çıkardım.

"Okuldan saygın ailelerin çocuklarını davet et."

"Ne daveti?"

"Bir balo. İngiliz tarzı."

"Peki ama neden?"

"İnsanlar eğlenceli mekanlarda ağızlarından bir şey kaçırırlar."

John Rory'yi tamamladı. "Her zaman."

"Bu yüzden bu balo pek çok şeyi çözecek. Hyun Ki'nin iş yaptığı insanlara dedikoduları aktaracağız."

John bir kez daha lafa girdi. "Sen de Sehun'la konuşmak için mükemmel bir atmosfere sahip olacaksın."

Gülümsedim. "Sizi ne kadar çok sevdiğimi daha önce söylemiş miydim?"

"Bu sözleri Sehun'a sakla." dedi Rory tabağıma yemek itelerken.

Kahvaltıdan sonra kapının önünde duran arabaya baktım. Henüz piyasaya bile sürülmemiş bir Mercedes'ti. Bunu nasıl elde etmişlerdi gerçekten merak ediyordum. Sorduğumda sadece gülümsemekle yetindiler. Okula kadar John sürdü.

Arabadan indiğimizde garip bakışlara maruz kalan ben değil, dedemlerdi. Ama onlar bu bakışlara alışkındı. Hep birlikte içeri girdik.

"Sen sınıfına git Lulu."

"Hayatta olmaz ben de geleceğim."

John bana bir bakış fırlattı. "Şey, ders başlayacak." diye mırıldanıp sınıfıma yollandım.

Sınıfa girer girmez Woo Bin ve Sehun'u konuşurken gördüm. Hava oldukça gergindi.

"Neler oluyor?" diye sordum yanlarına geldiğimde. Çenesini kıracakmış gibi sıkmış olan Sehun bana bakmadan cevap verdi.

I Dare You To Kiss Me, Oh Sehun!Where stories live. Discover now