28

132 16 35
                                    


"Nereden başlıyoruz?" Diye sordu Minho. Elindeki kahveyi Chan'a uzatırken. Tam olarak ne anlatması gerektiğini bilmiyordu çünkü. Ya da 'ne kadarını ' anlatacağını.

"Minho. Ben bana yalan söylemeni istemiyorum." Minho Chan'ın yanında yerini aldığında kafasını salladı. "Zaten ben de yalan söylemek istemiyorum artık." Daha sonra güldü kendisine. "Ama bu anlattıklarımdan sonra omuzlarına yük binecek ve gerçekten istemiyorum bunu."

Kafasını iki yana salladı Chan. Şimdiye kadar çok yük binmişti o omuzlara, yıkılmazdı yani. "Sen bana dürüst olduğun sürece kaldırabileceğimi düşünüyorum." Diye yanıtladı bu yüzden. Minho ise buruk bir gülümseme sundu buna. Dürüst olmak her zaman iyi değildi işte.

"Önce söylemem gereken bir şey var çok yarım kaldık çünkü sayende." Chan'aydı sitemi. Şu ana kadar belki de çoktan aşmışlardı bu konuları. Chan ise pür dikkat ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu. Aynı zamanda da biraz suçlu hissetmişti kendisini. "Chan, ben seni seviyorum." Duyduğu şeyi beklememişti açıkcası. Yani çoğu kez hissettirmiş olsa da sonuçta hiç ağzından duymamıştı bunu. "Ve seni kaybetmek istemiyorum. Gerçekten... Hayatım boyunca ilk defa bu kadar samimiyim belki de."

Buraya geldiğine göre, Chan'ın da onunla aynı duyguları paylaştığını düşünüyordu Minho. Özellikle şu an gözleri dolan adama baktığında gerçekten hislerinin karşılığını olduğunu düşünmüştü. "Ben... Bilmiyorum." Diye cevapladı ama. Gözleri cevabı net olarak verse de bünyesinde dönen şeyleri hala algılayamıyordu çünkü Chan. "Sana dedim ya işte. Böyle şeylerden anlamıyorum ki ben!" Dedi gözlerini kaçırıp kulağıyla oynarken. Konuşmasını da istemiyordu. Sıcak basıyordu zaten. Hem de yine konudan uzaklaştırıyordu Chan'ı.

"Peki... Buraya gelmen bile yeter zaten." Dedi Minho gülerken. "Ama en azından hala hislerinden emin olmaman bir yerde iyi galiba..." Derin bir nefes verdi. Elindeki kupayı sehpaya bıraktı. Minho'yu sevseydi belki de işler daha zor olacaktı onun için.

"Sor. Cevaplayacağım." Chan da onun gibi kahvesini bırakıp koltukta bedenini tamame ona çevirdi. Eliyle yastığı sıkarken, dikkatini dağıtıyordu biraz olsun. "Bizi öldürmeye çalışan adamlar... Nereden tanıyorsun onları?" Diye sordu direkt. Zaten ilk andan beri sormak istiyordu. Doğrusunu Changbin'den öğrense de, Minho'yu bu konulara getirmekti amacı.

"Of. O kadar karışık ki gerçekten." Eliyle saçlarını karıştırdı. Ayrıca Minho için bunları anlatmak fazlaca zordu. "2004 dosyasındaki cinayetlerden birisinin kurbanı benim ablam." Dedi direkt konuya girerek. Hiç dolaştırmadan. Çünkü dağıtırsa konuyu kendisi de anlatamayacaktı. Chan konuşmak ister gibi yaptığında onu durdurdu eliyle. "Lütfen beni bölme. Cesareti bulmuşken hızlı hızlı anlatayım." Kafasını salladı Chan buna karşılık. Zor olduğunu anlıyordu çünkü. Çok kötü olan geçmişi kazıyıp duruyordu.

"O piç benim ablamı öldürdü. Hem de o kadar kötü bir şekilde yaptı ki bunu.  Ben ablam için keşke kafasına siksalardi da bu kadar acıyı çekmeseydi dedim. Ölmesine bile üzülemedim. Keşke şöyle öldürselerdi, böyle ölseydi diyip durdum. Ölüşüne üzülme hakkını bile vermediler bana." Yutkunup elleriyle oynamaya başladı. Kendisini her ne kadar eskisi kadar etkilenmediğine inandırsa da hala anlatırken yaşıyor gibi hissediyordu. "Öldürmesi yetmedi, sırf bunun için polis olmaya çalıştığım için beni kaçırdı. Nasıl öldürdüğünü anlattı. Kanıt olsa bile adaletin hiçbir sik yapamadığını anlattı. Boşa bu nefretin, sen de bir bok yapamazsın dedi bana. Gücünü göstermeye çalıştı yani. Sikeyim onun o gücünü." Gözlerini yumdu bir iki saniye. O anlar geliyordu çünkü gözünün önüne. "Ya benim babam bile ablam için hiçbir şey yapmadı Chan. Bu yüzden en iyisi olmaya çalıştım sürekli. Belki en iyisi olursam bir gün adalet yerini bulur, ben de kendi 'gücümü' kullanırım dedim. Kendi hayatımı bırakıp onun için yaşamaya başladım ben. Ablam öldüğünde o kadar küçüktüm ki. Hiçbir şey yapamamak ihanet ediyormuşun gibi geliyordu ona."

Chan, elini uzattı Minho'ya. Ona dokunmak istedi. Sadece dokunuşu ile destek olabilmek istedi. Acısını, nefretini alamazdı belki ama o an acısına ortak olma istedi. Elini Minho'nun elinin üzerine getirdiğinde Minho'nun gerilen bedeni gevşedi. Gözlerini açıp eline zarifçe dokunan ele baktı. Chan tüm amacına ulaştı. Küçük dokunuş yetmedi Minho'ya. Elini avcunun içine alıp kavradı sıkıca. Parmaklarını  birbirine geçirdi.

"Ablam benim annem gibiydi. Ben annemi ikinci kez kaybettim ve bunun acısıyla uzun süre başa çıkamadım. Sürekli kendimi güçlü olmam gerektiği saçmalığı ile tuttum. Babam yüzünden ağlamadım bile. Çünkü erkekler ağlamaz ona göre." Güldü buna Minho. Babasından gerçekten nefret ediyordu.

"Sonra terapilere başladım. Bununla baş etmeyi öğrendim. İstediğim kadar ağladım. O yüzden şu an ağlamıyorum, çünkü zamanında üzüntümü yaşayabildim." Bu konuda şanslıydı biraz. "Ama nefretim hiç yok olmadı onlara karşı. Zaten o adamla karşı karşıya geldiğim gün daha da nefret ettim. Onu parmaklıkların ardında görmeden ölemem ben." Bu motivasyonla tutunmuştu Minho hayata. O adamı kendi elleriyle sokacaktı o hapishaneye. İşkence içinde ölecekti o adam. Ablasına, başkalarına yaptığı her şeyin cezasını çekecekti.

"O gün de, seni götürmeye çalışmıştı." Dedi Chan'ın elini farkında olmadan daha da sıkarken. Gitmesini istemediği tek kişiydi hayatındaki. "Orospu çocuğu onu ima etti resmen... Sana bir şey yapmasına asla izin vermem ama." Diye devam etti sonra. Ablası öldüğü zaman çok küçüktü ve ağlamak dışında yapabildiği bir sey yoktu. Ama şimdi güçlüydü. En azından yıllardır çabalayışı ise yaramış onu her anlamda güçlü kılmıştı. Gözleri Chan'da gezindi. "Zaten sen de izin vermezssin." Ona güvendiğini, gücünü de hafife almadığını belli etmek için demişti bunu. Ayrıca o gün Minho kadar Chan da adamlara tüm gücü ile saldırıp engel olmuştu kendisini sıkı sıkı tutup götürmeye çalışan adamlara.

"Seni endişelendirdiğim için özür dilerim." Dedi Chan. Onun evinden ayrıldığı için bir nevi başıboş kalmıştı. Yani o adamların ona zarar vereceği düşüncesi ile iki hafta geçirmişti Minho. "Aslında ben zaten güvenlik önlemleri almıştım..." Diye bir itirafta daha bulundu Minho. "Evinin etrafına korumalar yerleştirmiştim. Emniyette de zaten yeterince koruman var." Yani emniyette polisler, evine de korumalar koruyordu onu. Chan'ın ruhu bile duymadığı için şaşırmıştı ama buna kızamazdı. Teklif etseydi reddederdi çünkü hemen. Lee Minho'nun bu u ondan habersiz bir şekilde yapmasını anlıyordu.

"Peki şimdi ne yapacaksın?" Diye sordu Chan. Evet, buraya kadar anlattıkları doğruydu ama bundan sonrası için ne düşünüyordu?

"Jeongin diye birisi var. Benim için çalışıyor uzun zamandır. O adamın yanına terfi edebilmek için çalışıyor. Kişisel asistanı olacak kadar güvenirse, tüm kanıtlar elimizde olacak." Kaşlarını çattı Chan. Jeongin madem Minho'nun adamıyda neden Changbin'e gelip de Minho hakkında bilgiler vermişlerdi? "Ayriyeten bu davanın görevlendirdiği Hyunjin'in söyledikleri de sayıda gececek. O da işimize yarayacak. Her yönden onu sıkıştırmak istiyorum ki bu sefer sıyrılamasın"

"Hyunjin de bu çocukla yakınlaşmış galiba? Changbin söyledi soruşturmadan birisi anlatmış ona da." Kafasını salladı buna. "Hyunjin'i de tanıyordum aslında. Jeongin ile çok yakınlar. Bu yüzden çeteye sızdırmamız gerektiğini söylemiştim. Sonuçta Jeongin benim illegal olarak soktuğum birisiydi. Elinde kanıt olmadığı sürece anlattıkları da bir işe yaramaz ama Hyunjin'e anlattıklarıyla yardımcı oluyor."

Chan bir şeyleri oturtamıyordu. Hyunjin dolaylı yoldan Minho'nun yanında değil miydi? "Ama Hyunjin cinayet işlendiği gün enerji kaynağını patlamadı mi? Bu sizden gizli Park Jungseok'a çalışıyor olmasın?" Çünkü çete üyelerini öldüren de Jungseok'tu sonuçta. Ona ortaklık yapmış oluyordu Hyunjin de. Ayrıca zaten gelip Changbin'e de Minho hakkında bilgiler vermişti. Kesinlikle köstebek olabilirdi.

"Chan..." Minho Chan'ın elini baş parmağıyla okşadı. Daha sonra sıkı sıkı tuttuğu eli bıraktı yavaşça. "Onları ben öldürdüm." Chan'ın gözlerinden bir bir geçen şaşkınlığı, korkuyu, bilinmzliği görse de devam etti.

"Aylardır aradığın katil benim. Hepsini ben öldürdüm."

loveless | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin