7

168 18 36
                                    

İkili, tek araba ile gitmeyi mantıklı bulmuş ve Chan'ın arabasını emniyette bırakmışlardı. Hızlı bir şekilde Chan'ın evine sürmüş ve başına bir iş gelme ihtimaline karşı, Minho da Chan ile beraber onun evine doğru ilerliyordu. İkisi de sessizdi. Chan zaten çok yorgun ve halsiz olduğu için herhangi bir konuşmada girebileceği tartışma yüzünden bile ağzını açmamıştı.

Çünkü Bay Lee ona ne söylerse söylesin tartışmak için bir ortam gibi görüyordu o bunu. Sorduğu sorular da hep saçma geliyordu zaten kulağına.

"Gel buraya." Önden ilerleyen Chan'ı kolundan tutarak geriye çektiğinde, ne olduğunu anlayamadan ona baktı. Konuşacağı sırada susması için parmağını dudağına yerleştirmiş ve Chan'ı arkada birakarak kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Belinden çıkarttığı silah ile Chan, kapıya bakmayı akıl etmiş ve evinin kapısının aralık olduğunu fark ederek hızla arkasını kolaçan edip kendi silahına sarılmıştı.

Minho yavaş adımlarla, kapıya ilerleyip ilk olarak aralık kısımdan bakmış ve ani bir hareketle içer girip etrafta gözlerini gezdirmişti. Chan'ın ise arkadan birinin gelme ihtimaline karşı bir gözü hep arkalarındaydı. "Gitmiş herhalde." Dediği anda düşen vazonun kırılma sesi ile Chan kapıyı kaçamaması için kapatmış Minho ise silahını doğrultarak sesin geldiği odaya koşmuştu.

Chan'da onu takip ederken burnuna gelen koku ile ne olduğunu anlayamasa da bir şeylerin yandığını fark etmişti. Yanık kokusuydu bu. Ev zaten girdiğinde gördüğü kadarı ile darmadağın edilmişti. Tek bir şey bile yerinde değildi. "Dur!" Odadan gelen sesler ile etrafa bakmayı bırakıp içeri girmiş pencereye ayağını atmış maskeli adam ile göz göze gelmişti. "Bu son uyarı." Dedi soğuk sesi ile. "Kes sesini. Kim gönderiyor lan seni?" Chan'a son kez bakıp camdan atlamış ve ikiliyi odada yalnız bırakmıştı.

"Siktir ya, peşinden gidelim." Chan koşan adamı izledi camdan. Arkasını dönüp evden çıkmak için hareketlendiği anda Minho kolundan tutmuş ve durdurmuştu onu. "Haber verdim ben. Buralarda çocuklar. Alırlar içeriye." Nasıl haber verdiğini sormak için kaşlarını çattı. Çünkü eve adım attığından beri sessizlerdi.

"Uzun süre güç tuşuna basınca konumum bildiriliyor." Telefonunu göstererek söylediği şey ile anladı Chan. Şu ana kadar çok fazla bu derecede tehdit olayları yaşamamıştı. Aldığı tehditlerin de karşılığını vermişti. Fakat Minho demek ki büyük problemler içerisinde olan birisiydi ki bu şekilde önemseniyor ve güvenliği sağlanıyordu.

Ya da Changbin'in dediği gibi ayrıcalıklıydı.

"İyi bir kararmış benimle olman. Eşyalarını al da gidelim." Chan gözlerini devirip odasına doğru ilerlediğinde yükselen dumanlar ile gözü mutfağa kaydı. "Siktir."

"Siktir Minho evi de yakmışlar anasını satayım." Mutfağa doğru ilerleyeceği sırada küçük bir patlama yaşanmış ve tüm ev duman altına girmişti. "Hemen çık dışarı." Dumanla birlikte öksürdü Chan. "Eşyalarım!"

"Sikerim eşyalarını çık hemen!" Chan onu dinlemeden odasına doğru ilerlerken Minho yeniden bağırdı. "Chan çık dışarı şalterleri indir. Gazı kes!"yeniden büyük bir ses geldiğinde Chan dediğini mantıklı buldu ama eşyalarını almalıydı, en azından onun için önemli olanları. "İtfaiyeyi de ara." Chan kapının yanındaki dolabı açarken aynı zamanda telefonunu tuşlayıp şalterleri tek tek indirmiş karşısındaki kişiye adres bilgisi vermişti. Elleri titriyordu sinirden. Aynı zamanda da endişeliydi tabi. "Sen de çıksana neyi bekliyorsun!" Diyerek seslendi Minho'ya

"Sen dur orada geliyorum şimdi." Chan gözünü devirip içeriye adımladı. "Bir kere tekde dinlesen şaşıracağım." Dedi Chan'ı karşısında görünce. Kalın bir battaniyeyi aldığını görünce o da banyoya doğru ilerleyip büyük bir kovaya su doldurmaya başladı. Tamamen her yer duman olduğu için de su dolarken camlarını açtı evin. "Hay sikeyim ya. Evimi niye yaktınız orospu çocukları."

loveless | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin