24

118 14 31
                                    


"Woobin'e neden soruşturma açıldı? Dilekçe vermişsin?" Chan uzun zamandır tam olarak işlerle ilgilenemediği için hakim değildi bazı şeylere. İki üç gün, belirli aralıklarla uğramıştı ve bu uzun bir süre de değildi ama emniyet resmen karışmıştı yokluğunda.

"Eski dosyadaki Hyunjin meselesi vardı ya hani. Kamera kayıtlarını düzgün incelememiş, üstüne Felix söylediğinde de dikkate almamış. Siz geldiğiniz zaman Hyunjin'in emniyette olmama sebebi buydu. İşleri geciktirdi, üstüne bir de üste çıkmaya çalıştı aptal." Chan onun bu söylediği ile kaşlarını çattı. Taktığı çalışma gözlüğünü çıkartıp masaya koydu. "Hatta Felix'i suçladı baya. Dava ile çok ilgilendiğini, görüntünün kendisi baktığı an orada olmadığını söyledi."

Gözlerini kısıp kollarını doladı birbirine. "Felix'in sonradan getirdiğini ima etti yani?" Kafasını salladı Changbin bu soruya karşılık. "O gece o yüzden Felix apar topar gitmişti." Chan'ın birden fazla kes Felix'in neden gittiğini sorduğu geceydi. Chan dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes aldı. "Aksi bir hareket mi yaptı? Neden şüphelendin Felix'ten?" Sonuçta sadece Woobin'in söylediğine hareket etmezdi Changbin.

"Felix'in gerçek adını öğrendim çünkü. Kimliğini gördüm, Yongbok'muş adı." Ağzı aralandı Chan'ın. Evet bir şeyin geleceğini beklemişti ama bu kadar garip bir şey olacağını beklemişti. "Hadi canım! Evraklarına baktın mı? Belki kendisi Felix adını kullanıyordur? Takma isim gibi?" Kafasını iki yana salladı karşısındaki beden. "Yok abi ya. Evraklarda da Felix olarak geçiyor. Sordum aslında ama işte bayıldı o gün." Başını ovdu Changbin. Aklını kurcalıyordu sürekli bu. Felix'e yaklaşmasına engel oluyordu içten içe. "Sonra da zaten bir sürü olay oldu, darlamak istemedim onu da."

"Felix'in kötü bir niyeti yoktur, eminim ondan da.." derince iç çekti Chan. Bu kadar iyi niyetli birisi asla kötülük yapamazdı. Yani belki tehdit durumları varsa yapabilirdi ama yine de Felix'in bir şekilde onlara bunu belli edeceğine emindi. "Nasıl emin oluyorsun bundan?" Changbin ondan daha fazla zaman geçirmişti Felix'le. Evet o da kondurmamıştı küçük bedene bunu ama yine de şüphe etmeden de duramamıştı. "Yok Changbin ya, o kadar insan tanıdım. Felix'te öyle bir hava yok yani." Daha sonra kafasını salladı. "Bu konuyu konuşayım ben onunla, mantıklı bir açıklaması vardır."

Changbin kaşlarını çattı. Yerinde doğrulup masaya yasladı kollarını. "Bana anlatmadı, sana da anlatmaz herhalde." Gözlerini Chan'ın üzerinde gezdirirken boğazını temizledi. "Hem zaten ben yeniden konuşacağım, gerek yok sana." Cıkladı Chan bunun üzerine. Garip bakışlarına baktı arkadaşının. "Germişsin çocuğu, bayıldı diyorsun. Ben biraz daha sakin yaklaşırım." Changbin omzunu silkti bununla birlikte. Zaten anlatmazdı diye düşündü. Yine de bir ara Felix ile o da konuşmalıydı.

Çünkü Chan son bir haftadır o kadar işlere vermişti ki kendisini, onunla birlikte Changbin de işlere boğulmuştu. Kişisel hayatını gözü görmüyordu. Chan resmen onun da hayatını zegir etmişti. Hiç durmuyordu, elindeki dosya çözüme kavuşur kavuşmaz başka bir soruşturmaya koşuşturuyorlardı. "Ben kahve alacağım kendime, hem Felix'e de bakarım." Changbin kafasını salladı. Bugün biraz olsun sakin geçiyordu gün.

Ayağa kalkıp ceketini askıdan alarak giydi Chan. Kahvesinin yanında biraz da sigara içmek istiyordu çünkü. Bu ara tüketimini bir hayli arttırmıştı. İçindeki sıkıntıyı sadece bu gideriyor gibi hissediyordu. Ya da sadece bir oylama aracıydı işte. Öyle düşündüğü için öyle geliyordu. Yine de işe yarıyordu. Sonuca bakıyordu.

Onun odadan çıkması ile işlerine hızla dönen memurlara bakmadan ilerlemiş ve kahve makinesinin yanına gelmişti. Filtre kahve tuşuna bastığında etrafta pıtır pıtır koşuşturan sarışını aradı gözleri. Bulamayınca da yan masadaki memura ilişti gözleri. "Felix'i gördünüz mü?" Diye sordu. Karşılığında bir kaş çatış ve bu bilgiyi beyninin ücra köşelerinde ararcasına duran yüz ifadesi kazanmıştı. "Felix?" Diyerek karşılık verdi en sonunda sözlü olarak. "Evet, Felix. Stajyer hani?" Stajyer anahtar kelimesi ile gelen bir 'Heee.' hatırlayış nidası ve kafasını sallayışla konuştu.. "Markete yollamıştık eksikleri alsın diye. Gelir birazdan baş komiserim."

loveless | MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin