8

171 21 29
                                    


"Dori, gel bakayım buraya."  Lee Minho Chan'ı hastaneye bıraktıktan sonra eve gelmişti, daha doğrusu gelmek zorundaydı. Chan'ın evinden elle tutulur bir şey bulamamıştı, etraf birbirine girdiği için adam akıllı üstü başı yoktu yanında. Ayrıca kendisi de gece boyu bu rahatsız kıyafetlerle yanında kalmak istememişti.

Chan'ın tahmin edildiği üzere kolundaki dikiş tamamen patlamış ayrıca zaten enfeksiyon kaptığı için bu kanama, kanına da enfeksiyonu yaymıştı. Şu anlık değerleri yerli yerine oturtmaya çalışıyordu doktorlar.

Minho kedisini kucağına almış ona sevgisini verirken yorgun bedenini koltuğa bırakmıştı. Bugün onu da yormuştu gerçekten.

"Bu sabah sizi birisi ile tanıştıracağım." Diye mırıldandı kucağında miyavlayıp kafasını sevilmek için eline sürten minik kediye. "Dori, aynı sizin gibi biliyor musun?" Derin bir iç çekti. Elini dorinin tüyleri arasında gezdirirken. "O kadar muhtaç ki sevilmeye."

Kulaklarını kaşıyarak güldü. "Gözleri ufacık bir sevgi parçası için yalvarıyor resmen. Kimse sevmemiş onu, belli." Bu sırada yanına ikinci kedisi sooni gelip kıvrılmıştı bacağına.

"Gözleri... O kadar ele veriyor ki kendini. Tüm hayatını izliyorum baktığımda." Daha sonra yeniden güldü aklına gelen başka şeyle. "Bir de gözlerimiz birbirine kenetlenince yarıştaymışız gibi çekmemeye çalışıyor." Daha önce baktığı herkes gözlerini anında kaçırmıştı. Chan'ın da dediği gibi insanlara onları tanıyor gibi bakıyordu çünkü. Bu etkisinin de farkındaydı oldukça. Hatta bilerek bu şekilde bakıyordu. Karşındakini savunmasız bırakmak için. Onun karşısında güçsüz hissetmesi için.

"Ona bir adım atsam, tamamen bana bırakacak kendini."dedi düşünür bir tonda. "Ama o kadar da aptal birisi değil, bir zaman sonra bu kadar çabuk yakınlaşmamı sorgular kesinlikle."

"Ona 'iyi misin' diye sorduğumda bile göz bebekleri titriyor." Bir de endişelendiğini fark ettiğinde resmen gözleri ne durumda olursa olsun parlıyordu. Acı çekse de, üzgün olsa da. Lee Minho onun için endiselendiği zaman gözleri ilgi ister gibi parlıyordu resmen. Fark edilmişlik, onu öyle mutlu ediyordu ki sanki.

"Bu işi de o yüzden seçmiş, belli. Birileri tarafından fark edilsin, tebrik edilsin diye. İşe yaradığını hissetmek istiyor. Hatta onunla ilgili her şüpheli konuşmamda sinirleniyor. Çünkü şimdiye kadar herkes onu işe yaramaz görmüş." Dori sanki bir şeyler anlıyor gibi ona bakıyordu, anlatmaya devam etmesini ister gibi de miyavliyordu.

"Ayrıca korkusuz da. Ellerim arasında onu öldürebileceğim ihtimalinde bile kendini bana bıraktı salak." Bu biraz sinirlendirmişti Minho'yu. O orada dokunuşlarını kesmeseydi, bayılabilirdi. Bilincini kaybettikten sonra neler yapabileceği de Minho'ya kalmıştı.

"Sevgisiz insan, en ufak sevgi gördüğü insana tapar." Dişlerini göstererek güldü Dori'ye.

"Benden asla şüphelenmeyecek Dori." Kafasını iki yana salladı. "Asla."
Boğazına oturan yumrunun sebebini anlamadı Minho. Çünkü, Chan'ın zaafı nasıl sevgiyse, Minho da aynı şekilde sevginin ne demek olduğunu bilmeden büyümüştü. "Bir sonraki hareketi bile tahmin edilebilir biriyken, zaten böyle bir ihtimal de yok."

Tabi ki sahte sevgiler oldu hep hayatında, o çok etkileyici bir adamdı. Daha doğrusu , etrafa gösterdiği adam kesinlikle fazla etkileyici ve çekiciydi. Fakat kimse onun benliğini bilerek sevmemişti onu. "Bu davada zaten ben de varken, bu kadar ileriye gitmeme gerek var mı bilmiyorum... Zaten istediğim herkesi bu davayla içeri attıracağım." Diye mırıldandı, içinden geçen duyguları es geçip. "Ama birini severken nasıl görüneceğini merak ediyorum."

"Hem ipleri sıkı tutmak kötü değildir, değil mi Dori?"

Kalbindeki nedenini bilmediği ağırlıkla ayağa kalktı Minho. Dori'ye son bir öpücük vermiş odasına çıkarak ikisi için de kıyafet koymuştu çantasına. Şu an en fazla ilgiye ihtiyaç duyduğu bu anda, kesinlikle onu yalnız bırakmayacak ve 'ilgisini' hissettirecekti Chan'a.

loveless | MinchanWhere stories live. Discover now