Kavuşma

2.6K 214 65
                                    


Bölüm şarkısı: Ahuzar:Nar İçinde

Bu bölümde biraz kısa yazdım fazla dram kasmak istemediğim için bir sonraki bölümde eğlenmeye başlayalım istiyorum hepinizi çok öpüyorum 😘

Ömrüm boyunca hep sevdiklerine zarar veren taraf oldum...baba sevgisi ne nasıl bişey hiç bilmedim.
Tamam bir babam vardı ama sadece olmak için vardı.
Oysa baba demek evladına bu hayatı öğreten demekti.
Ben babamdan sadece zulümü zalimliği görmüştüm.Ben bu dünyanın bütün güzelliklerini ise anamdan öğrenmiştim.
Onun babam gibi bir adamı nasıl sevdiğini hep merak etmiş ama akıl sır erdirememiştim.
Sonra benimde gönlüme biri düştü öyle zamansız bir anda.
Selcan maviş boncuk gözlü kız.
Ben onun en çok sessizliğini sevmiştim..onu görüp sevene kadar belkide dünyanın en haylaz en çok konuşan çocuğu bendim ama onu görünce onun gibi olmak istedim.
Sessizleştim...sadece onun ve benim dünyam olsun istedim .

Oldu da... biz az konuşarak mutlu olmayı başarmıştık.Selcan da beni sevmişti.
Daha genç yaşımda kalbime giren Selcan'ı en çok anama anlatmayı sevmiştim ben.İkimizde büyüdükçe bu sevdanın da büyüklüğü ortaya çıkmıştı.Artık korkarak sevmek yerine bunu yedi düvele duyurmak istemiş baba olarak bildiğim adamdan medet ummuştum.

İlk kez bir babalığını gördüğümü sanmış deli gibi mutlu olmuştum.
Ben askere gider gitmez sevdiğim kadını kendine isteyecek kadar şerefsiz bir adam olduğunu çok sonradan öğrenmiştim.
Askerden neşeyle gelen ben konağın avlusunda elindeki aş kazanı bileklerinde anamdan kalan altın bilezikleri ile Selcan'ı görünce aklımın kıyısından geçen o ihtimal beni yerle bir etmişti.

Ben o an Selcan'ın gözlerinde sadece ölü birini görmüştüm.Biz artık bu dünya da en imkansız iki sevdalıydık.
Sevdiğim kadın babamın karısı olmuştu.
O an acımadan o adamı vurmuş daha sonra da dağa çıkmıştım.
İki gece tek başıma dağlarda sabahladıktan sonra Mihrali ile karşılaşmıştım.
İlk başlarda benden hep şüphelense  de zamanla birbirimizi tanıdıkça bana güven miş kan kardeşi olmuştuk.
Mihrali bu hayatta bana bir babanın yapmadığı iyiliği yapmış beni koşulsuz şartsız yanlarına kabul etmişti.

İlk başlarda benim için dağlara alışmak zordu ,ama kardeşimin davasını kendi davam bildikten sonra artık dağlar benim meskenim olmuştu.
Zaman geçtikçe içimdeki onu unuturum sanmıştım ama olmuyordu sonra bir gece sessizce o konağa babam olacak şerefsizi öldürmek için gittiğimde kaldığı odadan onun iğrenç seslerini duymuştum.
O Selcan'ı yatağına almıştı...ölü bir adam daha fazla nasıl ölür o gece en iyi ben bilirdim.
Odaya dalıp onun boynunu kopramak için hareket edeceğim zaman odanın kapısı açılmış Selcan'ın kan çanağına dönen gözleri ile karşı karşıya kalmıştım.
Benim dokunmaya kıyamadığım kadını o şerefsiz yatağına alıyordu.
Hemde zorla...
O gece Selcan benim gözlerimde her ne gördüyse beni kolumdan tutup dışarıya çektiğinde öylece onun arkasından gitmiştim.
O sulanmış gözlerini benim öfkeden deliye dönen gözlerime çevirdiğinde içimdeki ateşin herkesi yakacağını biliyordum.
Selcan'ın ahı bir ömür benim boynumda olucaktı,her an her saniye.

"Öldüreceğim o şerefsizi...seni onun eline bırakmam!"

"Ben benden geçeli çok oldu Yaman...benim tek derdim kız kardeşim Melek.
Ben bu iğrenç hayata katlanıyorsam onun için...git Yaman yalvarırım git!"

"Ulan kolay mı...kolay mı lan ...sen az evvel kimin koynundan geldin farkında mısın!"

Sonra yüzüme inen bir tokat...belkide bu yaşıma kadar hak ettiğim tek tokat.

"Evet senin babanın koynundan çıktım... eğer ben babanın koynuna girmeseydim bu gece o şerefsiz baban Meleği abimden satın alıp onu koynuna alacaktı.Benim henüz on iki yaşındaki kız kardeşime dokunacaktı.

Alageyik Where stories live. Discover now