Uzak Yollarda Ağlarım

5.4K 286 176
                                    

Bölüm şarkısı:Musa Eroğlu:Candan İleri

Beğeni ve yorum bekliyorum arkadaşlar ☺️

🙈🙈🙈

Atın üzerinde kaç saattir gidiyorduk bilmiyordum ama güneş tepemizde olduğun göre öğlen vaktine yakındı .
Atın üzerinde sarsılmaktan aç olan midem bulanmaya başlamıştı.Arkamdaki adam ise alışık olduğu için gayet rahat olmalıydı.

"Offf midem sırtıma yapıştı benim, açlıktan bayılacağım birazdan."

"Az daha sabret geldik sayılır."

"Sana demesi kolay şu atın üstünde bir ileri bir geri gitmekten hoşafım çıktı."

Bana cevap vermemişti ama dediklerim komik gelmiş olacak ki saçlarımın arasına doğru nefes vererek gülmesini hissetmiştim.
Davar ! Açız diyoruz umrunda değil adamın.
Karnımdan gelen guruldama ile ellerimi karnıma bastırdığımda yeniden onun gülüşünü duymam ile sağ dirseğimi karnına geçirdiğimde onun iniltisini duymam ile keyfim biraz olsun yerine gelmişti.
Uzun bir derenin yanından geçtiğimizde atı biraz ileride durdurduğunda sonunda geldiğimize sevinmiştim.
Attan indiğinde bana uzanacağı zaman onu elim ile durdurduğumda beni beklemeye başlamıştı.
Daha önce hiç ata binmemiştim ama babamın boz eşeğine çok bindiğim olduğundan zorlanacağımı düşünüyordum.Hem az önce onun attan nasıl indiğine dikkatli bakmıştım,o davar yapabiliyorsa bende yapabilirdim.Önümdeki bohçayı yere doğru attığımda ayağımı atın sol tarafındaki sallanan demirine attığımda diğer ayağımı atın sol tarafına geçireceğim zaman atın huysuzluk etmesi ile düşeceğimi sanarak yüksek sesle bir çığlık atmıştım.
Belimin iki tarafından tutup attan indirilmem ile derin bir soluk aldığımda onun uyuz sesi ile sinirim tepeme çıkmıştı.

"Bütün ağırlığını hayvanın bir tarafına verirsen olacağı bu ,az daha atın biryerlerini kırıyordun."

"Sen bana kilolu mu diyorsun be davar !"

"Doğru biraz tombulsun ama o yüzden demedim yavaş indiğin için öyle demiştim."

"Hoşt sana ."
Arkamdan sabır dilediğini duyuyordum ama dönüp bakmadım.
Yere attığım bohçayı kucaklayarak uzun bir kavak ağacının dibine geçerek oturmaya başladım.
Hava biraz sıcaktı o yüzden başımdaki yemeniyi iki ucundan tutarak başımın üstünde bağladım.
O sırada o da atını biraz ilerideki bir ağaca bağlayıp atın heybesinden çıkardığı küçük bir çıkın ile bana doğru gelmeye başlamıştı.
Yönümü akan dereye doğru çevirdiğimde o da çok geçmeden tam karşıma geçerek oturmuştu.
Bakışlarının kısa bir süre üzerimde hissetsem de dönüp bakmamıştım.O da çok geçmeden önüne dönmüştü.
Önündeki çıkını açarak ortamıza serdiğinde başımı çevirip baktığımda o da yüzündeki gülümsemeyi saklamaya çalışıyordu.Bana gülmesine sinir olmuştum.

"Ne be açım işte!"

"Birşey dediğimi hatırlamıyorum,sen kendi kendine ateş alıyorsun."

"Hıı gördüm ben ,az önce geh geh gülüyordun."

Onun cevap vermesini beklemeden önümdeki kuru bazlamayı ortadan ikiye bölerek yemeye başladığmda bir yandan da peynirlerden de ağzıma atıyordum.

"Farklısın gaile , gerçekten çok farklısın.
Bilmem farkında mısın ama şu an hiçte kaçırılmış gibi durmuyorsun.
Sanki alıştın sen bana , demek ki doğruymuş evlilikte keramet varmış."

Ne diyordu bu be ,ne alışması asla!
Sadece beni sinirlendiği için ağzıma geleni söylüyordum.

"Hadi be ordan ,ben sana ne alışacağım.
Vebalı hastalık gibisin kurtulamıyom ki .
Gitmek için bir şansım olsa bir dakika durmaz giderdim."

Alageyik Where stories live. Discover now