Dere Kenarı

16.7K 370 128
                                    

Selam arkadaşlar sizlere yeni bir hikaye ile geldim.Bu hikaye yı uzun zamandır düşünüyordum ve içime sinmesi için biraz beklemek zorunda kaldı.Umarım sizlerde beğenirsiniz.Hikayemiz gerçek bir hayat hikayesinden esinlendi yani sizlere gerçek bir hikaye ile geldim .Beğeni ve yorum yapın lütfen

Bölüm şarkısı: Nevzat Ak:Al beni yarim

Güneş. Gelinkaya köyünün üzerine daha bir parlak doğmuştu sanki bugün.
Kimileri koyunlarını otlatmak için sulak yerelere götürürken, ineği olanlar ise evlerinin altında bulunan ahırlara saman balyaları taşıyordu.
Köyün çocukları ise ellerine aldıkları değnekleriyle köyün delisi diye anılan Mâlik 'i kovalıyorlardı.

Bunu gören köylüler hep bir ağızdan gülerek izlerken Mâlik kendinise yardım edecek birini arıyordu.

"Vurman vuraman acıyor!Çok acıyor sonra."

Mâlik ellerini kafasına siper ederek koşmaya devam ederken onun yardımına
herzaman ki gibi Gazal kız yetişmişti.
Mâlik Gazal'ın arkasına geçerek kendine güvenli bir yer bulmuştu.

"Aba yardım et ... dövüyorlar yine beni!"

Gazal elindeki çamaşır sepetini yere indirip arkasında nefes nefese kalan Mâlik 'in sözleri üzerine çocuklara en sinirli bakışlarını Mâlik nereden baksan kırk yaşına yakın olmasına rağmen Gazal'a abla diye hitap ederdi.
Kaç kez uyarmıştı Mâlik ile uğraşmamaları gerektiğini ama bu çocuklar bir türlü laftan anlamıyorlardı.Eee o zaman Gazal da onların anlayacağı dilden konuşurdu.

"Bakın hele şu veletlere... ben size demedim mi bir daha Mâlik ile uğraşmayacaksınız diye!"

Çocuklar ellerinde tuttukları çalıları arkalarına alarak Gazal ablalarından saklamaya çalışıyordu ama bu durum Gaza'ın gözlerinden kaçmamıştı.

"Gazal abla biz sadece oyun oynuyorduk Mâlik ile.Onun da ne tatlı canı varmış hemen ağlıyor!"

Normalde olsa asla çocuklara el kaldıracak değil di ama bu çocukları daha önce çok kez uyarmasına rağmen onların Mâlik 'e yaptıklarını görmezden gelemez di.
Daha önce de Mâlik 'in boynuna astıkları inek çanları,dereye yuvarlamaları, kullanılmayan ahıra kapatıp bir hafta boyunca orada aç susuz bırakmaları affedilecek gibi değildi.
Mâlik 'in kimsesi olmayınca itip kakanı çok oluyordu.
Ve Gazal artık sabrının sonuna gelmişti.

En önde olan çocuğun arkasına sakladığı çalıyı hızlıca elinden almış elinden çalısı alınan çocuk korku ile arkasını döndüğu anda kalaçasına yediği çalı ile yerinden sıçramıştı.

"Yandım anammmm.....!"

Gazal diğer çocuklarında nerelerine denk geliyorsa vurmaya başladı.Yetmişti artık canına.

"Ne bağlıyorsunuz lan oyun oynuyorduk ya ne tatlı canınız varmış sizinde!"

Mâlik ise ilk kez kendisinin dayak yemediği bir kavga izliyordu,garipti doğrusu.
İçinden çocuklar için üzülmek gelse de geçmişte onu ölüme terk ettikleri düşmüş hemen kafasını iki yana sallayarak o düşünceleri atmıştı kafasından.

"Sizin bu sabiye ettiğinizi bir ben mi görüyom lan ,hay ben sizi yetiştiren ananıza babanıza!
Ama rabbim beni gönderdi ya .. Allah'ın sopası yok işte hıh."

Çocukların hepsi az da olsa yediği dayaklar ile evlerine kaçmayı başarmıştı.
Gazal elindeki çalıyı sert şekilde yere atıp arkasını döndüğünde Mâlik 'in minnet ile kendisine bakan yüzüne tebessüm ederek karşılık verdi.

Mâlik'in yanına vardığında kaşından akan kana eli ile dokunduğunda içinde bir yerlerin sızladığını hissetti.

"Çok mu dövdüler Mâlik?Çok yandı mı canın de hele bana?"

Alageyik Kde žijí příběhy. Začni objevovat