•41•

2.1K 135 43
                                    

Odama girdiğim an kendimi yatağa attım. Bu duyduklarım kolay şeyler değildi. Bağırıp çağırmak istiyordum, ama sadece yatağa uzanmış gözlerimden akan yaşları hissederek düşünüyordum. Hayatın acımasız tarafı yine gün yüzüne çıkmıştı. Nasıl atlatacağımı bilmiyordum. Bu yüzden sadece uyumak ve unutmak istiyordum.

Uyanmama sebebiyet veren şey telefonumun çalması oldu. Başım o kadar ağrıyordu ki gece boyu çalan telefona bakacak halim yoktu.

Gözümü açtığımda havanın aydınlandığını gördüm. Telefon çalmaya devam ettiğinde kafamı kaldırıp baktım. Arayan Hayal'di.

"Efendim" dedim kısık sesimle, bağırmamış, hatta pek konuşmamıştım bile. Sesimin neden kısıldığını anlayamıyordum.
"İkra, çok şükür açtın! Nasılsın?"
"İyiyim, noldu ki?"
"Ne demek ne oldu? Annen beni aradı. Şey, dün olanları az çok anlattı. Annenin sesi de iyi gelmiyordu. Senin iyi olmadığını söyledi. Gece tek başıma çıkıp gelemedim, ama şimdi geliyorum. Birazdan orda olacağım. Lütfen kendine dikkat et" tam o sırada telefonum tekrar çalmaya başladı. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp arayana baktığımda bu sefer Emin' in aradığını gördüm.
"Orda mısın?"
"Burdayım burdayım, tamam ben de toparlanırım birazdan. Teşekkür ederim" dedim.
"Bana teşekkür etme, iyi ol yeter"
"Tamam tamam" dedim ağrıyan başımla gülmeye çalışarak.

Telefonu kapattıktan sonra aramasını engellediğim Emin' i bu kez de ben aradım. İlk çalışta açmıştı.
"İkra! Oh be, sonunda! Nerdesin kızım sen? Dün seni bıraktığımdan beri hiç mesajlarıma ve aramalarıma bakmadın"
"Uyumuşum, özür dilerim"
"Sesin niye kısık senin? Bir şey oldu değil mi? Biliyordum, şimdi hemen işten çıkıp yanına geliyorum tamam mı? Bekle beni. Evdesin değil mi?"
"Evdeyim de gerek yok, işine bak sen"
"Tamam evdeysen geliyorum hemen"
"Ama gelme dedim!"
"Sormadım ki? Geliyorum birazdan" diyip telefonu kapatmıştı. Kafasına koyduğunu yapmak zorunda mıydı ki?

Telefonuma baktığımda Hayal ve Emin' den geceden bu yana bir sürü arama geldiğini gördüm. İkisini de fazlaca endişelendirmiştim. Bir dakika? Şimdi ikisi de geliyor. Yataktan fırlayıp önce tuvalete girdim. Yüzümü yıkayıp odama döndüğümde dünden kalan kıyafetlerimi çıkartıp geniş eşofman ve sweatshirt giydim. Şalımı da kabaca yaptıktan sonra oturma odasına gittim. Annem tek başına oturuyor ve sadece yere bakıyordu. Beni gördüğü an ayağa kalkıp merakla bana baktı. Bense ne diyeceğimi bilemediğim için omuzlarımı silkip karşısındaki koltuğa oturdum.
"Birazdan Hayal ve Emin gelecek" başını salladı.
"Ben sizi yalnız bırakayım. Biraz uyusam iyi olur zaten"
"Tamam" dedikten sonra koltukta boş boş otururken kapı çalınca kapıyı açmaya gittim.

Hayal' in geldiğini görünce yüzümde gülümseme oluştu.
"Hoşgeld-" daha diyeceğimi bitiremeden bana sıkıca sarıldı. Öyle bir sarıldı ki neredeyse nefessiz kaldım.
"Bakıyım bir sana" dedi beni kendinden uzaklaştırırken.
"Dudaklar kurumuş, gözler şişmiş ve göz içleri hala kızarık. Tüm gece ağladın mı yoksa sen?"
"Çok değil, daha çok uyudum" dedim gülerek.
"Ay ne gülüyorsun be?"
"Ağlayım mı?" dedim yapmacık bir sesle.
"Yok yok sakın! Tamam gül hadi" içten gülüşüme karşılık verdi.
"E geç hadi içeri ayakta kaldık" üstündeki kabanı astıktan sonra arkamdan beni takip etti.

"Öğrendikten sonra nasıl hissettin?"
"Kötü" omuzlarımı silktim.
"Onu biliyorum güzelim, başka?"
"Bilmem ki. Bu kadar işte"
"Hmmm, demek yine içe çekiliyoruz. Peki, sessizlik sana iyi geliyorsa ben de seninle birlikte susarım o zaman"

Bir süre sessizce omzuna kafamı koyarak oturduğum sırada tekrar kapı çalmıştı. Emin'in geleceğini tamamen unutmuştum!

"Ayy ben sana demeyi unuttum"
"Neyi?" dedi kapıya doğru giderken.
"Emin de gelecekti"
"Ne? Kızım haber verseydin ya daha sonra gelirdim"
"Olur mu öyle şey" dedikten sonra kapıyı açtım.

Kapıyı açtığımda saçları dağınık dünkü giydiği kıyafetlerle duran Emin'i gördüm.

"Emin? Ne bu halin"
"Sen kendine bak, asıl senin bu halin ne?" dedi içeri girerken. Direkt ayakkabılarını çıkartıp yüzüme baktı.
"Ne oldu? Babanla kavga mı ettiniz yine"
"Sayılır, bu sefer daha farklı" dedim, bunu ona nasıl anlatacağım hakkında bir fikrim yoktu.

"Hoşgeldin enişte"
"A sen de mi burdaydın, hoşbuldum Hayal. Bilseydim daha sonra gelirdim"
"Sana anlatmaya çalıştım ama dinlemedin ki"
"Önemli değil ya. Ben de çıkıyorum zaten şimdi, nişanlım kahvaltıya gidelim demişti. Madem İkra emin ellerde, ben de gidebilirim"
"Tamam ama yine konuşalım tamam mı?"
"Elbette çiçeğim merak etme"
"Enişteye selamlarımızı ilet lütfen" dedi Emin.
"İletirim, görüşürüz" bana sarıldıktan hemen sonra Hayal evden çıktı.

"Evet gelelim asıl meselemize. Seni bu hale getiren mevzu nedir?"
"Önce oturalım mı?"
"Oturalım güzelim"

İçeride aynı koltuğun iki ucuna oturduktan sonra hemen anlatmam için ısrar etti.
"Bunu sana nasıl anlatırım bilmiyorum, durum biraz karışık"
"Sorun değil yavrum. Dinliyorum seni, kendini nasıl iyi hissedeceksen öyle anlat"
"Tamam o zaman direkt anlatıyorum, babam benim babam değilmiş" gözleri büyüdü ve şaşkın gözlerle bana bakakaldı.
"Gerçek babam amcam sandığım kişiymiş aslında, babam da beni o yüzden sevmiyormuş. İhanetini hatırlatıyormuşum"
"Ah be güzelim, senin hiçbir suçun yokki bu hikayede. Hatta tek masum sensin. Maalesef baban çok yanlış düşünüyormuş" başımı sallayıp ne diyeceğimi bilemedim.

Uzun parmakları çeneme dokundu. Eğik başımı göz hizasına getirip ellerini geri çekti. Şoka uğratan o sözcükleri döküldü dudaklarından.

"Evlen benimle"






Ağağağağ o son neydi öyle bee

Yorum yapmayı ve yıldızlamayı unutmayınn

ÖpüldünüzZzZ<3

Görücü mü Geliyor?Where stories live. Discover now