•22•

4.5K 207 15
                                    

Gözümdeki ağırlığı umursamadan açmaya çalıştım. Kafamı hareket ettirmeden nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Hafifçe yanıma baktığımda Emin'in yanımda uyuduğunu gördüm. Benim başım onun omzunda duruyordu. O da kafasını geriye atmış uyuyordu. Uyuyakaldığımda kafam omzuna düşmüş olmalıydı. Yavaşça kafamı kaldırdığımda yüzüne baktım. Normalden çok daha fazla masum ve tatlı duruyordu. Üşümüş olmalı ki kollarını bağlamış ve büzüşmüştü. Kendi üstüne hiçbir şey örtmemişti. Beni sıcacık tutan battaniyeyi alıp onun üstüne örttüm.

Ayağa kalktığımda ayağımın acısının hafiflediğini hissettim. Biraz topallasam da sorun etmiyor gibiydi. Bu sayede rahatça yürüdüm ve lavaboyu aramaya başladım. Şanslıydım ki ilkte bulabilmiştim. İşimi hallettikten sonra aynadan kendime baktım. Gözlerimin altı morarmış, yanaklarımda kızarmıştı. Şalım da bir hayli bozulmuştu. Bu yüzden şalımı çıkartıp yüzümü iyice soğuk suyla yıkayıp kendime gelmeye çalıştım. Daha sonra da şalımı baştan yapıp tuvaletten çıktım.

Emin'i uyandırmamak için elimden geldiğince sessizce yürüyüp oturma odasına gittim. Bıraktığım gibi uyuduğunu görünce mutfağa geçtim. Dün benim yüzümden çok yorulduğu için kahvaltıyı ben hazırlamak istemiştim. Fakat hiçbir şeyin yerini bilmiyordum. Bu yüzden kullanacağım malzemelerin nerede olacağını tahmin ederek dolap kapaklarını açtım ve malzemeleri çıkarttım. Patates kızartması yapacaktım, güzel yapabildiğim nadir yemeklerden biriydi. Yağı kızarttıktan sonra doğradığım patatesleri yağın içine attım. Patatesler kızarırken kahvaltılıkları çıkartıp sofrayı hazırladım. Bulduğum domatesleri de güzelce doğradım. Bu sırada kızaran patatesleri de tabağın içine koydum. Bulduğum tuzla patatesleri tuzladıktan sonra sofraya bıraktım. Bu sırada gelen Emin'e doğru döndüm. Gözlerini ovuşturup kısık gözlerle bana bakıyordu.

"Günaydın" dedi gülümseyerek.
"Günaydın, acıkmışsındır"
"Baya acıktım valla, patates çok güzel kokuyordu"
"Bir şeyler yapmaya çalıştım"
"Çok güzel duruyorlar, yüzümü yıkayıp geliyorum hemen"
"Tamam, bekliyorum" dedim ve çaylarımızı da doldurdum. Gittiğimiz kafede şeker kullandığını hatırlayıp kullandığım tuzun yanındaki şekeri şekerliğin içine doldurup masaya yerleştirdim.
"Çay da yapmışsın ellerine sağlık"
"Bildiğim kadarıyla çay içmeyi seviyorsun" dedim.
"Çok seviyorum ama tek başına bir tadı çıkmadığı için pek içmiyorum"
"Şimdi tadını çıkaralım o zaman" diyip gülümsedim.

Koyduğum çayına iki kaşık şeker atıp karıştırdı. İçtiği anda yüzünü buruşturdu.
"Noldu?" dedim telaşla.
"Bu çay, bi garip"
"Nasıl garip, sürekli yaptığım şekilde yaptım ben"
"Valla bilmiyorum ki" dediğinde ben de kendi çayımdan alıp tadına baktım.
"E ama bu normal"
"Allah Allah, bi bakabilir miyim?" diyip bardağı elimden alıp benim çayımı yudumladı.
"Sen şeker kullanmıyor musun?"
"Yok kullanmıyorum"
"O zaman şekerde bi sıkıntı var" dedi. Şekerliğe koyduğum şekere kaşığını hafif dokundurup yedi.
"E bu tuz" dedi gülerek.

"Nası ya?"
"Gerçekten, bak" ben de çatalımla alıp yediğimde tuz olduğunu anladım.
"Ama bu nasıl olur? Orda duran şekerden aldım işte"
"Hangi taraftakini aldın?"
"Şu sağdaki olması lazım, niye ki?"
"O sağdaki tuz, soldaki şeker" dedi.
"Olamaz"
"Noldu?" hala gülüyordu.
"O zaman ben patatese tuz yerine şeker attım" dediğimde daha büyük gülmeye başladı.
"Ya gülme, ama o nasıl şeker! Ben onu tuz sanmıştım. Sen niye onları yan yana koydun ki!"
"Ben hiç karıştırmadım, sorun olmuyordu ki. Bilsem koyar mıydım hiç. Özür dilerim" dedi gülmesini bastırarak.
"Yok ya, senin bir suçun yok. Karıştıran benim" yemeği zehir ettiğim için yüzüm düşmüştü. Nasıl karıştırabilirdim şeker ve tuzu!

"Üzülme, bak yiyorum. O kadar da kötü değil" diyip patatesten aldı. Zorlandığını fark edebiliyordum ama yine de yemesini durdurmuyordu. Ben de bir çatal aldığımda şekerler kıtır kıtır dişime gelince yüzümü buruşturdum.
"Gerçekten yeme, çok kötü olmuş zorlama kendini"
"Kendimi zorladığımı kim söylemiş? Gayet de seve seve yiyorum"

"Bari çayını içme" dedim çayını yudumlarken.
"Senin doldurduğun çayı ben nasıl dökebilirim? Hem bak yarısı bitti bile. O kadar da kötü değil. Farklı bi tarz denemiş olduk, fena mı?"
"Fena tabii! Tuzlu çay mı içilir?!" çenemden tutup kendine doğru çevirdi.
"Daha tuzlu kahveni içeceğim. Alıştırması olmuş oldu" diyerek beni mest eden gülüşünü takındı. Gülüşünü izlediğimi görünce daha çok sırıttı. Allah'ım sen yardım et.

"Tamam tamam, yemeğini ye hadi. Yalnız bu patates kızartması benim. Sen diğer yemeklerden ye"
"Niye ya ben de yiyeceğim"
"Şansına küs, bu yemeğe el koyuyorum. Hepsi benim"
"Hepsini yersen karnın ağrır. Gerek yok ben de yiyebilirim"
"Çok istiyorsan ben sana yenisini yapabilirim, ama benim patateslerime dokunamazsın" dedi çocuk gibi.

"Ben onlardan istiyorum!" dedim onun gibi çocuklaşarak. Benim elimdeki çatalı alıp patatesten batırıp tabağa sıyırıp üstündeki şekerleri biraz aldı. Sonra geri bana verdi.
"Al o zaman bu da senin hakkın"
"İyi tamam öyle olsun" diyip çatalımdaki patatesleri yedim. Üstünde kalan birkaç şeker bile kötü tat vermesine yetiyordu. Nasıl yediğini anlayamıyordum. O sırada telefonu çaldı. Telefonun sesi fazla açık olduğu için telefondaki kişinin sesini de duyuyordum.
"Emin Bey, ne zaman geleceksiniz? Bugün iş yoğun. Siz burda olursanız daha iyi olur"
"Bugün ne zaman geleceğim belli değil. Siz halledin, geç de gelebilirim" dedi.
"Bir sıkıntı yok değil mi Emin Bey?"
"Merak etme, görüşürüz"
"İyi günler Emin Bey"

Yemeğimizi neredeyse bitirmek üzereydik. Emin tabaktaki tüm patatesleri yedi ve bir tane bile bana vermedi.
"Ayağın nasıl oldu?"
"Bugün daha iyi"
"Doğruyu söylüyorsun dimi? Ayağın ağrıyorken kahvaltı hazırlamadın"
"Yok gerçekten acımıyor fazla. Topallamam gerekiyor ama olsun"
"Peki senin dediğin gibi olsun" dedi.
"Ben, kahvaltıdan sonra eve gideyim" dedim. Dün gece telefonumun şarjı bitmiş olmalıydı, annemi daha fazla telaşlandırmak istemiyordum.
"Eğer benim işim yüzünden diyorsan ben bugün işe gitmesem de olur. Halleder bizimkiler"
"Yok ondan değil, annemi daha fazla meraklandırmayım"
"Tamam, seni bırakırım ben"
"Tamam"

 Halleder bizimkiler""Yok ondan değil, annemi daha fazla meraklandırmayım" "Tamam, seni bırakırım ben" "Tamam"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ikrazzenan; havalı bi poz çekinelim dedik

98beğeni, yorumlar kapalı.






Neredeyse bin okunmaya ulaşmışızzz🥳

Emin ve İkra ikilisini nasıl buluyorsunuz?

Umarım sıkılmıyorsunuzdur

Yorum yapmayı ve yıldızlamayı unutmayınn

ÖpüldünüzZzZ<3

Görücü mü Geliyor?Where stories live. Discover now