47. BÖLÜM

877K 46.1K 64.7K
                                    

"Kulluğum, divâneliğimle ellerini, gözlerini öperim. Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur."

*AHMED ARİF


*AHMED ARİF

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.






******



Kollarımı iki yana açıp başımı rüzgâra doğru verirken dudaklarımda huzurlu bir tebessüm vardı. Rüzgârın yüzümü okşayan şefkatli kollarına bırakmıştım kendimi. Saçlarımı geri savuruyor, gerdanımda geziniyordu. Tebessümün büyürken bir el değdi sırtıma, sonra ise sıkıca belime dolanıp beni sımsıcak başka bir bedene çekti. Bu bedenin kime ait olduğunu bilmemem için aklımı yitirmem, delilik sınırında koşmam ve tüm benliğimi yok saymam gerekirdi. Çok şükür ki aşkından o kadar da delirmemiştim.

Başımı ardımda kalan omuzuna atarken bir elimi belime dolanan kaslı ve sıkı kollarında gezdirdim. Her zamanki ferah tıraş losyonu kokusu etrafıma güvenli bir duvar örmüştü. En sevdiğimdi... Yanağını kulağıma değdirdiğinde huylandım. Minik bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. İki kolunu birden belime doladı bu kez. Başını boynuma gömüp derin bir öpücük bıraktı tenime. Kendimi ona daha çok bırakırken karşımda gördüğüm manzaraya eş değer olarak derin bir nefes verdim.

Eyfel Kulesi...

Aşkın şehrinde, en büyük aşkımla...

"Gökçen Karakurt." diye mırıldandı kulağıma.

Nefesi yumuşak kulak derime değince içimde beliren şehveti yok saymaya çalışarak gülümsedim. "Hayır. Gökçen Alptekin Karakurt."

"Çok uzun." diye huysuzlandı. Bir kere daha öptü boynumda aynı noktayı.

Kıkırdamadan edemedim. "Ama güzel."

Kulağımın hemen altına minik bir öpücük bıraktı bu sefer. "Çünkü seni tamamlıyor... İçinde senin olduğun hiçbir şeyin kötü olma şansı yok."

Yaa Murathan, seni gidi romantik serseri diyerek cıvıma isteğime zor engel oldum ama bu kollarında eriyip gitmeme engel değildi. Eyfel Kulesi gecenin içinde muazzam bir sanat eseri gibi parlarken benim asıl sanat eserim sırtımı yasladığım bu beydi. Ağırlığımı daha fazla bu bedene verdim. "Bir daha söyle." dedim başımı omuzuna yaslarken. "Senden duymak daha güzel."

Gülümseyişini görmemiş ama hissetmiştim. "Gökçen Karakurt."

"Hayır, Gökçen Alptekin Karakurt."

Sesi derinleşti. "Gökçen Karakurt."

Gözlerim yeniden kapanırken başımı huzurla iki yana salladım. "Gökçen Alptekin Karakurt."

Başka bir sesin verdiği derin bir nefesle irkildim. "Yani şimdi eşinizin adı Gökçen Karakurt mu yoksa Gökçen Alptekin Karakurt mu beyefendi?"

Bu başka bir erkeğin sesiydi. Yabancı bir erkek. Rüyamda ne işi vardı? Gözlerimi tekrar açıp Eyfel Kulesinin zarafetine bakmak istedim ama zordu. Kapattığım saniye yapışmış gibiydiler. Minik bir ürperti geçti bedenimden. Üşüdüm. Etrafımdaki sıcaklığın beni kendine daha çok çektiğini hissettim. Onun kucağındaydım. Bunu biliyor hatta bütün benliğimle hissediyordum. Bunun huzuru ile daha çok sokuldum ona. Uyku çok tatlıydı. Hele de onun koynunda.

GÖKÇENWhere stories live. Discover now