39. BÖLÜM

1.3M 53.1K 88.3K
                                    

"Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,
Yarısı sen oluyorsun,
Yarısı ben...
Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,
Kimseye sezdirmeden..."

*ÖZDEMİR ASAF

*ÖZDEMİR ASAF

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

******


Elimdeki notlara dikkatle bakmaya devam ettim. Her şeyimle odaklandım. Çünkü tıp mezun olunca da biten bir bölüm değildi arkadaşlar. Ömür boyu devam ediyordu çileniz. Notun son kısmını tekrar gözden geçirdim.

Resüsitasyon esnasında: Hızlı ve keskin baskı uygula 100/dk. Göğüs duvarının tamamen yükselmesine izin ver. Kompresyonların aksamasını en aza indir. 1 siklus CPR 30 baskı/2 soluk; 5 siklus ~2 dk. Hiperventilasyondan kaçın. Havayolu güvenliğini sağla, tüpün yerini doğrula. İleri havayolu sağlandıktan sonra kompresyonları aralıksız sürdür, 8-10 soluk/dk uygula, 2 dk da bir ritmi kontrol et. Her 2 dakika da bir ritim kontrolü esnasında baskı uygulayanı değ-

Tam o anda hafifçe yana yalpalayınca görüntüm kaydı. Minik bir sinirle kağıdı gözlerimin önünden çekip üzerinde bulunduğum 3 oda 1 salon 2 balkon ve ek olarak kileri olan geniş omuzlara baktım. Bu omuzlarda balkonu salona bile katabilirdiniz. Tabi derin yara izleri olmasaydı...

Zor bela topladım dikkatimi. "Yavaş ol biraz Kepçük. Okuyamıyorum."

Evet, okuyamıyordum. Zira şu an bir sandalyeye oturmuş önümde bulunan masada not okumuyordum. Murathan'ın 3 oda 1 salon sırtına bağdaş kurmuş, sıra gecesindeymiş misali otururken bu notları okuyordum. Ben burada bilgi selinde boğulurken o ise sportif kişiliğini konuşturmak adına şınav çekiyordu. Lakin onun sporu benim bilgi selime engeldi. Ayrıca başıma bela.

Ne gerek vardı daha çok kasa yani?! İnsanlığın bütün yükünü mü omuzlayacaktı sanki? Dünya istila ediliyordu da onun tayt giyip uçarak dünyayı kurtarması ya da dünyaya çarpmaya hazırlanan dev bir göktaşını tutup uzay boşluğuna tekrar geri mi fırlatması gerekiyordu? Amaç neydi yani? Bunlar bana yeterdi.

Bir kere daha kırdı dirseklerini. Eğildi yere. Tabi sırtındaki bende hop diye indim aşağıya. Tekrar yükselirken ise şöyle dedi; "Okuma o zaman."

Göz devirdim. "Senden daha bilgili olurum diye korkuyorsun değil mi?"

Bir şınav daha çekti. Alçaldık. Sonra yükseldik. Bu arada ise gülme sesi geldi kulağıma.

Tip bir bakış attım kafasına. Yetmedi, hafif bir sille çaktım kafasına. "Küçümsedin mi şu an sen beni?!"

Güldü. Alçaldık. Yükseldik. "Ağzımı bile açmadım."

"Gülüşünden anlarım ben ne demek istediğini, adi köpek!"

Yine güldü sesli sesli. Bu noktada da alçalıp yükseleceğimizi düşündüm ama bu sefer öyle olmadı. Hızla doğrulduğu için dengem şaştı. Dudaklarımdan kısa bir çığlık dökülürken yana doğru sendeledim. Bilgi yumağı kağıtlarım ile yere sülük misali yapışacağımı düşünüyordum ki gövdesini yere tamamen yapıştırınca düşüşümün etkisi azaldı lakin yine de sırtı üstü kendimi yerde buldum.

GÖKÇENWhere stories live. Discover now