18 : Gönül

5.8K 479 91
                                    

"Babam"

Kalbimdeki kor sönmüyor içimi kemirmeye devam ediyordu.

Etraftan gelen taziye dileklerini duymuyordum artık.

" Vatan sağ olsun" Her dakika yüzlerce kez duymuştum.

Babamın Şehadet haberini alır almaz kalbime ilk düşen şeydi zaten bu. Vatan sağ olsun, gerekirse birileri öksüz, yetim, annesiz, babasız kalır.. Ama vatan sağ olsun...

Abimin sesini duydum sonra. " Küçükken ; bende seni sırtıma alacağım dediğimde evlatlar babalarını bir kere sırtına alır oğlum, hayır dua eyle, ağır gelmeyeyim sana diyordun, ağır geldi baba. Seni sırtıma almak bana çok ağır geldi."

Hepimize ağır geliyordu, buna rağmen babamın şehitlik mertebesine erdiğini bilmek ile içimizdeki iman bizi isyan etmekten alı koyuyordu.

Babam çok küçükken öğretmişti bize zaten bunu. O da binlerce meslektaşının olduğu gibi kahramandı.

Onların ölüsü de diriside kahramandı üstelik.

Bir anda babamın sesi yankılandı kulaklarımda

" Velâ tekûlû limen yuktelu fî sebîlilAllâhi emvâtun bel ahyâun velâkin lâ teş’urûn '.' Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz."

Gülümsedim. Babamın sesinden bunu duymak iyi gelmişti bana..

Başka hiçbir kelime dökülmüyordu dünden beri dudaklarımdan, birdaha diyemeyecek olmanın verdiği korku ile söylüyordum sanki defalarca. Unutmamak için yine tekrarladım..

" Babammm"

Ali ihsan'dan (1 hafta sonrası)

" Babam" 

Dağlanmaktan bi hal olmuş yüreğime yeni bir dem vurdu Hilalimin sesi..

7 gündür ne boğazımda ki yumru ne kalbimdeki acı geçmemişti, ama hiçbiri Hilal'i böyle görmek kadar kanatmıyorudu içimi.

Elimden gelen hiçbir şey olmadan bekliyordum yanında. Ağlayacak göz yaşı dahi kalmamıştı. Yorgunluktan Bi hal düşmüş ama buna rağmen babasının mezarının başından ayrılmıyordu..

Bende ayrılamamıştım haftalarca. Anlıyordum onu.

Her ne olursa olsun bunun da bir imtihan olduğunu unutmamamız gerekiyordu, Allah'a şükür ne Sevde annemin ne de Hilal'in ağzından tek bir isyan cümlesi duymamıştım. Her imtihan gibi buda geçecekti hiçbirşey gibi bu acı da kalıcı değildi, zaman ile derinleşerek hafifleyecekti.

Hilal dengesini kaybeder gibi olduğunda artık dayanamayarak kucağıma aldım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Akşam olduğu için etrafta kimse yoktu.

Sağ koltuğa yerleştirip kemerini bağladım. Sürücü koltuğuna geçtiğimde Hilal'in bu hali içimde istemediğim bir duyguyu uyandırıyordu. Eve gidene kadar sustum.

Içeriye dahi benim yardımım ile girmiştik. Her gün Sevde annemlere uğruyorduk ama bugün eve getirmiştim direkt. Artık kendini toparlaması gerekiyordu.

" Hilal. Dolapta çorba var annem dün getirdi ısıtıyorum onu içersin. Gece nöbetim var bugün, annem gelecek seninle kalmaya."

Solgun yüzü bana döndü. " Gerek yok canım istemiyor." dedi.

" Canının isteyip istemediğini sormadım. Yemek zorundasın Hilal. Yeter artık. " dedim kendimi tutamayarak.

Hassastı, dediğim şeyleri de beklemiyor olacaktı ki yüzüme bakakalmıştı.

İmam Bey Where stories live. Discover now