33. Bölüm- Harun'un Kızı

92 2 51
                                    

Ateş gülümseyerek akmış gözyaşlarını sildi. Bu anın bu kadar duygulu ve heyecanlı olacağını tahmin edemezdi. Gururla eşinin elini tutuyordu. Dilan onun ellerinde kendini güvende hissediyordu. Kocaman gülümseyerek yanındaki adama baktı. Onun kızarmış gözlerine,kaşına değen zayıf kirpiklerinin ıslaklığına baktı.

İçi ona öyle kaynıyordu ki daha önce bu hissi hiç yaşamamıştı. Şimdi kuş olup uçmak,su olup akmak, mutluluğunu uzak diyarlara haykırmak istiyordu. Ama yapabildiği tek şey sevgili eşinin ellerini daha sıkı tutmak oldu.

Herkes mutlulukla birbirlerine bakarken Memduh bey Toprak'ın yanına geldi. "Hadi Toprak." Dedi. Sonrasında yanındaki Deniz'e baktı. "Geçin de hoca sizin nikahınızı kıysın.."

~~~~~

"Efendim Hakan?" Diye seslendi Selma. Telefonu çaldığı için terasa çıkmıştı. Arayan erkek kardeşiydi. "Gelicem ama birkaç gün sonra. Buradaki işlerim bitsin.
Tamam mı?
İyi bakalım. Öpüyorum seni." Dedi ve telefonu kapattı. Bir anda dışarı çıktığı için üstüne bir şey almamıştı. Bu yüzden titredi.

"Gelebilir miyim?" Diye sordu bir ses. Yağız elleri cebinde Selma'ya yaklaşıyordu. Sesin geldiği yöne bakmasına gerek yoktu Selma'nın. Nerede olsa tanırdı bu sesi. "Tabii." Dedi Yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirerek.Kafasını hafifçe ona çevirip sonra önüne döndü. Birkaç derin soluk alıp soğuk havayı içine çekti. İstemsizce ellerini kendine dolamıştı. Yağız onun yanına gelerek durdu.

"Elbisen yakışmış." Dedi sessizce. Selma ona bakmayarak tebessüm etti. "Ama biraz dar olmuş sanki." Deyince endişeyle başını eğdi. Kendi vücudunu şöyle bir kontrol etti. "Neresi dar ki?" Diye sordu merakla.

Yağız istemsizce onun baktığı yerlere bakmıştı. Sonra yanlış bir şey yaptığını düşünüp başını çevirdi. "Şuralar işte.." dedi bakmayarak. Elleriyle öylesine bir yeri işaret etmişti.

Selma hâlâ anlamayarak kollarını bedeninden ayırdı. "Yahu neresi dar gayet iyi elbise işte." Yağız sinirden eliyle tüm yüzünü sıvazlayarak kendi kendine konuşuyordu. Konuşmaya başlayalı daha üç dakika olmadı. Sonra Selma'ya dönüp gösterdi. "Sırtın,belin.." Sonrasına dili varmamıştı. "Her yerin belli işte. Giyme bu elbiseyi. Bir de bacak bacak üstüne atma." Dedi sıkıntıyla.

Selma yüzünü düşürüp kollarını birbirine doladı. "Niyeymiş o? Sana mı soracaktım nasıl oturacağımı?" Yağız söylediklerinden pişman olmamak için her kelimeyi özenle seçiyordu. Ama Selma aklına ilk ne gelirse onu söylüyordu. Darlanarak gömleğinin yakasını biraz daha açtı. Derin bir nefes aldı. "Bileklerin bacakların görünüyor Selma."

"Haa." Dedi Selma gözlerini devirerek. Birkaç saniye durup devam etti. "Öyle bir söylüyorsun ki sanki götüm gözüküyor. Tövbe yarabbim ya. Var mı başka maruziyetin elbisem hakkında?" Elbisem hakkında derken bastıra bastıra söylemişti. O alayla sormuştu aslında. Ama Yağız ciddiye aldı. "Var. Kumaşı-." Dedi ve Selma'ya baktı. Onu baştan aşağı süzmüştü.
"Hoşt." Dedi Selma onu fark ederek. "Bakma öyle."

Yağız başını başka tarafa çevirerek yutkundu. "Kumaşı içimi gıcıklıyor. Böyle bir tuhaf hissediyorum." Dedi zorlanarak. Utançtan başını eğmişti. Selma söylediklerini anlamadığı için dalgaya vurdu. "Bakma sen de o zaman. Sen huylanıyorsun diye ben saten kumaş giyemeyecek miyim?"

Yağız'ı yine ateş basmıştı. Biraz daha açtı yakasını. Eliyle ensesini ovaladı.  "Tabi ben bakmayım ama sen başka adamların yanına otur." Dedi ağzının içinde. "Ne dedin sen?" Dedi Selma duyamayarak. "Yok bir şey boşver." Dedi Yağız sinirlenerek. Sonra Selma'ya döndü.

Kaderimin OyunuWhere stories live. Discover now