1. Bölüm -Merhaba İstanbul

1.1K 34 8
                                    

Dört sene önce...

~ Dilan

"Haydi kızım geç kalacaksın" diye bağırdı küçük amcası Dilan'ın. "Vallahi yetişemezsen babam beni öldürür ha" diye de ekledi. Dilan o sırada bahçenin avlusunda herkese sarılma telaşındaydı. Herkes evin bahçesinde sıra sıra dizilmişti. En başta Dedesi ve büyük halası vardı. Önce onların ellerini öptü. Sonra üç amcası, dört yengesi dizilmişti. Amcalarının da elini öpüp yengelerine sarıldı sıkıca. Geride kalan on dört kuzenine baktı şöyle bir. Semih hariç herkes vardı. Kızların hepsine sarıldı. Hatta Zenan'a bile.

İğne oyalı siyah yazmasıyla göz yaşlarını silen kadıncağız göz göze geldi Dilan. "Haydi kız bekletme Habib'i" dedi küçük yenge annesi. Ağlamasını bastıramamış sesi boğuk çıkmıştı kadının. Ona yengeanne derdi Dilan. O büyütmüştü çünkü. O vermişti sütünden Dilan'a. Kendi bebeği Semih'ten farksız yetiştirmişti. Ateşten yanarken o başında beklemiş,okul elbiselerini o ütülemiş, genç kızlığa ilk adımını attığında karnına sıcak su vermişti. "Ağrın geçince içeri gelesin. Amcan ne oldu diye merak ederse karnım ağrıyor dersin. Tamam mı?" Deyip alnına öpücük kondurmuştu. Dilan gülümsedi yenge annesine bakarken. Herkese sarılması bitince son kez koştu geldi yanına. Bir kere daha sıkıca sarıldı yenge annesine. Son kez hasret giderdi anne gibi kokan kokusuyla. Sonra herkesi görebilmek için birkaç adım geri çekildi.

"Allah'a emanet olun. Sizi çok özleyeceğim." Dedi gözleri yaşlı. Neredeyse gitmekten vazgeçecekti.
Dedesi ağlamamak için sustu. Ama anladı Dilan. Gözleri herkesin üstünde son kez gezindi. Kimse üzgün değildi onun gidişinden dolayı. Dedesi ve Habib amcasıgil hariç. Dilan "Fırsat buldukça gelmeye çalışacağım" dedi çıkmadan hemen önce. Yerdeki el çantasını kapıda bekleyen Semih'e uzatıp kapıyı kapattı. Terminal yolu boyunca hiç konuşmadılar. Arabadaki tek ses Dilan'nın burnunu çekme sesiydi. Birkaç kez amcasının ve Semih'in ona aynadan baktığını gördü. Terminale vardıklarında İstanbul otobüsü çoktan gelmişti. "İstanbul,İstanbul, İstanbul" diye bağırıyordu muavin. Yine hiçbir sey konuşmadan valizleri muavine verdiler. Dilan hala ağlıyordu. "Seni gören de zorla gidiyorsun zanneder" dedi Semih sitemle. Elleri cebinde bekliyordu. "Ne yapayım Semih elimde değil." Dedi Dilan ağlamaya devam ederken. "Gel buraya." Diyerek kendine çekti Dilan'ı Semih. Süt kardeş olduklarından rahatça sarılabiliyorlardı. Semih iki ay büyüktü Dilan'dan. "Ben sizsiz ne yapacağım orada?" Dedi hala Semih'in göğsündeyken. Semih göz yaşını düşürmemek için kafasını kaldırdı. "Başına iş açmayacaksın,her yaz buraya geleceksin bize İstanbul'u anlatacaksın."
Dilan gülümsedi. "Tabi canım Zenan delirsin sonra. Zaten bana bilenmiş durumda. Onun yerine gidiyorum diye iki aydır konuşmuyor benimle" İkisi de kıkırdadı.
"Konuşmazsa konuşmasın. Bunu hak eden en başından beridir sendin." Dedi sarmalamış kollarını çekerken. "Hem fena mı oldu işte senin yemek hakkını da ben yiyeceğim." Dedi Semih Dilan'ı güldürmek için. Başarılı da oldu. "Yuh yani bunu mu düşündün?" Dedi omzuna vurarak. "Tabi kızım." Dedi Semih nidayla. Ve yine sustular. Gülüşleri bir anda soldu. Muavin yolculara son kez seslendi. Amcasının elini öpmek için uzandığında amcası onu kaldırdı ve sarıldı. Hayatında amcasına ikinci kez sarıldığı andı. Bir keresinde de veli toplantısına amcası geldiğinde sarılmıştı ona. Henüz ilkokuldaydı. Semihle aynı sınıftalardı ve Semih "O benim babam. Senin değil." Deyip babasının yanına oturmasını engellemişti. Oysa herkesin velisi yanına oturuyordu. Dilan'nın ise velisi yoktu. Ağlamaya başlayıp koşarak sınıftan çıkınca amcası da arkasından koşmuş ve ona sarılıp ağlamamasıni tembihlemişti. O anlar Dilan'nın zihnine hücum edince daha da gözleri doldu. Amcasının ağlama diyen bakışları eşliğinde ikisini de Allah'a emanet edip otobüsteki yerine oturdu. Otobüs onların Dilan'ı göremeyeceği şeklinde döndüğünde aglamamaya direttigi gözlerinden yaşlar firar etti.

Kaderimin OyunuМесто, где живут истории. Откройте их для себя