18. Bölüm - Görücü

185 8 36
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



























Motor olabildiğince yavaş şekilde gelip tam da kapının önünde durmuştu. Durur durmaz önce Deniz ardından da Toprak indi.Nazikçe Deniz'in başındaki kaskı çıkarttı. "Özür dilerim." Dedi. Sanki her şeyin suçlusu oymuş gibi. Bunu söylerken yüzüne bakmamıştı. Çok fazla başını yerden kaldırmıyor cevap bekliyor gibi kıvranıyordu. Deniz önce hiçbir şey söylemek istemediğine emindi. Ama şimdi onun karşısında kendisini borçlu hissediyordu. Yaptıklarına çok kızıyor ama bir yandan da içi heyecan doluyordu. "Senin suçun değildi." Dedi hafifçe gülümseyerek. Bir saat önce yaşananları düşününce bunu yapabildiğine şaşırmıştı. Ama gerçekten de onun suçsuz olduğunu düşünüyordu. Bunu, biliyordu. Toprak inanmak ister gibi Deniz'e baktı, gülümsedi. O an patlamış dudağından bi damla kan dudağının kenarından sızıverdi. Deniz endişeyle bir anda elini onun dudağına uzattı. İkisi de birbirine büyülenmiş gibi bakıyordu.

Deniz nazikçe dudağından akan ince kanı sildi. Toprak'ın dudakları istemsizce onun parmak uçlarıyla hareketlenmişti. "Deniz." Dedi titreyerek. Henüz elleri yanına inmemiş Deniz heyecanla Toprak'ın gözlerinin içine baktı. "Bu gece yaşananlar için özür dilerim. Motorun üstündeyken yaşananlar için de sonrası için de." Dedi. Sesindeki çekingenlik Deniz'i üzmek istemeyişindendi. Onun böyle kanlı ve vahşi görüntülere maruz kalmasını istemeyişindendi. O, en güzel çiçeklerle donatılmış bahçelere maruz kalmalıydı. O, en güzel sevgilere ve sarılmalara maruz kalmalıydı. Bu yüzden özür diliyordu. Deniz gülümseyerek dudağını silmeyi bıraktı. "Biliyor musun artık alıştım. Bir sonraki karşılaşmamızda kiminle kavga edeceksin diye düşünmeden edemiyorum." Dedi. Gülümsemekten dişleri bile gözükmüştü. Toprak da karşı koymayarak gülümsemeye başladı. Bir süre gülüştüler. Sonra Deniz birkaç saniyeliğine ciddileşti.

"Ben gideyim en iyisi." Dedi gülümsemeye devam ederek. Biraz adım attı. Kapıyı açmak üzereyken geriye dönüp kendisine bakmakta olan Toprak'a seslendi. O ise ellerini siyah ceketinin ceplerine sokmuştu. "Ben yokken sakın birilerine bulaşayım deme! Sonra seni kurtaracak bir avukatın olmaz." Diyerek kapıyı açtı Deniz. Toprak'ın ta uzaktan kendisine gülümsediğini görebiliyordu. Gülümseyip başını öne eğmiş sonra yine Deniz'e bakmıştı. Bu anlar onun midesinde değişik sancılara neden oluyordu. İçeriye girer girmez kendini kapının arkasına yasladı ve birkaç saat içinde olanları yeniden düşünmeye başladı.

~~~~~~~~
(Ana görsel Lale ve Bilge'nin görüştüğü yer)

"Efendim Lale hanım geldi." Dedi güvenlik. Hafif rüzgarda bile dağılmayan jöleli saçları ve jilet gibi ütülenmiş takımıyla patronunun masasına bir adım uzaklıkta duruyordu. Bilge içmekte olduğu kahvesini masaya bırakmadan uzaklara bakındı. "Gelsin " dedi yalnızca. Sonra güvenliğin uzaklaşan ayak sesleri duyulmuştu. Ardından Lale'nin topuklu ayakkabıları. Bilge'nin karşısına oturdu. Önce etrafı sonra da Bilge'yi süzdü. "Dışarıda buluşmak iyi bir fikir miydi sence?" Dedi yüzünü kasarak. Bilge bir süreliğine ona bakmadı. Ama sonra ona doğru döndü. "Ne zamandır benim kararlarımı sorguluyorsun?" Dedi üstünlük taslayarak. Sertçe kahve bardağını masaya koydu. Lale olduğu yerde hareketlenmişti. Denize sıfır mekanın en ucunda oturuyorlardı. Rahatlamak ister gibi denizin tuzlu ve nemli kokusunu içine çekti. "Beni Ateş'e düşman ettiğin günden beridir. Ben bunu istemiyordum. Ayr-"

Kaderimin OyunuWhere stories live. Discover now