(29) Ezlah ikiz kardeşin var

15 1 0
                                    

Ah, Allahım ben şimdi seçim yapamam ki. Güneşi seçersem Hükü kötü durumda bırakmış olurum. Hükü seçersem Güneşi. O yüzden hiç birini seçmemeliyim ama peki ben hangi araçla gideceğim? Kendileri kavga eder, en son pes eder, biri söz savaşıyla diğerini yener ve ben de onunla giderdim.

Ah Asel! Değişiyor musun yoksa? Sen asla kararını bir başkasına bırakan değildin. Şimdi ne oldu da böyle oldun? Hem en mantıklı yolu da bulurdun sen. İnsanlaşıyorum.

Bu öyle bir şey değil diğer yandan. Hük de Ezlah da benim için değerliler. Hayatımda değer verdiğim insan sayı bir elin 5 parmağını geçmiyorsa onları gerçekten kırmamak için her şeyi düşünürüm, yeri gelirse susarım.

"Mehmeti arayın." dedim onlar hala bir birleri ile tartışırken. Benim cümlemle ikisi de sustu ve bana doğru döndüler.

Kıpırdanarak inmek istediğimi Ezlaha konuşmadan bildirdim. Beni yere bıraktığında Elif hemen yanımızda olduğu için ona tutundum ve yürümeye başladım. Bir az ilerideki banka oturarak dinlendim ve Elifde karşımda durdu. Başımı Ezlah ile Hüke doğru çevirdim. İlk Ezlaha baktım ve konuştum.

"Biriniz uzun zamandır tanıdığım yakınım," diyip daha sonra cümleme devam etmek için bu sefer de Hüke çevirdim bakışlarımı. "Biriniz de kısa zamanda tanıdığım ama kalp kadar yakınımsınız." dedim.

"O yüzden asla seçim yapmam ve 3. bir seçenek yaratırım. Mehmet ile gideceğim." dedim kararlı bir şekilde.

Aslında Ezlaha Hükün, Hüke Ezlahın benim için değerli olduğunu söylüyordum. Her ikisi bir birine baktı ve ayrı ayrı yanımda oturdular.

Sessizce Mehmetin gelmesini bekledim.Böyle olacağını tahmin etmemiş olacaklar ki ikisi de bir kaç dakika sonra sessizliyi bozarak aynı cümleyi kurdular.

"Senin araçla gidebilir." dediler ikisi de aynı anda. Elif her ikisine bakarak gülerken bense ikisi de aynı şeyi düşündükleri için bu şaşkınları izliyordum. Derin bir nefes alan Ezlah Hüke başını çevirerek baktı. "Sen götürebilirsin." dedi ve bunu söylerken zorlanıyordu sanki. İlk cümleni sanki Hük söylememiş gibi anında ayağa kalktı ve sırıtarak konuştu.

"Gördünüz, uzlaştık. Hadi Asel gidelim." dediğinde ona öldürecek gibi baktım. Ezlah öyle söylediğinde Hük de aynısını ona söylemeliydi. Ama her zamanki gibi üste çıkıyordu. Ona öyle bakmam yüzündeki gülümsemeyi yok etti. Gözlerini devirip derin bir nefes aldı ve yerine geçerek dudaklarının ucunda bir şeyler söyledi.

"Sın götır." anlayamamıştım ama galiba böyle söylüyordu. Elif benden önce davranarak soruyu sordu?

"Ne dedin?" diye sorduğunda Hük derin bir nefes aldı ve "Sen götür diyorum." dedi bir az daha duyulanbilir bir sesle.

"Hiç birinizle gitmiyorum. Mehmeti bekleyeceğim." dediğimde ikisi birden başını çevirerek bana baktığında ben hiç kımıldamadım ve hâlâ ileriye bakarak tepki vermedim.

"Ters tarafına denk geldik." dedi Hük. Ardından cebinden çıkardığı telefon ile tuşlara bastı. Daha sonra kulağına tuttu ve sadece "Hastahaneye gel." dedi ve kapattı.

Mehmet olmalıydı aradığı. Böyle konuşarak Mehmetin kalbine indirebilir. Kötü bir şey olduğunu bile sanabilir. Ama Hük inadına yapmıştı.

Bizim evle bu hastahane arası bir saatlik yoldu, tabi yolda bir aksilik olmazsa. O yüzden burada oturup Mehmeti beklemekten başka çare yoktu.

"Asel hava soğuk, gel gidelim. Hastahaneden yeni çıktın zaten." dedi dayanamayarak Ezlah. Yüzüne baktım. Hava güneş olsa da gerçekten soğuk olduğunu üşüyən bedenimden anlıyordum.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now