(16) Tesis

16 2 0
                                    

"Abla, sen bu yüzden mi bizden uzak duruyorsun?" diye soru sordu sadece.

"Benim bir adım var Avel. Sürekli abla deyip durma. Asel benim ismim. Asel! Şimdi aşağıya inip sana yemek getireceğim. Yemeğini ye ve uyu. Benim işlerim var. Mehmet'e söyleyeceğim akşam da yemek getirsin sana ve sen bu kattan aşağıya inmiyorsun. Elbiselerim orada." diyerek dolabı gösterdim.

"Banyo şu cam kapı." diyerek bu defa banyonun olduğu tarafı gösterdim. "Yatak da bu, benim yatağım. Uyursun. Ben Munire hanıma bakıp geleceğim." dedim ve "Abla, dur." diyen sesnni duymazdan gelerek asansörle aşağıya indim.

Asansör alt kata inene kadar elimi kalbimin üzerine koyarak derin derin nefesler aldım.

Hayır, asla ağlayamam. Güçlü olmalıyım. Bana öğretilen bu değil.

Asansör alt katta durduğunda Eflah'ın oturduğu koltuk grubuna doğru yürüdüm.

"Acıktın mı? Yapmamı istediğin bir yemek var mı?" diye soru sordum yüzüne bakarak. Cam duvardan dışarıya bakan gözleri bana döndü ve yüzüme baktı. Kalın duvarların arkasına sakladıklarımı görmek istercesine keskin bakıyordu.

"Benim için değil de, senin için yapılmasını istediğin bir şey var mı?" diye soru sorduğunda şaşırdım. Eflah da Ezlah gibi beni şaşırtıyordu her defasında.

Kardeş olduklarına eminim, ya da ikiz bile olabilirler.

"Benim bir şeye ihtiyacım yok, olsa da bunu ancak kendim yapabilirim." dedim ben de cevap olarak.

Dudakları kıvrıldı. "Birinden bir şey istemek ve ya beklemek insanı küçük düşürmez, ya da güçsüz kılmaz." dedi ve yine derin derin yüzüme baktı.

"Yemek hazırlamak için bir kadın geldi ve kahvaltıdan sonra yemek yaparak gitti. Öğlen yedim ve akşama da yemek var. Hatta yukarıdaki misafirine de yetecek yemek var." dedi ve başını çevirerek yeniden dışarıyı izlemeye devam etti.

Yürüyerek sehpanın üzerindeki boş bardağı ve ilaç kutusunu elime alarak mutfağa ilerledim. Elimdekileri tezgahın üzerine bırakarak tepsi aldım elime ve onu da mutfak masasının üzerine bıraktım.

Buz dolabını açarak içinden yemekleri bir bir çıkardım ve ocağın üzerine koyarak altını yaktım. Halime hanım 30'lu yaşların sonunda bir kadındı. Oğlu benim yanımda çalışıyordu ve evin temizliğini o yapardı.

Mehmet onu getirmiş olmalı ki yemeklerin kokusundan anlaşılıyor. Kuru biber dolması, nohutlu pilav ve tas kebabı pişirmişti. Yemekleri ısıtarak her birinden bir tabak aldım ve tepsiye yerleştirdim. Geriye kalanları yeniden buz dolabında yerleştirdim ve ekmek meyve suyu da aldıktan sonra tepsiyi elime alarak asansöre doğru yürüdüm. 5. katın düğmesine bastığımda asansör hareket etti ve benim katıma geldi. Asansörden inerek oturma grubuna doğru yürüdüm. Koltukların ortasındaki sehpaya yemek tepsisini bıraktım.

"Avel yemeğini ye, geliyorum." dedim ve yine benimle konuşmak için çabalayan kızı görmezden gelerek asansöre yeniden bindim ve alt kata indim.

Yeniden Eflah'a doğru yürüdüm ve koltukların kenarındaki telefonu elime alarak Mehmet'i aradım.

"Mehmet adamlardan birini içeriye gönder, misafirimizin dediği her şeyi not alsın ve sonra da çıkıp AVM'ye gitsin. Her şeyi alsın ve misafirimize versin. Benim işlerim var, sen de eve göz kulak ol." dedim.

"Emredersiniz efendim." dedi Mehmet anında cevaplayarak. Telefonu geri yerine bırakarak Eflah'a döndüm.

"Ne istiyorsanız söylersiniz alıp getirirler. Ağrınız ya da başka benden isteyeceğiniz bir şey var mı?" dedim.

YER ALTI AYDINLIĞI Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu