(11) Güneş'in evi

25 1 0
                                    

"Lavaboya gitsem iyi olacak." diyerek ayağa kalktığım da ve "İkinci kat, ilk oda." diyerek bana yerini göstermişti. Bu kadar rahattı çünkü benim anlamayacağımı sanıyordu ve büyük bir hata. Kamofileye ait her şeyi ben biliyordum ve onun basit numaralarından biriydi.

Beni test mi ediyordu Güneş?

Lavaboya giderek yüzümdeki maskeyi, peruğu ve lensi gözlerimden çıkardım. Boynumu, yani köprücük kemiğimi de yıkadıktan sonra şimdi Kraliçe değil Asel'dim. Bakalım beni gözüyle gördüğünde ve hâlâ indirmediği maskenin ardındaki o adamı gördüğümde tepkim ve tepkisi ne olacak?

Ama eminim benim tepkim onunkinden daha çok olacak. Ne de olsa, o beni daha önce gördü ama ben onu görmedim .

İçimde bir hiss var, şaşkınlığa uğrayacağım diye. İç güdülerim hep fazla çalışıyor ve ben ne zaman bir şey hiss edersem doğru çıkıyordu. Şimdi de bakalım nasıl bir şok yaşayacağım.

Merak ediyorum, gerçekten onun yüzünü merak ediyorum. Bu durum hoşuma gitmedi. Neden bu kadar merak ediyorum ki?

Derin bir nefes aldım ve yüzümü yıkayarak kenarda duran peçetelerle kuruttum. Maskeye ait her şeyi çöp poşetine attım. Zaten bir defa kullandığımı ikinci kez kullanmamak gibi kuralım vardı. O gün zaten yeterince mikrop kapladığı için diğer defa hiç tekrar kullanmıyordum.

Elimdeki buruşmuş peçeteyi de çöp poşetine atarak aynada son kez kendime baktım. Asel asla üyelerden kimseye yüzünü göstermeyecekti. Ama gel gör ki, durum nasıl gelişti. Şimdi bakalım bu işin sonu nasıl olacak.

Başka bir şey de vardı ki, Gümüş Yüzük en kısa zamanda ölmeli. Hayır tutuklanarak ceza almama, devletim hakkında böyle konuşan kimse yaşamaya layık değildir. O yüzden o daha fazla bu devletin havasını da tüketmemeli ve ben bu işte Güneş'den çok faydalanacağımı biliyorum. O yüzden onunla iyi geçinsem iyi olacak.

Kapıyı açarak lavabodan çıktım ve merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Salonda olduğu yerde oturan adam maskesini çıkarmamıştı. Bir az durarak beni fark etmeden onu izlemeye başladım. Kaslı vücudu zaten dövüşçü olduğunu ve sporla çok fazla ilgilendiğini gösteriyordu. Ah, hayır haplarla şişme kas olmadığı doğal halinden belliydi ve gerçekten çok kaslı bir yapısı vardı. Siyah saçlı ve ela gözlüydü. Tabi lens değilse. Yüzüne taktığı maske dudaklarının bir kısmını gösteriyordu sadece. Saç dibinden çenesine kadar yüzünün her yeri kaplıydı ve kulakları bile maskenin altında kalıyordu. Sadece dudağının bir kısmı görünüyordu.

Elinde sigara vardı ve yarılamıştı. Sigara içiyordu ve tiryaki olup olmadığını bilmiyordum. Gerçi gözlerinden belliydi çok sık kullanmadığı. Yine de maskeyi çıkardıktan sonra gözlerine bir kez daha bakmalıydım. Önemi yoktu ama onu tanımalıydım.

"Sadece sıkıntınız olduğunda ve çok heyecanlı olduğunuzda içiyorsunuz değil mi? Çünkü tiryaki olduğunuzu sanmıyorum." dediğimde başını hızla kaldırdı ve sigaraya bakan gözleri anında yüzüme tırmandı.

İzledi, tepki vermeden uzun uzun izledi. İzledi ve o izlerken ben de tepki vermeden beni izlemesini izledim. Gözleri yüzümü izledi, yanağımı, dudağımı, gözlerimi, saçımı, kaşımı bile izledi ve onun hareket eden göz bebeklerinin lens olduğunu o an anladım. Çünkü hareket ederken gözleri sanki kaydı.

Tamam, bu kadar izleme yeterli diye düşünerek tam adım atacaktım ki, yavaş yavaş ayağa kalkmasıyla duraksadım. Ne yapacağını bekledim sadece.

Yavaş yavaş ayağa kalktı ve elindeki sigarayı küçük sehpanın üzerindeki küllüğü bıraktı. Adımlayarak merdivenlerin yanına kadar geldi. Bana yaklaştıkça gülümsüyordu. Evet, gülümsüyordu.

YER ALTI AYDINLIĞI Where stories live. Discover now