62. Bölüm

25.8K 1.8K 393
                                    

Melih gittikten sonra yemekhanedeki sessizlikte geçmiş ve yerini rutine bırakmıştı. Bu bizim masamız için geçerli değildi tabii ki. Kuzey, sessizlik içinde bize bakmadan yemeğini yiyordu.

"Benim işim var size afiyet olsun" diyerek tepsisini eline aldığında, kaşığımı bırakıp Kuzey'e baktım.

"Bir sorun mu var binbaşım?" Diyerek tek kaşımı kaldırdığımda, Kuzey'in yüzü anında yumuşadı ve hafif tebessüm etti.

"Akşam konuşuruz yüzbaşım. Gerçekten işim var" dediğinde kafamı salladım ve yemeğime devam ettim.

"Hâlâ Melih'in burada olduğuna inanamıyorum Gökçen. Bir rüyada falan değilim dimi?" Diyen Tuba'nın alttan ayağına tekme attım. Kızgın bakışlarıyla karşılaştığımda, ağzıma bir parça ekmek koyarak sırıtıyordum.

"Gerçek olduğuna inandın mı şimdi? İstersen daha detaylı gösterebilirim"

Tuba kaşığını tepsiye koyarak gözlerime bakmaya devam etti. Ardından bakışlarını göbeğime indirdi ve az önceki sinirli bakışları yumuşayarak tabağına bakmaya geri döndü.

"Yeğenimi doğurduktan sonra gösterirsin, gösterebilirsen" sözleriyle gülümseyerek ayağa kalktım.

"Ben de işimin başına döneyim Tubiko" dedim Melih'i taklit ederek.

"Abimin gönlünü almayı unutma?" Diye de ekledim. Tuba tek dudağı kıvrılmış gülümsüyordu.

"Kıskandı beni değil mi?"

"Neden kıskanacakmış seni? Tabii ki beni kıskandı abim" diyerek gülmeye devam ettim. Tuba'nın düşünceli bakışlarına daha fazla dayanamadım.

"Kıskanmak da kelime mi? Yandı bitti canım abicim. Git hemen gönlünü al" diye takılmaya devam ettiğimde, Tuba'nın yarım gülüşü yine canlandı.

"Biraz daha kıvransın o zaman"

"Onun kıvranması çok sürmez ama Alparslan abim için aynı şeyi söyleyemeyeceğim" diyerek Tuba'nın geçiştirir gibi el sallamasına takılmadan yemekhaneden çıktım. Odama doğru yürürken, bir asker önümü kesti. Sorgulayıcı bakışlarla baktığımda çekinerek tekmil verdi. Yeni gelen erlerden biriydi sanırım.

"Komutanım girişte bir sorun var bakar mısınız?" Bugün de askeriyeye girmek isteyen isteyeneydi. Hayır yani hepsi beni mi buluyordu? Bu saatten sonra annem de gelse içeriye alamazdım.

"Tamam sen işine gidebilirsin" diyerek askeri yolladım ve yönümü tekrar bahçeye çevirdim. Akşam saatlerine yaklaştığımız için bahçede sigara içenler dışında sessizdi. Bir köşede Alparslan abimi yine elinde sigarayla görüp yüzümü buruşturdum. Beni gördüğünde bakışlarını bana çevirmemeye özen göstermesi ise dikkatimi çekti. Kabak yine benim başıma patladı iyi mi.

Nöbet klubesine geldiğimde, nöbetçi askerlerin ağızları bir karış açık karşılarındaki esmer, hoş bir mavi elbise giymiş ve oldukça zengin duran kadına baktıklarını gördüm. Beni gördükleri an birbirlerini dürterek duruşlarını düzelttiler. Kadına baktığımda, gerçekten aşırı güzel hatta afet diyebileceğim ve burada ne işi olduğunu sorgulayacak kadar göz alıcı olduğunu fark ettim. Saçları doğal görünümlü bukleler halinde göğüslerine kadar iniyordu ve dekoltesi birazcık kapatıyordu.

"Buyurun hanımefendi, ziyaret saatleri bittiği için sizi içeriye alamayız" dediğimde bembeyaz dişleriyle bana gülümsedi.

"Ben saatleri bilmiyordum kusura bakmayın. Bir arkadaşım burada görev yapıyor ona bir selam vermek istemiştim" sesi de kendisi gibi çok zarifti. Kadın adeta masallardaki prensesler gibiydi. Yeni er neden bir sorun var diye beni çağırmıştı anlayamıyorum. Sanırım askerlerim tarafından sınanıyordum!

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin