52. Bölüm

27.6K 2.2K 437
                                    

Söz verdiğim gibi telafi bölümü geldi keyifli okumalar❤️

POYRAZ

Öyle şiddetli bir patlama olmuştu ki, sanki beni de içinde yakmış gibi hissediyordum. Aklım, duygularım sanki donmuş gibiydi. Korkuyu iliklerime kadar daha önce hiç böyle hissetmemiştim.

Benim küçüğüm, canım o evdeydi...

"Kardeşim" diye bağırarak ayağa zorla kalktım. Hiçbir şey hissetmiyordum. Ayaklarıma ben komut vermeden kendisi ilerliyordu. Alevler içinde yanan evin bahçesine adım attığım an, tekrar bir patlama sesiyle geriye doğru savruldum. Patlama sesinin ardından büyük bir gürültü koptu ve çatının aşağıya düştüğünü gördüm. Kulaklarımda çınlama sesi vardı. Diğer sesler arka planda kalmıştı.

"Lütfen, lütfen, lütfen" diyerek kendimi ayağa kalkmam için zorladım. Vücudum beni dinlemiyordu. Bacaklarıma yumruk atarak, kendimi zorla ayağa kaldırdım. Bu acı, hasar görme yüzünden olmuyordu biliyorum. Korkudan vücudum kasılı kalmıştı. Lütfen Gökçen içeride olmasındı.

"Poyraz!" Diyen sesi duyabildim çünkü kulaklarım böyle patlama seslerine artık alışıktı. Kim olduğunu bilmeden, bakmadan adım atarak bahçeye gitmeye çalıştım. Tek amacım küçüğümü oradan alıp sarıp sarmalamaktı. Ben nasıl anlayamadım onun kardeşim olmadığını? Neden bunlar bizim başımıza geliyordu? Biz dağdaki itlerden ülkemizi mi koruyalım yoksa kendimizi, ailemiz dediğimiz insanlardan mı koruyalım? Kaç parçaya daha bölünelim?

Tökezleyince birisi kolumun altına girerek bana destek oldu ve dik durmamı sağladı.

"Korkma abicim, sakin ol. Sen hâlâ yaralısın daha kötü olacak, bana tutun" diyen ses Alparslan'a aitti. Ona dönerek acı dolu gözlerle bakmaya ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı.

"Abi, kardeşimiz içeride abii"

Alparslan'ın gözlerine baktığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm. Çaresiz duruyordu ve Gülân'ın yaptıkları yüzünden kendini suçlu hissettiğini biliyordum.

"Bana bak Poyraz" diyerek yanaklarımdan tutup yüzümü kendisine sabitledi.

"Kendine gel böyle dağılamazsın. Ağlama, şehit abisi olduğun için gurur duy!" Dediğinde vücudumu daha fazla taşıyamadım ve yere yığılarak kafamı kaldırıma yaslayarak, sessizce gözyaşı akıttım.

Şehit abisi...

Bu iki kelime, şimdi yanyana  durmamalıydı..

Gökçen'le çok az zaman geçirebilmiştim. Şimdi değildi. Daha zamanı vardı. Önce ben şehit olmalıydım. Gökçen daha gelinlik giyecekti. Beline kurdelesini ben bağlayacaktım. Kuzey'e gıcıklık yapacaktım. Şimdi tabutunu mu taşıyacaktım? Bu alevlerin içinde taşınacak bir bedeni olacak mıydı?

Gökçen, şehit mi olmuştu?

Tuba

Poyraz beni arayıp Alparslan'la İstanbul'a geldiğini söylediğinde, Alparslan'ın babaanne ve dedesinin evinden yeni çıkmıştım. Gülân'ı ziyarete gittiklerini ama evde olmadığı için geri döndüklerini söylemişlerdi. Yaşlı çift, olaylardan bir haberdi. Alparslan ve Poyraz geldiginde, onlarla buluştuk ve Gökçen'in kaçırıldığı arabanın izinin haberi de nihayet gelince, üçümüz birlikte arabanın izini sürmeye başladık. Ancak iz sürme sırasında Kuzey Poyraz'ı arayarak, Gökçen'in İzmir'de olduğunu söyledi. Nasıl bulamıyorduk? İzlerini nasıl kaybetmeyi başarmışlardı bilmiyorum ama en baştan kaçırıldığını bilseydik yakalaması çok daha kolay olacaktı. Kuzey, kaçırıldıktan bir gün sonra onun Gökçen olmadığını fark etmişti çünkü onu o zaman görmüştü. Bu da bulma konusunda bize büyük sıkıntı yaratmıştı. Tabii bunda en başta İstanbul'da aramak da neden olmuştu.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin