37. Bölüm

50.9K 2.8K 497
                                    

"Niyetimi biliyorsun çoban kızı.  Ağırdan ilerleyelim madem. Yarın buluşalım, seni bir yere götürmek istiyorum" yazıyordu mesajda. Dinlenme odasına girdiğim için beni gören askerler selam vermeye başladı. Timim, ortalarına Aysu'yu almışlar, masada çay içiyorlardı. Kuzey'in timi, Kuzey gibi izindeydi.

"Olur aşkım yarın görüşürüz" yazıp gönderdim anında cevap geldi.

"Ne dedin sen?"

"Yarın görüşürüz dedim Kuzey?" Yazdım. Kuzey hemen aradı. Telefonu açıp kulağıma koydum.

"Efendim aşkım" diye seslendim bilerek, yüzümde muzipçe gülümsemeyle. Kuzey'i heyecanlandırmak çok hoşuma gidiyordu çünkü ben de çok heyecanlanıyordum. Kuzey telefonda derin bir nefes aldı.

"Ben hemen oraya geliyorum, bekle güzelim" dedi ve telefonu kapattı. Ne yani, aşkım dedim diye yanıma mı geliyordu? Hemen mesaj sayfasını açıp yazdım.

"Neden buraya geliyorsun, az önce görüştük?"

"Oraya geleceğim, o kelimeyi yüzüme söylemen lazım" diye cevap atınca, resmen kahkaha atacaktım. Ben nasıl bir sevap işledim de Kuzey gibi biriyle karşılaştım bilmiyordum.

Telefonu cebime koyarak, timimin yanına ilerledim. Hepsinin yüzünde bir burukluk vardı. Mehmet abi burada yoktu, izindeydi. Tekrar tedaviye başlamıştı albayın emriyle. Onu ihmal etmeden bu zorlu süreci, tekrar, atlatmasını sağlamalıydık. Biliyorum yine başaracaktık yoksa askerlik hayatı tehlikeye girerdi.

"Komutanım biliyor musunuz Aysu tayinini İstanbul'a aldırmış, ailesi de orada yaşıyormuş" dedi Selman. Gülümseyerek Aysu'ya baktım. En azından bundan sonraki hayatında hep mutlu olmasını dileyerek.

"Çok sevindim Aysu, ama burada bizimle olsaydın daha çok sevinirdim" dedim. O sırada Poyraz'ın timinden Burcu üsteğmenin ayağa kalkıp yanımıza doğru geldiğini gördüm göz ucuyla, ama görmemezlikten geldim.

"İnşallah bir gün tekrar karşılaşırız" dedi Aysu. O sırada Burcu yanımıza gelip selam verince, masadaki tüm bakışlar ona döndü.

"Gökçen komutanım çok geçmiş olsun" dedi Burcu ayakta bekleyerek. Ona karşı herhangi bir önyargı yapmayacaktım. Sonuçta bariz bana karşı yaptığı bir şey yoktu.

"Teşekkür ederim üsteğmenim, otursana" diyerek yanımdaki boş sandalyeyi gösterdim. Burcu direkt oturdu.

"Kuzey binbaşımı göremedim. Acaba izinde mi?" Diye sordu ama soruyu bana bakarak değil, ortaya sormuştu. Bunu da görmemezlikten gelerek gülümsemeye başladım.

"Kuzey izinde" diye sertçe söyleyip kısa bir an Burcu'ya baktım. Yanakları hafif kızarık mıydı onun?

"Anladım şey bende numarası yokta, geçmiş olsun için aramak istiyordum. Sizden alabilir miyim?" Diye sorduğunda artık bardak taşmıştı. Fakat bir şey dersem kendimi kötü konuma düşürürdüm. Burcu soruyu özellikle bana değil de, Anıl'lara sormuş olmalı ki onlara bakıyordu. Anıl kafasını kaşıyarak bana bakmaya başladı. Bir şey demeye çekiniyorlardı anladığım kadarıyla çünkü Burcu'nun, Kuzey'e ilgisinin onlar da farkındaydı. Sanırım Burcu, Kuzey'le aramızda olanları detaylı bilmiyordu.

"Numarasını ona sormadan veremeyiz üsteğmen. Kendisine sorman daha uygun olur" dedim diğer söyleyeceklerimi yutarak. O sırada masada tekrar telefonum çaldı. Ekranda 'Kuzey' yazıyordu. Burcu'nun da ekrana baktığını görüp, telefonu hemen açtım.

"Efendim sevgilim" dedim ayağa kalkarken, ki normalde timimin yanında asla böyle demezdim. Ama dolaylı olarak Burcu'ya mesaj vermek istemiştim. Masadan biraz uzaklaşıp konuşmaya devam ettim.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin