18. Bölüm

58.5K 3.4K 191
                                    

"İçeriye sızıyoruz, onların çıkmasını bekleyemeyiz tim ellerinde." Diyerek bizimkilere baktım. Bana onaylayan gözlerle baktılar. Kılık değiştirmek gerekiyordu. Karşımda ölü yatan 3 şerefsize baktım. Üstleri kan olmuştu ama mecbur kıyafetlerini giyecektik.

"Selman, Mehmet abi soyun şu şerefsizleri, Ece sen de Görkem abi ve Anıl'la burada kal. Etrafın güvenliği siz de. Kulaklıklarınız açık kalsın. Biz içeri girince etrafta kuş uçsa haberiniz olacak. Geri kalanlar da içeri sızıyoruz. Allah yardımcımız olsun herkes ne yapacağını biliyor. Yaralananı eğitimde yakarım ona göre." Dedim ve arkamı döndüm.

Mehmet abi ve Selman, şerefsizlerin üzerinden kıyafetlerini çıkartmış, kamuflajlarının üzerine giyiniyorlardı. Onlara arkamı dönmüştüm ama sıkıntıyla söylenmelerinden giyindiklerini anlıyordum. Şerefsizlerin paçavraları iğrenç kokuyordu. Geriye kalan paçavraları da ben alıp üstüme zorlukla giydim ve yüzümü iyice sarıp kamufle oldum. Allah'ım bu nasıl igrenç bir kokuydu böyle. Görev bitimi hamama gitmek farz olmuştu.

Mağaradan temkinli adımlarla çıktık. Görkem ve Anıl tüm konuşmamızı kulaklıktan duymuştu. Yerlerinde hazır bekliyorlardı. Ece'de onların yanında yerini alınca, Time "Herkes hazır mı?" Diye sordum.

Tüm frekanslardan timim tek tek "hazırız komutanım" demişti. Mehmet abi ve Selman'a işaretimle, tepeden aşağıya inmeye başladık. Sığınak girişine gelince, çalıları kenara çekip kapağı açtım. Aşağıya inen bir merdiven görüp, önden ilerledim.

Merdivenden aşağıya inerken, aşağıda 5 adam bir masada oturmuş ellerinde kağıt oyunu oynuyorlardı. Kafalarını yukarı kaldırmış, silahlarını bana doğru uzatmış gelen kim diye bakıyorlardı. Üzerimdeki kıyafeti görünce, beni ölen salak sanıp silahlarını indirdiler. Benimle hiç konuşmadan masadaki oyuna dönüp oynamaya devam etmişlerdi. Aşağıya tamamen inince, odanın loş bir ışıkla aydınlatıldığını fark ettim. Iyi bari üstümdeki kan lekeleri belli olmamıştı. Mehmet abi ve Selman'da aşağıya tamamen inmiş etrafı izliyorlardı.

Adamlar resmen bize arkalarını dönüp oyun oynamaya devam ediyorlardı. Salaklar dedim içimden ve susturuculu silahımı çıkartıp saniyede 5 adamı hızlıca indirdim. Silahımın şarjörünü yenileyip kapıya doğru ilerledim.

Mehmet abi kapıyı hızlıca açtı ve kenara çekildi. Selman da koridora çıkıp sessizce "temiz" dedi. Selman'ın söylediğiyle birlikte 3'ümüz aynı anda koridora çıktık. Burası resmen yer altı tüneliydi. Ortada ana koridor, sağ ve solunda daha dar koridorlar vardı. Mecbur ayrılacaktık. Başımla koridorları işaret edince, bizimkiler kendine en yakın koridora yürümeye başladı. Ana koridor bana kalmıştı.

Koridorda hızlıca yürümeye başladım. 10 metrede bir kapı vardı. İlk kapıya yaklaşıp hızlıca açtım. Karşımda gördüğüm manzarayla gözlerim şaşkınlıktan açık kaldı. 1 kadın ve 2 adam, anadan üryan şekilde yataktalardı ve leş gibi bir koku vardı. Burası iğrenç bir yerdi...

"Ne oluyor lan siktir git buradan" diye bağıran şerefsizi es geçip kadına baktım. Zorla mı tutulduğunu anlamak için. Ancak kadın halinden memnunmuş gibi sırıtıp bana cilveli şekilde bakınca, silahımı çıkarıp hızlıca üçünün de kafasına sıktım. Ne olduğunu bile anlamamışlardı. Bok yoluna gitti şerefsizler. Odadan çıkıp kapıyı kapattım ve koridorda ilerlemeye devam ettim.

"Suskun, Atik nedir durum?" Diye Mehmet abi ve Selman'a seslendim. Sırayla cevap verdiler.

"Komutanım burası iğrenç bir yer."

"Çok kamp gördüm ama böylesini hiç görmemiştim." Diyen Selman'ı da konuşmadan kendi kendime onayladım. Burası nasıl bir yerdi böyle. Diğer kapıları açmaya korkuyordum. Gördüğüm sahneleri hafızamdan nasıl silecektim bilemiyordum.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin