68. TACIN SAHİBİ, Aslan Avı

En başından başla
                                    

Başını salladı, bana bakmıyordu. Karşımda aceleyle soyunmaya başladı ve dolabı açıp orada asılı duran deri giysileri ile zırhını kuşanmaya başladı. Altın kaplama kabzasıyla görkemli uzun kılıcını görünce dehşetim arttı.

Nereye gidiyorum demişti? Ağlamamak için dudaklarımı içeriden ısırarak sakin olmaya çalıştım. Bir şeyler söylemem gerekirdi ama dilim tutuldu. Arkasından yaklaşıp zırhını bağlamasına yardım ettim. Titreyen parmaklarımı tutup dudaklarına bastırdı. Artık aramızda çelikten bir zırh vardı ve bana bakışları değişmiş, yüz ifadesi kaskatı bir hal almıştı.

"Bu gece yeni hayatımın ilk günü. Seninle temiz bir sayfa açabilmem için... Vermem gereken son bir savaş daha var. Sonra..." sustu.

Sıcak elini yanağıma yasladı, gözyaşlarım istemsizce avcuna dökülüyor, sessizce hıçkırıyordum.

"Sonra biz mutlu olacağız yaban gülüm. Sana istediğin bebekleri vereceğim ve seni kraliçem yapacağım."

"Kendine dikkat et, bana dön." Diye fısıldadım.

Sıcacık bir gülümsemeyle saçlarımı okşadı, parmakları kamaşır gibi aniden geri çekildi.

"Ben bir Savaşçıyım, endişelenme."

Gözyaşlarımın arasından zoraki bir gülüşle ona katıldım, elini tutup avcundan öptüm ve göğsüme yasladım.
"Sabah yanımda ol Savaşçı Prens yoksa bozuşuruz!" Diye saçma bir tehdit savurdum.

Neyle savaşmaya gittiğini bilmiyor ve o an öğrenmek istemiyordum ve söyleyecek aklı selim başka bir cümlem yoktu, şaka sırası da değildi ama ne bileyim işte... Ne denirdi...

Bana dön Leo...

Ve odadaki taş duvarların birindeki gizli geçidi aralayıp gitti. Yüce Gök Tanrım, gitti! Düğün gecemizde... Beni yalnız bıraktı ve kimbilir kimi gebertmeye gitti. Ben neyin içine düşmüştüm böyle ve sabaha nasıl çıkacaktım? Evlendiğimiz gece kocamı kaybetme korkusuyla aklımı yitirmeden nasıl dayanacaktım. Kalbim öyle sızlıyordu ki katıla katıla ağlayarak yastığıma kapandım. Dualarım gözyaşlarıma karıştı.
...

Leo

Odasına girdiğimde Damy ile boğaz boğaza gelmişlerdi. İri yarı kuzeyli, kapısını kırarak yalın kılıç odasını zaptedene kadar hiçbir şey duymamıştı hayvan herif. Küfelik olana kadar içmiş ve yatağına dolgun vücutlu esmer bir fahişe atmıştı. Şimdi faltaşı gibi dehşetle açık ölü gözleri tavana dikili fahişenin tek suçu o gece yanlış adamın koynuna girmesiydi. Damy, kadının gövdesini gırtlağından apış arasına kadar ikiye bölmüştü, yatak ve cibinlik çil çil kan damlalarıyla bezeliydi.

Aden, iki elinde ustalıkla kullandığı kısa kılıçlarını çekecek kadar vakit bulabilmişti demek. Belinde beyaz donu ve sarhoşlukla karışık uyku ve seks mahmurluğu ile neye uğradığını şaşırmış fakat yine de oldukça iyi dövüşerek yüzü siyah peçeyle sarılı hasmını kovuşturuyordu. Kapının dışında kalıp bir süre dövüşü izledim.

Turnuva çekişmesi gibi değildi. Daha dün, ünlü Lionell şövalyesini arenada alt eden Damy, o gece bire karşı on beş adama karşı çarpışmanın yorgunluğundan ziyade, ölüm kalım savaşı veren kuzenimle boğaz boğaza gelirken birkaç feci yara edinmişti. Aden'in ölümcül kılıç darbeleri, koca adamın kollarına derin kesikler bırakıyor ve teslim olmaya da ölmeye de hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Gururlanmalı mıydım?
Sırası değil...

Aden, kendi odasında olmanın mekan avantajını kullanarak yaptığı akıllıca saldırılarda eşyaları rakibine fırlatmak, saklanmak, kaçmak ve ayağının altındaki halıyı çekerek adamı düşürmek gibi manevralarla Damy'yi alt edip üstüne çıktı. Kılıcını boynuna indirecekken Damy kaba kuvvetle Aden'in altından yana yuvarlanmayı başardı. Aden tekrar hücüm ettiğinde odaya girdim.

KILIÇ MAKAMI - TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin