"İyiyim Kuzey, lütfen ben çıkmadan bölmeyin" diyerek Gülân'la bizi ayıran kapıya yürüdüm ve kilitli kapıyı açarak arkamdan kapattım.

İçeriye girdiğim an, Gülân'la bakışlarımız kesişti. Yüzünde şaşkınlık vardı. Düşmanlarıma gösterdiğim ifadesiz bir yüzle ona doğru yaklaştım ve tam karşısına oturdum. Oturduğum an Gülân gülümsemeye başladı.

"Merhaba kardeşim, kurtulmuşsun" ses tonu ne çok ince ne çok kalındı. Benim sesimden bir tık daha inceydi. Harfleri net bir şekilde çıkartıyordu. Derin bir nefes alarak yerimde dikleştim ve cama baktım. Alparslan, yıllar sonra kardeşinin sesini ilk kez duymuştu.

"Kardeş olduğumuzu ne zaman öğrendin?" Dedim. Gülân biraz daha gülerek benim gibi yerinde dik oturmak için hareket etti. Elleri masaya kelepçeliydi.

"Amcamın öldüğü gün öğrendim her şeyi" dedi. Göz ucuyla yine cama baktım. Göremiyordum ama Alparslan'ın her sözle kalbinde büyük yaralar açıldığını çok iyi biliyordum. İhanet, sinsi oynayan bir oyuncuydu.

"O gün seni bilerek mi sağ bıraktılar?" Diye sordum. Hayalet'ten öğrendiğim kadarıyla o gün ki pusu çok kalabalık ve kanlı olmuştu. Paralı askerlerin saldırdığını söyledi ki kendisi tek başına onlarla mücadele vermek zorunda kalmış. O gelene kadar da amcam uğraşmış. Amcam zaten emniyet müdürüydü ve Hayalet, onun çok iyi nişancı olduğunu söylemişti. Oradan Gülân'ın sağ çıkması zaten mucize olamazdı.

"O gün saldırıya uğradığımızda amcam arabada yaralıyken etrafımız sarılmıştı. Bir adam geldi yanımıza. Amcam ölmeden önce ona seni sordu, yerini sordu. Bu o değil, sen yanlış kızı almazsın gibi şeyler söyledi beni göstererek. Tabii o zaman neden bahsettiklerini anlamamıştım. Amcamın kafasına silah dayayıp senin yerini sordu. Gül nerede diye sordu. Amcam senin yerini söylemediği için öldü. O adam bana bakarak, onun aslında öz amcam olduğunu, ailemin Mardin'de olduğunu, bir abim olduğunu söyledi. Benim yerime başka bir kız geçmiş. Sonra ben ailemi, annemi buldum. İlk başlarda gerçekten korkudan konuşamıyordum. Annemi bulunca, onunla ilk kez konuştum. Bana beklemem gerektiğini söyledi. Babama ve abime bu durumu alıştırarak söyleyeceğini, sonra hep birlikte aile olacağımızı söyledi. Ben bekledim. Yıllarca bekledim. Sonra annemden bir haber aldım. Sen ortaya çıkmışsın, benim yerime ailemle mutlu olmuşsun.  Annem dedi ki onun adı Gökçen, o hayatımızdan çıkmadan seni tanıtamam. Baban istemez seni çünkü Gökçen'i çok seviyor. Hayatımı sen çaldın. Neden ben de aynısını yapmayayım ki? Bir de öğrendim ki, annemi hapise attırmışsın. Ailemi eskisi gibi toparlamak için yaptım bunları. Pişman da değilim Gökçen!"

Bu kız gerçekten ya çok saftı, yada çok kötüydü. Sare'nin dolduruşuna gelmiş bir kuklaydı. Ben ortada olmasam bile onu ailesinde asla istemezdi. Sare'nin tek derdi kocasıydı. Beni de bu yüzden istememişti ya. Yaptıklarının ortaya çıkacağından korkmuştu hep.

Gülân gibi ben de gülmeye başladım. Ellerimi göğüsümde çapraz yaparak gözlerimi ona diktim. Birazdan söyleyeceklerimi abim de duyacaktı ve çok üzülecekti biliyorum. Zaten ona da anlatacaktım ama bu şekilde öğrenecek gibi duruyordu. Bilmeye zaten hakkı vardı.

"O çok sevdiğin ve sözünü dinlediğin annen seni kandırmış Gülân. Sana şimdi anlatacaklarımın hiçbiri hikaye değil. Delilli, belgeli, resimli, videolu şeyler. Annemiz, biz daha onun karnındayken bizi terör örgütüne satmış! Bunu biliyor muydun?"

Bunu diğer odadaki kimse bilmiyordu!

Gülân'ın, ben geldiğimden beri yüz ifadesi ilk kez sekteye uğradı. Gözlerini şaşkınlıkla açarak bana baktı ama kendini hızla toparlayıp bana inanmıyormuş gibi bakmaya başladı. Gülân'ı okuması çok kolaydı.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα