İzmir havalimanına gelince, Kuzey ve Gökçen'in timininde onunla birlikte geldiğini gördüm. Ece'nin bana üzgün gözlerle baktığını yakaladım ama kimse kimseyle tek kelime konuşmadan konuma doğru ilerledik. Zaman kaybetmemeliydik. Önceliğimiz Gökçen'i bulmaktı. İzmir emniyetindeki başkomiser önderliğinde bir konvoy ekip aracıyla birlikte konuma ilerledik. Eve gelince, herkes dağılarak evin etrafını sardık. Poyraz ve Alparslan ile polislerin çoğu arka kısıma, Kuzey ben ve tim ile bazı polis arkadaşlar ön kısımdan içeriye girmek için hamle yapacağımız esnada, ev havaya uçtu.

Lanet olası bir tuzak mıydı? Yoksa Gökçen içerideyken mi evi patlatmışlardı?

Gökçen benim canımdı, bu hayatta kalan tek ailemdi.

Tuzak ihtimalini kafamda ön plana çıkarttım çünkü diğer ihtimali düşünmek bile istemiyordum.

Loto oynamak gibiydi.

Patlamadan sonra Kuzey'in eve doğru koştuğunu görünce; tuzaksa eğer B planı olabilir diye düşünüp hızla Kuzey'in koluna yapıştım ve onun daha fazla ilerlemesini engelledim.

Büyük bir ses ile ev ikinci defa patlayıp, ardından büyük bir gürültüyle çatı da düşünce, Kuzey'le birlikte geriye savrulup yere düştük. Yere düşünce derin bir nefes verdim.

Evet bu bir tuzaktı...

Gökçen içeride değildi, emin sayılırdım. İçeride olmamak zorundaydı...

Kuzey'in acı dolu haykırışları ile ne yapacağımı şaşırdım çünkü inleyen ve bağıran sesler her taraftaydı. Ön tarafta kimse içeriye henüz girmemişti. Bu rahat bir nefes vermemi sağladı. Arka taraftan giden arkadaşlarıma bakmam gerekiyordu ama Kuzey çok kötü durumdaydı. Ayrıca çok kötü düşmüştü.

"Kuzey, Kuzey" diyerek yanına çömeldim. Kuzey hâlâ yerde yatıyor, ağlıyor, bağırıp yere yumruk atıyordu. Kanaması da vardı ama umurunda değildi.

Yüzüne sağlam bir tokat atarak kendine gelmesini sağlamaya çalıştım.

"Kendine gel lan" diye bağırıp bir tokat daha attım. Kuzey'in ikinci tokatla bakışları bende durdu.

"Öldü Tuba"

"Emin değiliz Kuzey kalk, kalk kendine gel lan." Ambulans ve itfaiye sesleri uzaktan gelmeye başladı.

Ölmemiştir değil mi?

"Gökçen oradaydı Tuba" Neredeyse 2 metre boya sahip cüsseli adam perişan bir haldeydi. Tahminimce şu an herkes Kuzey gibiydi. Şimdi dik durma zamanıydı. Bunu ben yapacaksam da içim yanarken de olsa bunu yapıp güçlü duracaktım. Bu hayatta ailem dediğim 2 insan vardı. Melih şehit olunca, yüreğimde tedavisi olmayan bir yara açılmıştı. Şimdi aynı acıları Gökçen için yaşamayacaktım. Onu da toprağa vermeyecektim.

🍁

2 saat önce, GÖKÇEN

Lanet olası bir gün daha geçmişti. Bu süre içinde hep düşündüm; Kuzey'i, hayatımı, ailemi, arkadaşlarımı, timimi, albayı, herkesi tek tek düşündüm. Neden kimse beni bulamıyordu, nereye getirmişlerdi beni. Aslında şehire yakın olduğumuz, geçen araba seslerinden belliydi. Bir de martı sesi duyuyordum bu da denize yakın bir şehirde olduğumuzu gösteriyordu. Tuba beni neden bulamamıştı, künyem boynumda değil miydi? Lanet olası künyemin boynumda olup olmadığını bile fark edecek durumda değildim ama Tuba mutlaka beni bulurdu. Künyemi çıkarttıklarını düşünmüyordum.

Sabah doktor bozuntusu gelip yine ilacı enjekte etmişti. Benimle tek iletişime geçen oydu. Anladığım kadarıyla benim kim olduğumu bilmiyorlardı. Odaya gizlice beni uyuyor sanırken gelen kadın dışında tabii. Doktor bu sabah geldiginde yine abuk subuk konuşmaya başladı. Benimle buradaki işleri bittiğinde, beni çok güzel bir evde konuk edeceklerini söyledi. İş bitince ölmemi istemiş patronu ama seni öldürmeyip seninle güzel paralar kazanacağız diye de ekledi. Anladığım kadarıyla beni hayat kadını yada eskort tarzı bir işte çalıştırmayı düşünüyordu. Bu adam gerçekten benim kim olduğumu bilmiyordu. Vücudumdaki hissizlik aynı kalsa, sadece tek elimi bile hissetsem, daha farkına varamadan onu öldürürdüm ben.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now