Sabahın Sahibi / 27

2.5K 327 424
                                    


🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷

Tuğrul Seyhanlı bir yokluk içindeydi hemde canı çıkacak gibi hissederek ağlıyordu tıpkı sekiz yaşında küçük bir oğlan çocuğuyken annesini kaybeden aynı gün yaşayan ama bir yabancı gibi olan babasını kaybettiği gün gibiydi acısı
" hatta daha da kötü oldum bu defa..." deyip heybetli bedenini mecalsiz bir şekilde ayağa kaldırıp merdivenleri indi ama sanki her basamak ömründen giden bir yıl misaliydi. Çaresiz bir şekilde " neredesin sen Hüma?!" Dedi.
Kocaman adımlarla bahçeye doğru yürüdü güneş batmak üzereydi ve gök yüzü kızıla boyanmıştı. Tuğrul başını kaldırıp kaybolmak üzere olan güneşe bakıp " sende mi karanlığa bırakacaksın beni ?" Deyip nereye gideceğini bilemez bir şekilde saçlarını çekiştirerek yutkundu.

Etrafında dönerek baktı. Biraz ileride karısının sabah üzerinde olan yeşil işlemeli mutfak önlüğünü görünce koşarak gidip eline aldı " buradan geçmiş!" Deyip yerdeki adımlara bakarak dua dua yürümeye başladı
" derenin oraya gitmiş olabilir o köpekleri çok seviyordu " deyip koşmaya başladı " nasıl dere aklıma gelmedi?!" Diyerek nefes nefese koşarak derenin oraya geldi. Etrafına bakınırken köpeklerin ve yavrularının çalılıkların arasında olduğunu görünce oraya yöneldi. Köpekler Tuğrul'u görünce hemen sokuldular tanıdıkları için
" Hüma burada mı?" Dedi sanki anlıyorlar gibi.

Biraz ileriye gidince selvi söğüt ağacına dayanıp bacaklarını toplayıp başını dizlerine koymuş karısının görünce rahat bir nefes almıştı. Korkutmamak için yavaş bir şekilde önüne vardı. Uyuyordu güzeller güzeli Hüma. Tebessüm ederek " Hüma kalk" dedi ama uyanmadı. Eliyle yavaşça omuzuna dokununca Hüma korkuyla gözlerini açtı. Sanki hayal görüyor gibi güzel gözlerini kapayıp açarak şaşkınca baktı. Tuğrul karısının uyku mahmuru güzel gözlerine bakarak " sen ne zamandan beri buradasın Hüma?! Ne zamandır seni arıyorum!" Deyip başını sallayarak
" hem sen niçin bu kadar ağladın?!" Dedi.

Hüma tutulan boynuna elini koyup ovalayarak yüzünü buruşturup
" anlaşıldı hayal görmüyorum kükreyerek konuşuyor baksana " deyip içinden diğer eliyle söğüt ağacına tutunup kalkmak için hamle yapınca sendeledi. Tuğrul atik bir şekilde karısının kolundan tutup " dikkatli ol !" Dedi yine.

Hüma kocasının yakışıklı yüzüne bakarak yutkundu. Kolunu çekerek sessiz ve mahzun bir şekilde yürümeye başladı. Çok düşünmüştü saatlerdir ve bir türlü bir çıkış yolu bulamamıştı.
" Ben bu adama aşık olmuşum hemde farkında bile olmadan... Ama bunun ilerisi kara sevdaya gider o yüzden duygularımı yok sayıp gem vurmasını öğrenmem lazım... Yoksa bir gün bir ayrılık olsa yine kendimi kaybederim...
Necip Fazıl'ında dediği gibi;
' Bana bir ben lazım, birde beni anlayan.. Beni bir ben anlarım, bir de beni Yaratan...'  Elhamdulillah... Çok yalvardım da duymazdan geldi beyimiz..." dedi içinden.

Tuğrul karısının sessiz ve bir o kadar da mesafeli tavrıyla kaşlarını çatarak peşinden gitti. Hüma'nın aklı başına tam olarak gelince " bu Tufan'ın yanına gitmişti öldüreceğim diyerek... Ne oldu da burada ve bana hesap soruyor?" Diye düşündü " demekki katil olmamış çok şükür Rabbim'e... Ama nasıl döndü o kararından ki ? Benim bildiğim Tuğrul Seyhanlı gözü dönünce kimseyi görmüyor..." deyip yürümeye devam etti.

Tuğrul karısının tepkilerine dayanamayıp kızgın bir şekilde önüne geçip " benim sana bu tavrı yapmam gerekiyordu Hüma...! Çünkü sen benden gizli saklı iş çevirmeye kalktın...! Beni yok saydın sen...!" Dedi.
Hüma gözleri dolu dolu sükunetli tavrıyla" ben seni yok saymadım... Aksine senin katil olmanı ve mahpuslarda yok olmanı istemedim... Ama sen nasıl anlamak istiyorsan öyle anlıyorsun... Ve ben çok yoruldum artık..." deyip yanağına akan damlaları silip " biliyor musun şu fani dünyada  birbirimizin o karanlık ve çaresizlik dolu sokaklarına uğramak ve bakıp görmek istemiyoruz ne acı ki... O yüzden anlayamıyoruz birbirimizi...
Kimse bilmiyor ya da bilse bile görmek istemiyor kimsenin yarasını... Herkes kendince haklı... Herkes kendi içinde kazananı olmayan bir savaşta... Kısacası herkes kendi iç kanamasını biliyor karşısındakinin içinde akan oluk oluk kan kaybını görmüyor..." deyip yine masum bir şekilde yürümeye başladı.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Where stories live. Discover now