İftira / 1

3.6K 316 211
                                    


بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ

Hayat; karmaşaların içinde, zalimlerin zulmüne karşı tertemiz olarak kişiliğini bozmadan ama dimdikte meydan okuyarak yaşanıyordu. Sabır adeta yemek içmek gibi vazgeçilmez oluyurdu bazıları için. Bu beşerlerden birisi de Tuğrul'du. Tuğrul daha sekiz yaşındayken, o nur yüzlü güzeller güzeli,  hanım hanımcık annesi Hacer kardeşini doğururken ölmüştü. Öncesinden de defalarca düşük yapmıştı zavallı kadın.  En son hamileliğinde de bebeğiyle birlikte bu dünyadan gerçek aleme gitmişti ardında gözü yaşlı Tuğrul'lunu bırakarak.

Hayat o günden sonra Tuğrul için hiçte eskisi gibi olmamıştı. Babası zaten zalim adamın birisiydi ama Tuğrul annesinin merhametiyle teselli bulup en güzel şekilde yetiştiriliyordu. Zalim babası daha annesinin toprağı kurumadan bir hafta bile dolmadan bir kadınla çıkıp gelmişti " evledim ben... Senin annen bundan sonra Beyaz'dır... Öp annenin elini ve asla saygısızlık etme..." demişti.

Gözü yaşlı Tuğrul edepli bir çocuktu babasının aksine, rahmetli annesinin oğluydu O çünkü. Yüreği kan ağlayarak üvey annesinin elini öpüp " hoş geldin Beyaz hanım " deyince daha oracıkta babasından okkalı bir tokat yemişti
" annen lan O senin! Ayrık otmusun sen anası kılıklı...! O gitti yerine seni koydu...! Seni de kendi gibi yetiştirdi başıma koyup gitti...!" Diyerek açmış ağzını yummuştu gözünü. Tuğrul ilk o gün babasından soğumuştu ama annesinin hep " o senin baban oğlum... Bir baba evladını sevmez mi hiç... Sen saygıda kusur etme ki Allah senden razı olsun..." diye nasihatlerini düşünerek saygısını gösteriyordu. Babaannesi ve halaları hatta amcalarının eşleri de pek bir memnun olmuştu babası Sabri'nin evliliğine. Çünkü huyunu suyunu bildikleri için başlarına bela etmek istemiyorlardı. Kısacası sahip çıkmayıp üvey ana eline bırakmışlardı Tuğrul'u.

Tuğrul yıllar yılı üvey annesinden ve babasından gördüğü davranışlar sebebiyle de iyice kırılıp gitmişti babasına. Ana analık olunca öz baba da üvey baba gibi olmuştu Tuğrul için...
O yüzden hayatını cehenneme çevirmişlerdi her anlamda. Babası Sabri, Beyaz kadının kuklası olmuştu yıllardır. Beyaz ne derse o oluyurdu. Hal böyle olunca Beyaz'ın doğurduğu çocuklarda kıymetli olmuştu. Tuğrul'u sokağa atmamışlardı aksine işlerine de yarıyordu nalbur dükkanında. Babası dışarıya gidince hep dükkanda o kalıyordu. Eğitimine de o kadar önem vermiyorlardı gerektiği zaman okula göndermeyip dükkanda koyuyorlardı. Babası ve üvey anası " okuyupta büyük adam mı olacaksın?! Okuyanlar ne olmuş ki?! Al işte hazır iş...! Çalış öğren..." diyorlardı. Çünkü işçiye maaş vermek istemiyorlardı. Ama Tuğrul zeki olduğu için ve öğretmenleri durumunu bildiği için okulda ki eksikliğini hemen kapata biliyordu. Almanya'daki dayısı da ablasının emanetine sahip çıkıp arayıp soruyordu. Hatta yanına almak istemişti ama babası ve üvey annesi bedava işçiyi vermek istemiyorlardı asla ve asla. Dayısı " bana bak Sabri bu çocuk en azından bir lise mezunu olacak yoksa  olacaklardan sorumlu değilim...!" diye gözdağı vermese liseyi bile bitiremeyecekti. Tuğrul büyüdükçe babasının yerine dışarıya tesisat işlerine de gider olmuştu. Oldukça da iyi bir ustaydı. O yüzden bayağı para kazanır olmuştu. Büyüdükçe de gözü açılıyordu kendisi iş yeri açsa zengin olurdu bu zeka ve beceri, yetenekle. Boylu poslu yakışıklı, güçlü kuvvetli bir genç olmuştu daha 18 yaşında liseyi bitirir bitirmez.

Beyaz, zeki kadındı. Korkuyordu yaşadığı bolluğun yok olmasından. Kocası zaten yaşlanmıştı Tuğrul giderse biterdi herşey. Tam hayalini kurduğu beş katlı aile apartmanın yapımına da az kalmıştı. Çünkü o çocuklarıyla aynı binada olmak istiyordu eh birisini de Tuğrul'a verirdi sonuçta kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezdi. Kazı getiren de zaten Tuğrul'du. Birde Beyaz kadının çocukları üniversite okuyup büyük adam olacaklardı. Tüm bunları artık güçten düşmüş o kocası sağlayazmadı.

Sabr-ı Sükut 7. Seri ( Kaymakam Beyin Küçük Yari )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin