"İnsan insana benzer, kime benzettiniz?" Dedim merakıma yenik düşerek.

"Önemli değil komutan kızım, Doktor ile görüşebilir miyim ben?" Dedi kaçamak bakışlarla koridora tekrar bakarak. Sanırım Abdullah bey ile tekrar karşılaşmak istemiyor gibi hâli vardı.

"Tabii ben sizi götüreyim" diyerek ayağa kalktım.

"Bu arada sizin isminiz nedir?" Diye sordum.

"Şükran ben, Şükran Türk"...

🍁

Acil çağrıyla Tuba ve Poyraz karargaha geçmişti. Poyraz hastaneye babası olmadan dönmüştü ve bana işaretle "Onu bulamadım" demişti. Kuzey'de, Abdullah beyi merak edip onu aramaya çıkmıştı. Hastanenin koridorunda sadece ben ve timdeki birkaç asker vardık. Bir de Şükran hanım. Kadın perişan gözüküyordu.

Telefonumun zil sesiyle, cebimdeki telefonumu çıkarttım. Ece arıyordu. Ayağa kalkıp telefonu açtım ve kulağıma koyarak biraz uzaklaştım. Ama yine fark ettiğim bir detay dikkatimi çekmişti. Şükran hanım gizli gizli her hareketimi takip ediyordu. Bunu fark ettirmemeye çalışarak yapıyordu ama ben fark ediyordum. Yine de bir şey belli etmeden, telefon kulağımda biraz uzaklaştım.

"Efendim Ece"

"Gökçen, Alparslan nasıl oldu?" Diye sordu Ece. Alparslan'ın vurulduğunu öğrendiklerinden beri neredeyse her yarım saatte bir timimdekiler aramıştı beni. Anıl, Selman ve Ece, Mehmet abinin yanındaydı sürekli. Ben de vakit buldukça oraya gidiyordum. Anıl ve Selman, Mehmet abinin evine taşınmıştı.

"Hâlâ uyuyor Ece. Durumu kritik hâlâ, ama doktorlar umutlu konuşuyor. Yine de her şeye hazırlıklı olun diyorlar. İnanıyorum ki iyi olacak. Dua edin." dedim her aradığında söylediğim şeyleri söyleyerek.

"Tamam bir gelişme olursa haber vermeyi unutma olur mu. Aslında gelecektik ama Mehmet abi bir kriz daha geçirdi. Zor uyuttuk" dedi. Aradığından beri neden fısıldayarak konuştuğu şimdi belli olmuştu. Mehmet abi, profesyonel yardım almaya başlasa da, durumu çok kritikti ve eğer düzelmezse askerlik hayatı bitecekti. Zaten izindeydi ve albay da bu durumla özel olarak ilgileniyordu.

"Gelmenize gerek yok, Mehmet abinin yanında kalın. Burada yapılacak bir şey yok bekliyoruz sadece. Fırsat bulduğum an ben de yanınıza geleceğim. Herkese selam söyle" diyerek kapattık telefonu. Kulağımdan uzaklaştırdığım telefonu, cebime koymadan Kuzey'i aradım.

"Efendim sevgilim?" Diye cevapladı aramamı. Çaktırmadan arkama, Şükran hanımın olduğu yere baktım, evet yine bana bakıyordu. Tekrar arkamı dönerek Kuzey'e cevap verdim.

"Kuzey ne yaptın buldun mu Abdullah beyi?"

"Hayır hayatım hiçbir yerde yok Abdullah amcam. Babamı aradım, o da arıyor. Eve de gitmemiş. Gidebileceği her yere bakıyoruz" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Kuzey, Şükran hanım kardeşinin karısı değil mi? Sonuçta Alparslan'ın annesi" Diye sordum.

"Alparslan, Abdullah bey için amcam demişti. Yani evet kardeşinin karısıdır yani neden sordun ki güzelim?"

"Kuzey bilmiyorum ama bunların arasındaki düşmanlık, ailedeki gelinleri bile etkilediğine göre baya büyük olmalı. İkisi de birbirini görünce yüzlerindeki öfkeye sen de şahit oldun. Bu çok garip, yani ne olmuş olabilir ki? Ben Sare hanımla evlendi diye ailesi istemedi sanmıştım ama bu olay bambaşka bir şey gibi gözüküyor. Neyse bize de karışmak düşmez zaten ama Abdullah bey icin endişelendim. Bir de" dedim ve benden uzakta oturan kadına tekrar baktım. Göz göze gelmiştik ve devam ettim.

"Şükran hanımın bana bakışları hiç normal değil. Aileyle bir alakam olmadığını bilmesine rağmen beni ailesinde birine benzettim sanırım. Alparslan'da bana böyle bakıyordu. Yani tuhaf bir şekilde" dedim.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now