Mutfakta Vildan abla, tepsiye bir sürü tabak ve çatal kaşık koymuş götürmeye hazırlanıyordu ki, uzanıp tepsiyi aldım.

"Vildan abla etler pişmek üzere, bunları ben götürürüm"

"Tamam canım bir şey kalmadı zaten, Sema'cım ekmekleri de sen getir." Dedi ve birlikte bahçeye doğru ilerledik. Kuzey'in timindekiler sofraya sandalyeleri yerleştiriyordu. Annemler de sofranın düzenini yapıyorlardı. Sare hanım, koyulan sandalyelerden birine oturmuştu bile. Abdullah beyde Sare hanıma ters bir şekilde bakıyordu.

Dedemler bugün gelememişti. Eski bir ahbapları Mardin'e gelmiş ve dedemleri ziyaret etmişlerdi. Yani evde misafirleri vardı.

Bahçeye gülüşerek giren Anıl'lara çevirdim bakışlarımı. Sonunda gelebilmislerdi. Selman ve Ece önden, Anıl ve Kaan ise elleri birbirlerinin omuzlarında, bahçeye giriş yaptılar! Bunlar yarım saat önce birbirini öldürmeye çalışmıyorlar mıydı? Yeminle bu Anıl en sonunda beni öldürecekti.

Upuzun bir masa olmuştu. Anladığım kadarıyla Gül'lerin evinden de masa getirilmiş ve birleştirilmişti. Herkese yetecek kadar yer vardı. Erdal bey ve Abdullah bey elinde kocaman tencerelerle masaya doğru yürüdüler. Anlaşılan 2 tencere et pişirilmişti ki mangalda hâlâ pişen bir şeyler vardı. Hepimiz sandalyelere oturmuştuk. Anıl ve Kaan birlikte sofraya geldiler.

"Gel kankacım Kaan'cım yanıma" diyen Anıl, yanındaki sandalyeyi Kaan için çekti.

"Geldim kardeşim" diyen Kaan'la masada bir kahkaha koptu.

"Siz ne ara ve nasıl barıştınız. Kaan'ın tikiyle en son şaka yaptığımda 3 ay yüzüme bakmadı?" diye soran Aslı ile herkes merakla bakmaya başladı. Ben ve bizim tim, Anıl'ı çok iyi tanıdığımız için normal karşıladık. Benim kardeşim ne kadar yaramaz da olsa, yeri geldiğinde çok güzel gönül alırdı. Sanırım Kaan'ı da bir şekilde etkilemişti.

"Sorun yok hallettik işte" diyen Kaan'la, kendi timi şaşırdı. Yanıma tabii ki Kuzey oturmuştu. Diğer yanıma ise Gül ve onunda yanında annem vardı. Kuzey hafif eğilip bana döndü. Ben de ona dönünce konuşmaya başladı.

"Tim arkadaşın nasıl yaptı bilmiyorum ama bizim timde en kindar ve inatçı insan Kaan'dır" dedi Kuzey fısıldayarak.

"Anıl da gönül almasını çok iyi bilir ve kendini çok sevdirir" dedim. Kuzey'le konuşurken gülümsemek istiyordum hep.

"Senin gibi yani?" Dediğinde kendimi daha fazla tutamadan gülümsedim. Kuzey'de zaten gülümsüyordu.

Tabaklara etler paylaştırılmaya başlayınca, Kuzey'den uzaklaşıp dik oturdum. Etler herkesin önüne sırayla konuldu. Kuzey'in timindekiler bu görevi almıştı. Ben de bana yakın mezelere uzanarak tabağıma ekliyordum. Patlıcan salatasına, Kuzey'le aynı anda uzandık. Parmaklarımız birbirine değmemişti. Ben yarı yolda elimi durdurdum. Kuzey tabağı alıp, benim tabağıma ekledi ve sonra kendi tabağına koydu. Ben de humusa uzanıp tabağıma ekledim. Kuzey'e dönerek onun tabağına da eklemek için hareket ettim ama Kuzey gülümseyerek beni durdurdu.

"Sanırım sen sadece patlıcan salatasını yaptın. Başka mezelere gerek yok güzelim." Diyen Kuzey'le utanarak bakışlarımı kaçırdım. Yüzümdeki aptal gülümsemeyi silemiyordum.

"Hepinize afiyet olsun" diyen Erdal beye, herkes aynı karşılığı verip yemeğe başlamıştı. Ben de önümdeki etleri, bıçakla küçük parçalara ayırarak yemeye başladım. Normalde elimle yerdim de şimdi Kuzey'in tam dibimde oturuyor olmasıyla elime alamadım. Masadakiler güzel bir sohbet halindeydi. Ben de Kuzey'de onları dinliyorduk. Kuzey arada yorum yapıyordu. Annem ve Gül kendi arasında konuşuyorlardı. Sare hanım ise Vildan hanımın söylediği bir şeyi dinliyor, ama bakışları annemlerdeydi.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now