"Gökçen bak, lütfen. Hem Göktuğ'da seni gördüğüne çok sevinir. O çok kırılgandır. O sana karşı hiç önyargılı değildi. Sadece etki altında çok kolay kalabiliyor. En azından bir yarım saat uğra. Bak Vildan teyze seni çok sevdi ve zaten arada telefonla da görüşüyormuşsunuz. Onu da beni de kırmasan olmaz mı?"

Vildan hanım ararsa direkt hayır dersem ayıp olurdu. Telefonda bana hep, "Görüşelim, bir yerlere gidelim olur mu?" diyordu zaten. Ama şimdi nereden çıkmıştı bu davet?

"Söz vermiyorum ama bakarız Gül, düşüneceğim olur mu?"

Gül gülümseyerek bana sarıldı.

🍁

Biraz daha sohbet ettikten sonra, Gül'ü yolcu etmiştik. Televizyonda boş boş kanalları geziyordum. Annem balkonda çamaşır asıyordu. Telefonum çalınca elime aldım ve Başhekim Vildan hanım yazısını görüp derince ofladım. Şimdi ne diyecektim ki?

"Alo Vildan hanım merhaba" dedim.

"Merhaba Gökçen'cim, rahatsız etmiyorum umarım."

"Estağfurullah Vildan hanım buyurun"

"Kızım ben seni bir konu için rahatsız etmiştim. Benim oğlum uzun süredir yoktu, görevdeydi. Geçenlerde döndü ve onun için bir kutlama yemeği düzenliyorum yarın akşam. Sadece Gül ve ailesi gelecekler. Bir de bizim ailemiz olacak. Sen ve annen de eğer müsaitseniz bize katılır mısınız? Orada olmanı, ben de eşim de çok isteriz."

Ne diyecektim şimdi ben kadına? Direkt hayır demekte istemiyordum sonuçta kadın bana hep iyi yaklaşmıştı. O aileyle yüz yüze gelecektim ama muhattap olmazdım olur biterdi. Gül de çok istemişti.

"Vildan hanım davetiniz için çok teşekkür ederim. Annemle konuşayım eğer müsaitsek elbette katılırız. Size birazdan tekrar dönüş yapsam olur mu?"

Vildan hanım, sanırım direkt reddedeceğimi düşünüyordu ki ses tonu bir anda neşeli hâle gelip konuşmaya başladı.

"Gökçen katılmanızı çok isterim. Olumlu haaberini bekliyorum canım. Görüşürüz" diye telefonu kapattık.

Telefonu elimden bırakınca annem geldi. Elleri belinde, ayakta bana bakıyordu.

"Kim aradı kız?"

"Anne başhekim Vildan hanım vardı ya oğlu için bir kutlama yemeği düzenliyormuş. Bizi de davet etti. Ben de anneme sorayım dedim."

"Niye anneme sorayım diyorsun direkt evet deseydin ya. Gitmemek için bahane mi bulacaksın yoksa? Kızım o aileyi istemiyorsun anladım da, Vildan hanım bize hep iyi yaklaştı ve çok ilgilendi biliyorsun. Hayır dersen çok ayıp olur."

"Off Anne biliyorum. Tamam arıyorum ve kabul ediyorum ama çok kalmayacağız söz mü?"

Annem gülerek "Tamam tamam haydi ara. Ben de gidip yarın ne gideceğimize bakayım. Sen utanmasan kot tişörtle gidersin."

Anneme göz devirip Vildan hanımı arayıp kabul ettiğimizi söyledim. Geleceğimizi duyunca gerçekten çok sevinmiş gibi çıktı ses tonu. Adresi atacaktı. Yarın 6'da yemeğin başlayacağını söyledi ve telefonu kapattık.

Annem ellerinde kıyafetlerle salona girdi. Bütün kıyafetler elbiseydi. Annem alışverişte beğendiği elbiseleri bana alırdı. Çoğunun etiketleri bile üstündeydi. Giymiyordum çünkü giyecek bir yer olmuyordu.

İçlerinden siyah, diz üstü, şık bir elbiseye takıldı gözüm. Ama sırtı fazla açıktı. Annem sırtımdaki izleri unutmuş olacak ki bu elbiseyi almıştı. Diğerlerine bakınca da hiçbirini beğenemedim. Gerçi hangisini giyersem giyeyim vücudumun bir yerinde mutlaka iz vardı ve gözükecekti. Sadece sırtımdakiler çok daha kötüydü.

"Anne elbise giymesem olmaz mı?"

"Hayır kızım olmaz. Bak ben bu elbiseyi çok beğenerek almıştım. Sırtı da baya açık diye giymeceğini düşünüp güzel bir fondöten de almıştım. Gel bak deneyelim" diyerek bana elbiseyi denetti. Gerçekten çok güzel ve çok şık olmuştu. Aynadan sırtıma baktığımda ise kabarmış, bıçak yüzmesi izleri vardı.

Ertesi gün neredeyse akşam saatlerine kadar boş boş evde takıldım. Saat 4'e gelirken kalkıp bir duşa girdim. Omzum artık çok daha iyiydi hatta artık kaşınmaya bile başlamıştı. Yani iyileşiyordu. Duştan çıkıp kurulandım ve kremlendim. Omuzuma da küçük bir bandaj takarak elbiseyi üzerime giydim. Saçlarımı kurutup fönlemeye başladım. Annem elinde fondötenle geldi ve sırtıma sürdü. İzler bir nebze de olsa kapanmıştı. Ancak bakıldığında, sadece izlerin kabarıklığı belli oluyordu. Saçlarımı mecbur salık bırakacaktım. Bu elbiseyle suratım çok sönük kalmıştı. Biraz renklendirmem gerekiyordu. Gözlerime kahverengi eyeliner ve rimel sürdüm. Dudağıma da hafif bir ruj sürerek işlemleri bitirdim.

Aşağıya salona indiğimde annem de hazırlanmış beni bekliyordu. Üzerine çok şık yeşil ceket etek takım giymişti. Yakasına da bronş takıp, saçlarını da topuz yapmıştı.

"Çok güzel olmuşsun, dön bakayım sana"

Kendi etrafımda bir tur dönerek anneme gülümsedim ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Annem yanağını silerek konuştu.

"Allık sürmüştüm neden bozuyorsun?"deyip çantasından el aynasını çıkartıp yanağını kontrol etti. Onu kıkırdayarak izliyordum.

"Bozulmadı sultanım haydi çıkalım artık daha hediye alacağız."

"Tamam kızım dur ocağı bir kontrol edeyim de çıkalım" diyerek mutfağa koşturdu. Kapının önüne gidip siyah bir topuklu ayakkabıyı ayağıma geçirdim. Arabanın ve evimin anahtarını da çantama attım. Çantama beylik tabancamı da koymuştum. Annem de gelince evden çıktık.

Yolda bir hediyelik dükkanından çok güzel bir ev aksesuarı almıştık. Sonuçta eli boş gidilmezdi. Attıkları adrese yaklaşınca, yolda bir tatlıcı dükkanı görüp aracı park ettim. İnip en sevdiğim tulumba tatlısını da paket yaptırıp arabaya geri bindim.

Adrese gelince arabayı boş bir yere park edip, annemle kol kola yürümeye başladık. Abdullah beyin jeepi ve Poyraz'ın arabasını da park halinde görmüştüm. Evin önüne gelince annem zile bastı. Kapıyı bir kadın açtı ve bize "Hoş geldiniz buyurun?" Dedi.

"Hoş bulduk, bizi Vildan hanım davet etmişti ben Gökçen Toprak"

"Ahh tabii Gökçen hanım buyurun lütfen" diyerek bizi evin girişine aldı.

"Çantalarınızı alayım dilerseniz?" Diye sordu. Annem çantasını uzatmıştı ama benim beylik tabanca içinde olduğu için vermeyi tercih etmedim. O sırada Vildan hanım gülümseyerek yanımıza geldi. Sare hanım da yanında soğuk bir suratla geliyordu. Bu kadının güldüğünü hiç görmemiştim.

"Hoş geldiniz Gökçen ve Özgü hanım. Davetimi kırmayıp geldiğiniz için çok teşekkür ederim, salona buyurun lütfen." Diye bizi yönlendirdi.
Sare hanımın yanından geçerken "Hoş geldin" diye mırıldandı. Ona karşılık vermeden yanından geçtim.

Annemle birlikte içeri gelince, bizi büyük bir salon karşıladı. Yemek masası kurulmuş ancak kimse oturmamıştı. Gül'ün anne babası ve Vildan hanımın eşi ile koltukta oturan tanımadığım yaşlı bir çift vardı. Diğer köşede ise gençler vardı.

Gençlere baktığımdaysa Gül, Göktuğ, Alihan ve Poyraz'ın yanında bize arkasını dönük bir adam daha oturuyordu. Hepsi çok şık giyinmişlerdi. Bütün erkekler takım elbise giymişti.

Gül bizi görüp,  "Hoş geldin Özgü hanım, Hoş geldin Gökçen" diye selamlayıp yanımıza doğru yürümeye başladı. Biz de annemle salona doğru ilerlerken, arkasını dönük adam, ayağa kalktı ve bize döndü...

Adamla göz göze gelince ikimizin de gözleri büyüdü ve şokla birbirimize bakmaya başladık.

Çünkü şu an karşımda Sercan Açık yani Kuzey vardı....

❤️

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now