İlk Mektup

22 0 0
                                    

Hapishanedeki 3. Hafta...


Bu mektubu yazmaya karar vermek yazmaktan daha kolaydı. Nasıl başlayacağımı, hitap kısmına ne yazsam daha orada bu kağıdı yırtıp atmayacağını çözememek çok daha zor. Oysa hayallerim bambaşkaydı. Hayallerimiz bambaşkaydı.

Bebek. Bebeğimiz...Onunla ilgili mutlu olmam gerekirken şuan olduğu yer ve halim canımı yakıyor. Üstelik annemi öldürmeye çalışmak suçlamasıyla.. Bebeğimizin babaannesini. Hem de yakarak. Buna nasıl inandın Levent? Nasıl inanabildin annemi yakarak öldürebileceğime?

Anne dedim ben ona. Yıllar sonra annem olmuştu benim de. Her şey değişti. Annem her şeyi değiştirdi. Sana aşık olmadan önce bile oydu beni değiştirmeye başlayan. Sen annem için cesedimi kolay bulunacak bir yere atın dediğinde yıllar sonra ilk defa anne nasıl bir şey merak etmiştim. Sana olan sevgisini hayal etmiştim.

Hayali bile içimi sıcacık yapmıştı Levent.

Sonra gülümsemesi... Tanıştığımız gün tek korkun annenin üzülmesiydi. Hayatı boyunca bir annenin eksikliğini hissetmiş biri olarak başka bir anneyi üzemezdim. Kalbim acı ve merakla birlikte çocukluğumdan beri pek sık tatmadığım, aslında kendimi aksine ikna etmeye çabaladığım bir kıskançlıkla, imrenmeyle dolmuştu.

Senden önce anneni istedim. Şimdi burada olma sebebim ne kadar trajikomik sen yap hesabını .

Onun saçının teline zarar gelse dünyayı yakarım. Oysa sen beni onu öldürmeye çalışmakla suçladın. Sen, baban... Belki Aslı ve Özgür bile böyle düşünüyordur. Hatta bebeğimiz bile..

Tabi sen onu istersen. İstersin, değil mi? Annesi benim gibi cani bir kadın olsa bile onu ister misin? Yoksa ondan da benden olduğu için nefret edip iğrenir miydin? Soramıyorum. Gelmiyorsun. Onu da benimki gibi kapkaranlık ve yalnız bir halde dünyadan kopuk bir hayata mahkûm etmekten korkuyorum. Bebeğimizi sevecek misin? Yoksa böyle bir bebeğin doğmasını bile istemez misin?

Beş dakikadan kısa süren o mutluluk anında neler düşünmüştüm oysa.. Akşam eve gelecektin. Sana becerebildiğim kadarıyla bir sofra kuracak, yemeğin sonuna kadar dayanamadan güzel haberimizi verecektim. Ama senden önce babam geldi. Kadının ilişkinizi doğruladığını duyunca tükendim. Sonra yangın... Koşup anneme geldiğimi zannederken meğer aslında kıyametime gidiyormuşum. Sen bana cani diyene kadar Zehra annemin gelini, kızıydım. Babamla sen, o bakışlarınızla sesiniz aklımdan gitmiyor. Ölene kadar gideceklerini de sanmıyorum.

Kalbim acıyor Levent. Bütün bunları ben hak ettiysem bile bebeğimiz hak etmedi. Hiçbir bebek etmez.

Ondan da utanıyorum. Babandan, annenden... Böyle biri olmaktan en çok şimdi utanıyorum.

Ve kırgınım... Geçmişimi bildiğin için belki yangından beni sorumlu görmen en kolayıydı. Ama annem ve babam... Onlar benim de annemle babamdı, sen söylemiştin. O ev.. Sen inanmasan da benim de evimdi. Lavanta kokulu o ev sahiden evde hissettiğim ilk yerdi. Senin belki evini yaktılar ama sen benim evimi yıktın.



KurşunWhere stories live. Discover now