2

110 20 7
                                    

--'Hayatta kalmanın tek yolu var doktor.' dedim nefesimi düzene koymaya çalışırken. Annesine geri dönmesinin tek yolu vardı.

Aklımdan geçen düşünceler o kadar hızlıydı ki konuşmaya devam edemedim. Bu yol işe yarar mıydı? Babam bana inanır mıydı? İnanması için ne söyleyebilirim? Bir anda başımı kaldırıp doktora baktığımda merak ve hayretle bana bakan gözleri ile karşılaştım. 2-3 adım geri çekilip arkamı döndüm. Belki kaçardı da başka bir yalana gerek kalmazdı. Saniyeler ilerlerken ses duymadım. Niye kaçmıyor bu adam? Deli mi ne? Bir dakikayı geçtiğinde sinirlendim. Hızlıca dönüp:

--' Neyi bekliyorsun işaret fişeği falan mı?' diye sordum sabırsızca. Ben aniden dönünce refleks olarak ellerini daha çok havaya kaldırdı. Tereddütle yüzüme bakıp:

--' Kaçarsam vurursun diye düşündüm.' dedi. Offf.. Telefonum çalınca gözlerimi ondan ayırıp ekrana baktım. Tayfun Bey. Babam. Adamlar eve gitmiş olmalıydı. Telefonu elimde sallayıp doktora:

--' Yalan söyleyebilir misin doktor? Hayatın buna bağlı.' dedim aceleyle. Babam telefonun diğer ucunda birkaç çalıştan daha fazla beklemeyecekti. Doktora afallamıştı ki bu normaldi. Ama benim fazla zamanım yoktu.

--' Yalan mı? Bilmiyorum, ben yalan söylemem..' dedi kararsızca. Kime ne yalan söyleyeceğini bilmediği için korkuyordu doğal olarak. Sinirle dişlerimi sıkıp:

--' Hayatta kalmak istiyorsan mecbursun. Anlarsalar.. İşte onu düşünmek bile istemezsin. Şimdi bir karar ver. Tek kurşunla isimsiz bir çukur mu hayatta kalmak mı?' dedim keskinlikle. Bunun ne kadar ciddi olduğunu iyi anlaması gerekiyordu. Eğer açık verirsek ölürdü ve ben de yıllarca uğraşıp kazandığım tüm saygınlığı kaybederdim. Anladığını gözlerinden anladım.

--' Yapabilir miyim bilmiyorum. Ben yalan söylemem. Ama yaşamak istiyorum.' dedi gözlerime bakarak yarı minnetle. Silahın emniyetini kapatıp belime yerleştirdim ve çenemi kaldırarak:

--'Adın ne?' diye sordum. Aklındaki plan için en azından adını bilmeliydim. Neredeyse anında cevap verdi:

--'Levent.'
--'Levent. Benim adım Gökçe...'

***

Eve girerken gergindik. Adamlar bizi görünce silahlarına davrandıysalar da elimi kaldırıp 'Benimle' dediğimde geri adım attılar. Ama babam ve Kadir'di asıl önemli olan zaten. Salondaydılar. Babam bizi gördüğünde tek kaşını kaldırıp beni süzdü. Kadir ise silahını çekip ayağa kalktı ve babamın vur emrini bekleyerek ona baktı. Elimi kaldırıp onu durdurdum ve:

--'Baba konuşabilir miyiz?' dedim Kadir'in çıkmasını istediğimi belli ederek. İkimiz de babama baktık bir süre. Babam sonunda elini sallayıp:

--'Çık sen Kadir.' deyiverdi ona bakmaya bile tenezzül etmeden. Kadir babamın güvenliğinden endişe duymamıştı elbette. Babam hala çok hızlı silah çekebiliyordu. Kendisini koruması pek sık gerekmese de onu da gayet iyi başarabilirdi. Kadir başını sallayıp salondan çıkarken bana küçümseyen bir bakış daha attı ama kaale almayıp babama doğru yürüdüm. Levent de yavru ördek gibi peşimden geldi. Kadir evden çıkınca:

--'Baba.. Levent..' Beni böldü.

--'Levent demek? Maktül değil. Doktor da değil?' dedi oyuncu bir sesle. Tek kaşı havadaydı. Şimdi güçlü durma sırasıydı benim için.

--'Evet. Levent. Ölmeyecek.' dedim her kelimeyi bastırarak ama sakince. Babam bir Levent'e bir bana baktı. Sonra:

--'Öyle mi? Sebep?' dedi alay ettiğini belli etmemeye çalışarak ama gülerek. Sanki bir tahmini yoktu ve nedenini anlamıştı. Beni yine küçümsüyordu. Bu da bana bu oyun oynamak için daha fazla sebep verdi. Güldüm.

KurşunOù les histoires vivent. Découvrez maintenant