41

42 4 17
                                    

1 hafta sonra...


Demir kapının açılması koğuştaki tüm gözleri o yöne çevirdiğinde ben de merakla o tarafa baktım. Gardiyan görünüp içeriye şöyle bir göz gezdirdi ve beni bulunca çenesini kaldırıp memnuniyetsizce dudaklarını büzdü.

--'Gökçe Arslanoğlu! Ziyaretçin var.' Cemile'yle bakışıp bir hata olduğunu söylemek üzereydim ki vazgeçtim. Avukatım Fırat'la birlikte dün gelmişti ve bugün tekrar geleceğini söylememişti. Yeni bir duruşma olmadığı sürece de gelmesi için bir sebep yoktu.

Yerimden kalkıp sandalyenin arkasına astığım hırkayı giydim ve kadına doğru yürümeye başladım.

--'Benim avukatım dün geldi.' Söylediğim şeye hızlıca ve umursamazca kafa sallayıp arkasını döndü.

--'Bu seninki değil, kocanın avukatı.' Bu ne demekti şimdi? Levent'in neden avukatı olacaktı ki?

Koridora çıktığım anda dank etti. Boşanma için avukat tutmuş olmalıydı. Hemen mi boşanmak istiyordu? Ama ondan bebeğimiz doğana kadar beklemesini istemiştim? Bana bunu bile çok mu görmüştü kocam?

Dalgın dalgın görüş salonuna vardığımızda kararımı verdim. Bu işi uzatıp onu kendime daha fazla mahkûm etmeyecektim. Madem benden ayrılmak istiyordu, madem artık bebeğimiz dışında bir ortak noktamız yoktu evli kalmayacaktık.

Yine de salona girerken belki bir gelişme olmuştur diye düşünmekten kendimi alamamıştım ama Zehra Annem ve yanındaki takım elbiseli yabancı adamı görünce umudum bitti. Annem... O neden burada? Gözlerimi kaçırıp geri dönmeyi düşündüğüm o an adama baktım. Avukat o olmalıydı. Çok ciddi durmasının yanı sıra biraz da korkmuş görünüyordu.

Yanlarına ulaştığımda adam eliyle karşılarını işaret etti tokalaşmaya hiç zaman harcamadan. Bana dokunmaktan korkuyordu.  Belki de iğreniyordu. Çabuk çabuk:

--'Hoş geldiniz Gökçe Hanım. Beni Levent Gümüşhan gönderdi. Davanızın siz içerideyken ilerleyebilmesi için..' derken bir evrak çıkarıyordu. Sözünü kestim.

--'Nereyi imzalıyorum?' Sesim kırgın değildi ama ben kırılmıştım. Sahiden davayı açıyordu demek? Ona bebek doğana kadar boşanmayalım demiştim ama beklememişti. Belki de Müjde daha fazla beklemek istemiyordu. Bu ihtimal aklıma gelince kalbim yandı ama ne yapabilirdim ki? Evlenmek için Levent'in "deli kadın" dan boşanmasını bekliyordu zaten aylardır. Öyle demişti Fırat'a. Artık hapiste olduğum için de rahattılar.

Avukat kâğıdı önüme koyunca sayfanın sonunda adımı bulup altına imza attım okumadan. Boşanma dilekçemizi okumama gerek yoktu.

--'Okumadınız?' diyen avukata bir saniye bakıp:

--'Levent Bey nasıl uygun gördüyse o olsun.' dedim resmiyetle. Cevap verecek gibi ağzını iki defa açıp kapattı ama sonunda dosyayı çantasına koyarken:

--'Peki. Ben hemen işlemlere başlıyorum. İyi günler.' dedi ve anneme bir bakış atıp neredeyse kaçar gibi kalkıp gitti.

Adam gitmişti gitmesine ama boş salonda Zehra Annemin yüzüne bile bakamadan kalakalmıştım. O bana bakıyordu, hissediyordum. Niye gelmişti? Yüzüme mi tükürecekti yoksa evlerini yakmaya çalıştığım için bana bağırıp çağıracak mıydı?

--'Kızım.' dediğinde şaşırarak ona baktım ben de. Hala kızım mı diyordu bana yoksa ağız alışkanlığı mıydı? Masadan görünmese de artık belli olan karnıma bakıp:

--'Kızmış?' dedi sorarcasına. Gözleri dolu doluydu ama yüzünde tebessüm vardı. Etkisi altına girip ben de gülümsedim.

--'Evet, kız.' Bunu ona söyleyebilmek en az kocamla birlikte öğrenmek kadar mutlu etmişti beni. Uzanıp masanın üzerindeki ellerimi tuttuğunda kendimi daha fazla tutamayıp salya sümük ağlamaya başladım.

KurşunWhere stories live. Discover now