15

45 7 0
                                    

1 saat sonra..


Babam uyanmıştı. Yataktan nasıl kalkıp giyindiğimi ya da hastaneye nasıl geldiğimi hatırlamıyordum bile. Ona koşmuştum. Bana yaşattığı bütün o yalnızlığa ve elimi kana bulamama sebep olmasına rağmen ondan başka kimsem yoktu.

Odaya alınırken sabırla onu görmeyi bekledim. Levent yanımdaydı. Kadir de koridorun bir köşesinde dikilmiş sinsice bizi izliyordu. Hala hata yapmamızı beklediği gözlerinden anlaşılıyordu ama onu umursayamayacak kadar babamdaydı aklım.

Hemşire odadan çıkıp:

--'Hastayı görebilirsiniz ama yormayın. Sadece beş dakika.' diye şefkatle bilgi verdiğinde odaya daldım. Babam daha önce hiç görmediğim kadar zayıf ve yorgun görünüyordu. Bu beni çaresiz hissettirdi. Gözleri kapalıydı. Ayak sesimizi duyunca gözlerini açıp bana baktı halsizce. Konuşmak için ağzını açtığında yanına koşup elini tuttum özlemle. O eller başımı hiç merhametle okşamamış olabilirdi ama babamındılar.

--'Levent oğlum nerede?' diye sorduğunda kırıldım. Bunca yıllık öz evladındansa üç günlük damadını sorması ağırıma gitmişti. Arkamdan Levent:

--'Buradayım baba.' dediğinde ve yanıma gelip elimi tuttuğunda babamın elini bıraktığımı fark ettim.

--'Aferin oğlum. Gökçe'yi yalnız bırakma. Bana bir şey olursa o sana emanet.' dedi babam bu kez yorgunca. Ona içten bir sevgiyle bakıyordu. Levent elimi sıkıca tuttu sanki babam görecekmiş gibi.

--'Siz iyi olacaksınız. Ameliyat çok iyi geçmiş.' deyip bana baktı inanmamı ister gibi. İkna etmek istediği bendim sanki. Babam iç çekti.

--'Ehh bu sefer de atlattık galiba..' dedi elini havada sallarken. 'Siz nasılsınız? Balayındaydınız.' Durdu cümlesinin ortasında. 'Sahi ben kaç gündür buradayım?' Levent bana kısa bir bakış atıp:

--'Biz iyiyiz. Bir hafta oldu. Birkaç gün içinde de taburcu olacaksınız. İyisiniz.' diye tekmil verdi korkuyla. Babam vurulmuş bir şekilde hasta yatağında yatarken bile onun içine korku salmayı başarıyordu. Haksız da değildi doktor. Yine de babamın aksine benimle konuştuğunu anlayınca şaşırdım. Babamsa bunu fark etmemişti. Sabırsızca:

--'O kadar bekleyemem. Karatepeli'yle işim bitmedi. Kadir'i çağırın bana. Artık bu hesabı kapatacağım.' dedi kapıya doğru bakarak. Her an Kadir'in duyup içeri girmesini bekledim ama gelen olmadı. Beni düpedüz yok sayıyordu babam.

--'Baba..O hesabı ben kapatacağım. Bir planım var. Bana bırak. Sen iyileşmene bak.'

Sesimdeki kırgınlığı duymaması imkânsızdı ama o küçümsemeyle dudak büküp:

--'Sen evine bak Gökçe. Yeter bu kadar mafyacılık oynadığın.' dedi ve güldü. Donakaldım. Beni bu hayata göre yetiştirip elimi kana buladıktan sonra evimin kadını olmamı isteyemezdi benden. Haksızlıktı bu. Dişlerimi sıktım.

--'Sana zavallı ve güçsüz bir kadın olmadığımı kaç kere daha kanıtlamalıyım?' dedim öfke-sitem karmaşasıyla. Öfkelenmiştim çünkü beni yine küçümsüyordu. Sitemliydim çünkü yaptığım onca şeyi bir kalemde yok sayıyordu yine. Göz devirdi halsizce.

--'Oyun oynamana izin verdim diye kendini bir halt sandın. Bundan sonra legal işler dışında işin yok. Yasaklıyorum. Gidip kocana yemek falan yap!' diye emretti. Bunları nasıl söyler? Sendeleyince Levent belime sardı kolunu. Onu ona olmayan bir öfkeyle ittirip odadan çıkarken dişlerimi kıracak kadar sıkıyordum.


***


Koridordan ve binadan çıkana kadar ağlamamayı başarmıştım ama arabama bindiğim anda sinirlerime hakim olamadım daha fazla. Direksiyonu yumruklayıp küfrederken yolcu kapım açıldı ve Levent tek hamlede yanıma oturup kapıyı kapattı. Bir an için şaşkınlıktan durmuştum ama çabuk geçti.

KurşunWhere stories live. Discover now