1

722 41 43
                                    

 Sakura, yaş 9...

Resmen götümden soluk alıp verirken çıkardığım hırıltılı nefesler ölmek üzere olan bir mamutu andırıyordu.

Bacaklarımdaki kaslar isyan bayrağını çekerken karşımda ebelemece oyununa göre dokunmam gereken çocuğun bedeni bir anlığına bulanıklaştı.

Gözlerimi kıstım.

Ben ve kaybetmek haa...

Nah!

Son bir güçle hızlandım ve çocuğun omzuna elimi geçirdim.

Çocuk şaşkın şaşkın bana bakarken bilmiş gibi sırıttım ve beni yakalamasına izin veremeden hemen oradan tüydüm.

Bu oyundan nefret etsem bile mahalledeki çocuklarla toplanınca oynamaktan geri duramıyordum.

Sinirle yüzümü buruşturdum.

Eğer bir daha o çocuk beni ebelerse götüne kolumu sokup sürahi niyetine dolandırırdım onu.

Yanaklarımı şişirdim ve etrafımda dönüp ebenin nerede olduğunu anlamaya çalıştım.

Buraya yönlendiğini gördüğümde gözlerimiz kesişti.

Hedefi bendim.

Etrafımdaki çocukları yararak bana ulaşmasını engellemeye çalıştım.

Göz ucuyla arkama baktığımda yanılmadığımı anladım.

Doğruca bana geliyordu.

Tüm gücümü, varımı yoğumu (sadece odamdaki mangalarımı) bacaklarıma verip koşmaya devam ettim.

Uzakta görünen oyun alanının kumlu zemini aklıma bir fikir getirdi.

Kumlu zeminde bir çukur vardı.

Büyük ihtimalle parkı yapan belediyenin dikkatsizliği sonucunda oluşmuştu ama kumla kapalı olduğu için belli olmuyordu.

Bunu biliyordum çünkü bir kere ayağım çukura takılınca düşmüş ve deve kuşu gibi kafam kumlara gömülmüştü.

Ve bu çocuk da benimle aynı kaderi yaşayacaktı.

İçimden kötü karakter gülüşü yapıp oraya yöneldim.

Kumlu zemine ayağımı bastığım anda biraz yavaşladım ve beni yakalayacağını sanmasına izin verdim.

Elinin omzuma dokudu dokunacak hissiyatını anladığımda aniden yana sıçradım.

Çocuk haykırdı.

Ve hönkürerek tahmin ettiğim gibi düştü.

Oyun oynadığımız çocukların hepsi bize bakarken yüzümdeki narsist ifadenin görülmeye değer olacağını biliyordum.

"Beni yakalamanın bir bedeli olmalıydı ve ödedin."

Çocuk başını yavaşça kaldırdığında burnundan akan sümükleri ağlamaklı suratını gördüm.

Iyyy!!

Diğerleri onun yanına geldi ve kaldırmaya çalışırlarken bana pis pis baktılar.

"Onun düşmesine sebep oldun. En azından özür dile."

Göz devirdim.

Cidden mi?

"Önüne bakmasa düşmezdi. Benlik bir durum yok."

Çocuğun kolunu tutan kızlardan biri bana baktı.

"Seninle oyun oynamak istemiyoruz artık."

Çok rencide oldum gerçekten(!)

Uğraşmaya değmezdi bu yüzden onları arkamda bıraktım ve parkın çıkışına yöneldim.

Bir daha onlarla oynamazsam oynamazdım ben de...

İhtiyacım yoktu.

Mangalarım ve animelerim bu sümüklüler yerine bana arkadaşlık ederlerdi.

Parktan çıkmak üzereyken ağaçların arasından beni izleyen bir çocuk gördüğümde ciyaklayarak geri kaçtım.

Cezasını versin yaa!

Korkmuştum.

Çalılıkların arasından gizli gizli bana baktığını hala görebiliyordum.

Benim onu fark ettiğimi anlasa da çalılıktan çıkmadı.

Siyah saç ve gözleriyle daha da kamufle olmaya çalıştı.

Sinirle yüzümü buruşturdum.

Onunla uğraşmayacaktım.

Ama korkudan kalbim koşmak için bacaklarımda atmıştı.

En azından özür dileyebilirdi.

Çalılığa yöneldim  ve başına dikildiğimde siyah saçlı başını çıkardı.

Ondan uzun olmanın verdiği avantajla dik dik bir erkeğe göre küçük olan bedenine baktım.

"Neden beni izliyorsun?"

Çalılıktan doğruldu.

Gözleri boş birer kara delik gibiydi.

"Komiksin çünkü."

Tek kaşımı kaldırdım.

"Ha?"

Şaşıran suratıma karşı omuz silkti.

"Her neyse."

Parkın çıkışına yöneldi ve ben daha bir şey diyemeden gitti.

"Bu da neydi böyle?"

Allah'ım yarabbim...

Düzgünü de beni bulmazdı.

Ama bir kez daha parkta onu görürsem onu sorguya çekecektim.

Bu düşünceyle gülümsedim ve parktan çıktım.

Eve giden yolu ter içinde yürürken bedenim zonkluyordu ve karnım açtı.

Çok umursamadım çünkü annemin efsane yemekler yaptığına emindim.

Güneş ufukta son ışıklarını bırakırken evimizin bahçesine çoktan girmiştim.

Bacaklarımı son bir güçle harekete zorladım.

Kapıyı çalmak için zile uzandığımda aklımda sadece annemin yaptığı yemeğin kokusunun kapıdan açar açmaz burnuma dolacağı bir hayaldi.

Parmağım soğuk demire değdiğinde evden bir çığlık koptu.

Elim zilin üstünde dondu.

"Bunu nasıl yaparsın? Beni değil de...Kızını hiç düşünmedin mi?"

Annemin ağlayan sesini duyduğumda kalbim göğsümde hızlandı.

Zili çalmam gerektiğini biliyordum, her ne oluyorsa annemin yanında olmam gerektiğimi biliyordum.

Ama dondum kaldım.

Hareket edemedim.

"Seni hiç sevmedim. Yaptıklarımdan da pişmanlık duymuyorum, Sakura'yı işin içine sürerek kendini acındırma."

Gözlerim beton zemine indi.

Ciğerlerime doldurduğum kesik kesik hava yüzünden başım dönüyordu.

"Ben kendimi acındırmıyorum, sadece kızımın böyle bir durumla karşı karşıya kalmasını istemiyorum...Ama biliyor musun? Artık ne yaparsan yap, çünkü senden boşanacağım ve kızımı tek başıma büyüteceğim. Senin yapmadığın babalığı da anneliğimi de yapacağım ve onu güzelce yetiştireceğim."





Yeni kurgumuz hayırlı olsun...

Sasusaku ile kalın...

He Is Not Gay! Just My Girlfriend⚠️/SASUSAKU FANFICTIONWhere stories live. Discover now