Bölüm 1

388 13 3
                                    

Keyifli okumalar!

İnsanların hayatları ikiye ayrılır. Bazılarının hayatları hareketlidir, bazıların hayatları ise benimki gibi sadece ev ve okuldan ibarettir. Evet, doğru duydunuz. Hayatım sadece okul ile ev arasında geçiyor. Gerçi artık bu döngüde evim de yok. Evim üniversiteye uzak kaldığı için 1 senedir İstanbul'da bir yurtta kalıyorum. Ailem Ankara'da olduğu için tatillerde de pek yanlarına gidemiyorum.  Bunun yerine yurtta oda arkadaşlarımla tüm tatil boyunca odada oturuyoruz. Ne çılgın bir aktivite ama değil mi? Odada benimle birlikte toplam 3 kişi birlikte kalıyoruz. Gamze, Rüya ve ben. İkisi de baya dengi kızlardı.

 Fakat şükürler olsun ki yarın dersler başlıyor. Yanlış anlamayın sevdiğimden değil de oturmaktan sıkıldığımdan. Üstelik tatilde herkes evine gidiyor. Bizimle birlikte sadece birkaç kişi burada kalıyor. O kadar sıkıcı ki... 

Saat 01.03'tü. Sabah saat 7.00 gibi kalkacaktık fakat hala üçümüzde uyanıktık. Rüya tüm tatil boyunca telefondan kafasını kaldırmadı. Adeta telefon onun bir parçası olmuştu. Nasıl bırakacak gerçekten çok merak ediyorum. Gamze neredeyse tüm tatil boyunca kafasını dersten kaldırmadı. Ben ise sadece müzik dinleyip kitap okudum. Derslere göz ucuyla bile bakmamıştım. 

Elimdeki telefonu yandaki masaya bıraktım ve tam yatıp yorganı üstüme çektiğim sırada "Eee uyumayacak mısınız? Yarın derse adeta bir ölü gibi gitmek istiyorsanız başka tabii." dedim kıkırdayarak. Gamze de gülmeye başladı ve "Doğru diyorsun sanırım uyusak iyi olacak." dedi. Rüyadan bir ses gelmeyince ona doğru baktık ve kulağında kulaklıkla telefona baktığını gördük. "Rüya." diye seslendim. Duymadı. Hemen ardından Gamze masadan bir kalem aldı ve Rüya'ya fırlattı. Rüya birden korkuyla yerinden zıpladı ve "Ne atıyorsun ya! Ödüm koptu!" diye bağırdı. Bu cümleleri Gamzeyle beni kahkahalara boğarken Rüya ikimize de ters ters bakıyordu. 

"Uyku başınıza vurdu herhalde sizin. Hadi uyuyun uğraşamam sizle." dedi kaşları çatık bir şekilde. "Emredersiniz Rüya hanım." dedi Gamze dalga geçer bir tavırla. 

Gamzede yatağına yatınca en sonunda Rüyada telefonu bırakmış ve yatmıştı. Ardından bende gözlerimi kapadım ve kendimi uçsuz bucaksız rüyalara bıraktım....  

Sabah alarmın sesiyle yerimden sıçradım. Ve birden kendimi yerde buldum... "Ahh" diye bağırdım istemsizce.  Gamze ile Rüyada sesime uyandılar ve bana bakıp gülmeye başladılar. Düştüğüm yerden kalktım ve "İyi hadi bugün de eğlendirdik sizi" deyip mutfağa girdim. Masaya iki üç parça şey koydum ve geri odaya gidip üstümü değiştirdim.  

Mutfağa geri döndüğümde ise gördüğüm manzara karşısında şoke oldum. İkisi de çoktan üzerini değiştirmişti ama asıl komik olan Rüya adeta önemli bir günmüş gibi giyinmişti. Benim ise altımda siyah bir pantolon üstümde lacivert kısa kollu bir tişört vardı. Rüyaya bakarak gülmeye başladım ve yanına oturup "Neden böyle giyindin?" diye sordum. "Hiç, öyle canım istedi." diye cevap verdi. Her ne kadar makyaj yapmış olsa da yorgunluğu hala yüzünden okunuyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra sınıfa gelmiş ve rastgele bir yere oturmuştuk. Üçümüzde edebiyat okuyorduk ve aynı sınıftaydık. Bu yüzden sürekli yan yana oturuyorduk. Bir süre sonra hoca geldi ve dersi anlatmaya başladı. Rüya artık ne kadar geç yattıysa tüm ders uymuştu.  En arkada oturduğumuz için hocada görmemişti. 

Sonunda dersler bitti. Gamze Rüyayı hafifçe dürterek uyandırdı ve "Hadi  uyan artık. Gidiyoruz." dedi. Rüya tüm gün uyumuştu. Her zamanki gibi. Sınıftan çıkıp odamıza yürümeye başladık. Çok uzak değildi birkaç koridor vardı sadece. Koridorda yürürken Gamze ile Rüya sürekli birbirlerine soğuk espri yapıp duruyorlardı.

"Yemeğin suyuna kim bandı?" diye sordu Rüya gülerek.

"Koli bandı!" diye cevap verdi Gamzede aynı şekilde. 

Esprilere dayanamayıp kulaklığımı taktım ve tam bir şarkı açacakken internet uyarısı geldi. Şaşırarak durdum ve telefonun çekmediğini gördüm. Gerçi şaşırmam anormaldi. Okulumuz Dağ gibi kente uzak bir yerdeydi ve arada sırada böyle oluyordu. Kızlar durup bana baktılar ve ne olduğunu sordular. Ben de "Telefon çekmiyor." dedim. "Şaşırılacak bir şey değil aslında." dedi Rüya. "Doğru." dedim ve yanlarına gittim. Biz yürümeye devam ettik ve onlarda esprilerine.

Sonunda odaya geldik. Ve her zamanki gibi herkes kendi köşesinde oturdu. Derken bir gün daha böylece geçti. Sabah yine aynı şekilde kalktık. Yemek yedik üstümüzü değiştirdik ve odadan çıkıp dersliklere doğru yol aldık. Sınıfa geldiğimizde tekrar telefonu kontrol ettim ve hala çekmediğini gördüm. Tam iki gün olmuştu. Hiç bu kadar uzun sürdüğünü hatırlamıyordum.

Gün yine aynı şekilde geçti. Ta ki son derse kadar... Son derse girdik ve sınıfta otururken bahçeye inmemizi söyleyen bir anons duyduk. Şaşkın bir şekilde aşağı indik. Tüm okul bahçedeydi. Neredeyse tüm hocalar kapının önündeydi. Hocalardan biri mikrofonu eline alıp konuşmaya başladı. "Evet, sessiz olun! Önemli bir duyuru yapacağız!" dedi hoca. Anında sessizlik oldu. Konuşmaya devam etti. "Arkadaşlar şimdi size bir şey söyleyeceğiz fakat sakin olacaksınız!" dedi korkak bir tavırla.

 Kaşlarım çatık bir şekilde Gamze ve Rüyaya baktım. Onlarda ne söyleneceğini merak ediyorlardı. "Arkadaşlar, Bugün bir şey oldu... Nasıl söylenir... Tamam pekala. Bugün okulun arkasında bir köşede bir arkadaşınız cesedini bulduk. Arkadaşınızın ismi Asya Deniz. Tanıyan veya olayı gören varsa hemen bize haber versin." dedi hoca. Bahçeden sesler yükselmeye başladı. Herkes korkmuştu. Haklılardı. Şu an resmen okulumuzda bir katil vardı. Bu aklıma gelince tüylerim diken diken oldu. Korkuyla kızlara baktım. Onlarda benim gibi resmen kaskatı kesilmişlerdi. Hoca konuşmaya devam etti ve "Siz zaten anlamışsınızdır demek istediğimi. Arkadaşlar içimizde bir katil var. Tüm bunların arasında dersler işlenmeye devam edecek ama kimse buradan çıkamayacak. Dikkatli olun. Tenha yerlerden uzak durun. Odalarınıza gidebilirsiniz."

Tüm bu konuşmalardan sonra zar zor nefes alıyordum. İçimde tarifi olmayan bir korku oluşmuştu.

Hava iyice kararmış bahçede neredeyse kimse kalmamıştı fakat biz hala olduğumuz yerde duruyorduk. Artık odamıza çıkmamız gerektiğini fark ettim ve "Hadi artık gidelim." dedim. Sesim bile titriyordu. Başlarıyla beni onayladılar ve odamıza doğru yürümeye başladık.

Tam o sırada Rüya "Durun!" diye seslendi. Ona doğru döndüm ve yere baktığını gördüm. Baktığı yere baktım ve malzeme odasının kapsının altında kırmızı bir leke gördüm. İçimden düşündüğüm şey olmaması için dua ettim. Fakat... Biraz daha yakından bakınca düşündüğüm gibi olduğunu gördüm. 

Lanet olsun! Hayır! Bu bir kandı! Üstelik bu kadarla da kalmamıştı. Kan kapının arkasından bu tarafa akıyordu. Gamze ürkek tavırlarla kapıyı açtı ve hemen geri çekildi. Ağır adımlarla odaya doğru yaklaştık ve içeri girdik. 

Karanlık olduğundan feneri açtım ama açtığım sırada ışık bir cesedin üstüne vurdu korkuyla bağırarak kendimi dışarı attım ve hızla koridorda arkama bile bakmadan koşmaya başladım. Kızlarda benim yanımda koşuyordu. Karanlık olduğu için hiçbir şey göremiyorduk. Şarjlarımız az olduğu için fener kapanmıştı ve koridorda ışıkta yoktu. 

Kızların bağırışlarından hemen yanımda olduklarını anlayabiliyordum. Tam o sırada bir şeye çarptık ve yere düştük...

                                                                                   BÖLÜMÜN SONU

Yeni bir kurguda yeniden merhabalar! Umarım okurken eğlenmişsinizdir. Fikirlerinizi bekliyorum. Oy verip yorum atarsanız gerçekten çok mutlu olurum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere (:

Instagram 

                             

TUTSAKWhere stories live. Discover now