Bölüm 19

64 7 26
                                    

Keyifli okumalar!

Gamze "Çok güzel çalıp söyledin." Deyince, Volkan da "Eh işte... Babamdan öğrendim bir şeyler." Dedi.

Murat'ın kendi kendine attığı küçük ama şaşkınlık ve hayran dolu bir kahkaha ile hepimizin bakışları ona döndü. Başını yukarı kaldırmış yıldızları izliyordu. Sonra başını bize çevirdi ve hepimize teker teker bakıp, "Oğlum, kitap gibi hayatımız var be..." dedi.

"Evet, iyisi ile kötüsü ile kesinlikle kitap gibi. Bizde o kitabın içerisindeki karakterleriz sanki..." Dedi Gamze.

Volkan da gitarı yanına bıraktı ve "O zaman az önceki şarkıyı biz kitap karakterlerine, yazarımıza ve bu satırları okuyan "Tutsaklarımıza" armağan ediyorum." Dedi ve devam etti,

"Düşler Sokağı, artık bizim şarkımız olsun... Tutsaklarımız ve yazarımız dinledikçe, akıllarına biz gelelim hep."

Volkan bu cümleleri kurunca, Rüya "Neden "Tutsaklar"?" diye sordu. Özgür, Volkandan önce davranıp, "Hangimiz özgürüz ki?" dedi ve hiç beklemeden ekledi, "Hepimiz bir şeylere tutsağız bu hayatta. Bir şeye ya da birine..."

Tutsaklar, minik tutsaklar... Güzeldi aslında.

Ve tabii ki ortam bu kadar duygusal ve tatlıyken Murat durur mu hiç? Yapıştırdı cümleyi, "Bence, ana karakter benim. Sonuçta benim gibi biri bulunmuyor şu dünyada." Hafifçe güldük, "Kendimi bu hikâyenin prensi ilan ediyorum!" diye birden bağırınca daha çok güldük.

"Ben prensim ve sizde kölelerimsiniz."

Özgür kafasını omzumdan kaldırdı ve hafifçe sırıttı, "Bence ben bir kitapta değilim. Bir kitap karakteri olamayacak kadar mükemmelim." Bunu söyleyince kaşlarımı havaya kaldırıp ona ters ters baktım. Kafasını bana çevirdiğinde bakışlarımı gördü ve "Sende mükemmelsin tabii ki." Dedi hemen.

"Hmhm... Kesin öyleyimdir." Dedim gülüşümü saklarken. Özgür bu sefer tamamen bana döndü ve kendini anlatmaya çalıştı, "Vallahi billahi ya. Mükemmelsin, bir tanesin, harikasın,"

Murat lafa atladı ve yüzünü ekşiterek, "Hıh, hanımcı köle seni." Dedi.

Murat'ın, Özgür'ü kızdırmamdan keyif aldığını görür görmez, birazda Murat'ı sinirlendirmek için "Şaka yapıyorum." Dedim ve bu sefer ben başımı Özgür'ün omzuna koydum.

En son ben konuşmuştum. Benden sonra kimse konuşmamıştı ve kısa bir sessizlik olmuştu. Bu sessizlik beni biraz düşüncelerimin içine atmıştı.

Aklıma, ben revirdeyken yanıma uğrayan Göktuğ geldi. Ona bir teşekkür ve birde özür borçluydum. Kafasına çok sert vurmuştum.

Aman benim hatam da değildi ki. Psikoloji mi bıraktılar insanda!

Yarın öğleden önce dersim vardı ve büyük ihtimalle Göktuğ'un da dersi vardı. "Yarın bir ara gideyim de Göktuğ'a teşekkür edip özür dileyeyim en iyisi." Dedim farkında olmadan sesli düşünerek.

Gamze "Aman, boş ver be. O çocuğu zaten gözüm tutmuyor hiç." Dedi iğreniyormuşçasına. Özgür birden geri çekilince başım boşluğa düştü.

Başımı tekrar kaldırdığımda sorgulayıcı bakışlarıyla karşılaştım. "Göktuğ kim?" diye sordu.

Tam cevap verecektim ki, vazgeçtim. "Sana ne bundan?" diye sorarak, sorusuna karşılık verdim. Gözleri şaşkınlıkla açılınca, "Nasıl "Sana ne" " diye sordu ve ekledi, "Hani sevgilin ya ben senin."

"Ne zamandan beri?" dedim gülüşümü saklayarak. Evet, onu affetmiş olabilirdim fakat bu trip atma hakkımı elimden almıyordu. Sinir krizlerine sokacağım seni Özgür Erez.

TUTSAKWhere stories live. Discover now