Bölüm 7

111 8 2
                                    

Keyifli okumalar!

Özgür'den...

Bazen... Bazen ne yaptığımızı biz bile bilmeyiz. Tamamen duygularımızla hareket ederiz. Ne yaptığımıza biz bile akıl erdiremeyiz. Çok garip bir histir bu. Şu an cesedin olduğu odaya giderken bende bu hisse kapılmıştım. Evet, yanlış duymadınız. Şu an da cesedin olduğu odaya gidiyorduk. Pınar en önde, bize yolu gösteriyordu.

Kapıya geldiğimizde gördüğümüz manzara aşırı mide bulandırıcıydı. Her yer kırmızıya boyanmıştı ve çok kötü kokuyordu. Pınar eliyle yerdeki cesedi gösterdi ve "Bu o." Dedi. Bunu demesiyle birlikte Volkan isyan etmeye başladı. "B-Bence hemen şimdi buradan çekip gidelim. Hem zaten adam çoktan diğer tarafa gitmiştir." Yine başladık. Şimdi gel de sustur şunu.

Ardından Rüya ile atışmaya başladılar. Sonra diğerleri de katıldı. Ben ise onları takmayıp cesedin yanına gittim. Sonra "Hadi gelin, kaldırmama yardım edin." Diye seslendim onlara. Herkesin şaşkın bakışları aniden beni buldu. Sonra Murat "Özgür, bunu yapmayacağız değil mi?" diye sordu. "Neyi yapmayacağız Murat? Bırakalım da adam böyle mi kalsın!" diyerek tersledim onu. Sonra yine koridorda Volkan'ın isyanları yankılandı.

Zor da olsa herkes yardım etmeyi kabul etmişti. Ben, Murat ve Volkan adamı taşıyorduk. Kızlarda bize gözcülük yapıyordu. Her yerim ağrımaya başlamıştı. Bu adam da amma ağırdı yani!

...

Sonunda bahçeye ulaşmıştık. Cesedi kazdığımız mezara koyduk ve üzerine toprak attık. İşimiz bitmişti, artık gidebilirdik. Tam arkamı dönüyordum ki Pınar'ın "Çocuklar..." diye bize seslendiğini duydum. Arkamı tamamen döndüğümde ise daha ne olduğunu bile göremeden yüzüme gelen gaz yüzünden kenara kaçtım.

Kaçabildiğimden emin olduktan sora etrafa bakındım. Herkes biriyle dövüşüyordu. Her şey bir anda olmuştu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Sonra yerde yatan Gamze'yi gördüm. Gazdan kaçamamıştı. Onun için artık bir şey yapamazdım fakat diğerlerine yardım edebilirdim.

Pınar'ın "Gamze!" diye bağırdığını duydum. Gamze'yi görmüştü. Sonra de Murat'ın "Gamze mi?" diye sorduğunu duydum. Ona baktığımda ise onu etrafa bakınırken gördüm. Kahretsin, dikkati dağılmıştı!

Dikkatsizliğinden dolayı ona gelen yumruğu engelleyememişti. Yere yığılmıştı. Ona doğru koştum ve ikinci bir darbe almışını engelledim. Önündeki adamın karnına sert bir yumruk attım. Fakat adam eğitimli olsa gerek bunu hemen atlattı ve bana karşılık verdi.

Gözüm arada sırada diğerlerine kayıyordu. Tedbirliydim ama onları da kontrol etmeyi ihmal etmiyordum.

Sadece birkaç saniyeliğine... Birkaç saniyeliğine gözümü ayırmıştım onlardan. Geri baktığımda hiçbirini bıraktığım gibi bulamadım. Volkan kanlar içinde yerde yatıyordu. Rüya köşede baygın bir şekilde duruyordu ve Pınar ise korkmuş bir şekildeydi. Ne yapacağını bilmiyor gibiydi.

Tam zamanında dikkatimi topladım ve yüzüme gelen yumruğu savurdum. Ve dikkatimi tamamen önümdeki adama yoğunlaştırdım. Eğitimliydi ve yapacağım en ufak yanlış harekette beni bayıltabilir ve hatta öldürebilirdi. O an Pınar'ın uyarısı sayesinde ağır bir hasar almaktan kurtuldum. Arkamda bir adam daha vardı fakat ben onu fark etmemiştim. Pınar olmasa ciddi bir hasar alabilirdim.

Uyarısı sayesinde hemen aradan çıktım. Benim çıkmam ile adamların havada olan yumrukları sert bir şekilde birbirlerini buldu. İkisi de bayılmıştı. Sanırım eğitimlerde güç kontrolü için ders vermiyorlardı.

Pınar'a doğru yürürken "Bunu diyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi ama teşekkürler huysuz kız." Dedim. Kızmasını falan beklemiştim. Fakat kızmak bir yana dursun bana bakmıyordu bile. Dikkati tamamen başka bir yerdeydi. Sanki önemli bir kararın kıyısındaydı. Ardından bakışları beni buldu. Hangi duygu gizliydi bu bakışlarda? İlk defa bunu çözemiyordum...

Ben daha ne olduğuna anlam veremeden hızla bana doğru koşmaya başladı. Ve kaşla göz arasında yanıma gelip sıkıca bana sarıldı. Bu ani hareketi yüzünden birden ellerimi teslim olurmuşçasına havaya kaldırdım. O ise sadece gözlerini sıkıca yumup bana sarılmış bir şekilde duruyordu.

Sonra birden daha da sıkı sarıldı. Acı çekiyormuşçasına gözlerini açtı ve gözlerimin içine baktı. Gözleri mi dolmuştu onun? Hiçbir şey anlamamıştım. Ta ki arkasında duran adamı görene kadar...

Hala tam olarak bir şey anlamamıştım ama iyi bir şey olmadığı da kesindi. Çünkü arkasında duran adam bize saldıran adamlardandı. Şu an hiç iyi şeyler olmuyordu...

Sonra adam geri çekildi ve arkasına bile bakmadan hızla kaçmaya başladı. Tam o anda görüş alanıma adamın elindeki kanlı bıçak girdi. Bunu görmem ile birlikte birden kendime geldim. Lanet olsun! Biri bana o kanın Pınar'ın olmadığını söylesin! Bunu yapmış olamaz! Hayır! Hayır! Hayır!

Ardından gözlerimi geri Pınar'a çevirdim ve bilincinin kapanmak üzere olduğunu gördüm. Tam düşecekken bende ona sarıldım. Bir elim sırtına giderek onu tuttuğunda ise çok fazla kan kaybettiğini anladım. Bir elimle de yüzünü tuttum ve hafifçe sarstım. Uyanık kalması gerekiyordu. Gerçekten çok fazla kan kaybetmişti.

Fakat tüm çabalarım boşaydı. Pınar'ın gözleri kapanmak üzereydi. "Hayır... Hayır Pınar! Uyanık kal! Sakın! S-Sakın uyuma! Bunu bana yapma Pınar!" diye bağırdım korkuyla.

Ne kadar denersem deneyeyim hiçbir fayda etmiyordu. Pınar'ın gözleri kapanmıştı ve üstelik hiç tepki vermiyordu. Bilinci tamamen kapanmıştı ve bu yüzden daha fazla ayakta duramıyordu. Tam düşecekken onu tutup kucağıma aldım. Sonra hızla içeri girdim ve koridorda koşmaya başladım.

Onu revire götürmeliydim ama bu lanet koridorlar bir labirent gibiydi! Koşarken aynı zamanda bağırarak yardım istiyordum. Özellikle de odaların olduğu binaya geldiğimde gücüm yettiği kadar bağırıp yardım istedim. Reviri kendim bulmaya kalksam birkaç saatte anca bulurdum.

Herkes odalardan çıkmış kapının önünde durmuştu. Evet, herkesi uyandırmıştım. Ama neden hala öyle duruyorlardı? Lanet olsun neden biride çıkıp yardım etmiyordu! Sadece izliyorlardı!

Yaklaşık yarım saattir koşuyordum ve bu sırada Pınar aklınızın almayacağı kadar çok kan kaybetmişti. Artık her saniye onun için hayati önem arz ediyordu. Ama gelin görün ki kimse bunu umursamıyordu! İnanmıyorum ya! Resmen kızın ölümünü film izler gibi duygusuz bir şekilde izliyorlardı!

"Ulan yardım etsenize! 'Kız ölüyor.' Diyorum burada!" diye bağırdım koridorun ortasında. Fakat hareketlerinde hiçbir değişim yoktu. Hatta birkaçı odadan telefonunu almış video çekmeye başlamıştı. Bu kadarı da fazlaydı ama!

Bu sefer sinirlerim tavan yapmış bir şekilde "Bu mu sizin insanlığınız? Bu mu? Birisi ölürken yardım etmek bir kenara dursun, bunu şovlarınızda malzeme yapmak mı?" diye bağırdım. Öyle güçlü bağırmıştım ki bu sefer, sesim tüm koridorda yankılanmıştı.

Baktım kimse hala bir şey yapmıyor "Sadece... S-Sadece revirin yerini gösterin." Dedim bu sefer sakince. Şükürler olsun ki aralarından biri çıkıp revirin yerini tarif etti. Hiç zaman kaybetmeden koşmaya devam ettim.

Elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordum. Çünkü her yerde fazla zaman kaybetmiştim. Nerdeyse bir saat... Belki de bir buçuk...

Sonunda nefes nefese kalmış bir şekilde de olsa revire gelmiştim. Şükür ki, burası asla kapanmıyordu.

Pınar'ı gösterince onu hemen benden aldılar ve sedyeye yatırıp zaman kaybetmeden ameliyathaneye götürdüler. Geriye kalan sadece kan içinde olan ellerimdi. Ellerim mi, dedim? Her yerim kan içinde kalmıştı.

Durumu orada bulunan birine anlattığımda birilerini daha çağırdı ve tekrar bahçeye doğru koştuk. Hızlı olmalıydık çünkü Volkan'ın yarası da Pınar'ın kadar olmasa bile ağırdı. Ve o da bu süreçte fazla kan kaybetmiş olmalıydı.

...

Sonunda bahçeye ulaşmıştık. Fakat gördüklerim tekrar dehşete kapılmama neden olmuştu. Hiçbiri bıraktığım gibi değildi. Aslında hiçbiri bıraktığım yerde değildi. Nasıl gitmiş olabilirlerdi? Hepsi baygındı! Yoksa... Hayır! Onlar kaçmıştı!

Umarım düşündüğüm şey olmamıştır. Eğer düşündüğüm şey olduysa, onları bulmam imkânsıza yakın demektir...

Bölümün Sonu

TUTSAKWhere stories live. Discover now