Bölüm 27

25 2 0
                                    

Keyifli okumalar!

Mayıs benim endişeli yüzümü görmüş olacak ki "Sakin ol, sadece bayıldı." dedi ve dolaptan kare şeklinde çipe benzer küçük bir şey çıkardı. "O ne?" diye sorduğumda da "Arkanı dön." dedi. Buradan sağ çıksam iyiydi.

Mecburen arkamı döndüm. Birkaç saniye sonra ensemde ufak bir acı hissettim, "Bu kadar, bitti." Mayıs'a döndüğümde "Ne oldu şimdi?" diye sorduğum. Hafifçe sırıtıp "Aynaya bak." dedi. Korkarak duvara asılı boy aynasına döndüğümde az kalsın bayılacaktım. Yok artık!

Ben... Ben, ben değildim. Bu aynadaki yansıma benim olamazdı. Gözüm bir anlığında yerde yatan kadına kaydı ardından tekrar aynaya baktım. Ben, oydum. Bir tek gözümde gözlük eksikti. Hafif mavi olan gözlerim koyulaşmış kahverengi olmuştu. Saçlarımın rengi biraz daha açılmış saçlarım uzamıştı.

Yok, ben gerçekten Rüya'yı öldürecektim.

Mayıs "Al bakalım." deyip Ceren'in gözlüğünü bana uzatınca zoraki bi şekilde gözlüğü alıp taktım. Yüzüme bakıp neşeli bir şekilde gülümsedi, "Hadi gidelim."

Tam kapıdan çıkacakken kolunu tutup onu durdurdum ve "Ya yapamazsam. Kolyeyi alamazsam..." dedim. Neşeli gülümsemesinin arasında tehditkar bir şekilde baktı, "O zaman eve dönemezsin."

Ardından tekrar "Hadi gidelim." dedi. Peşine takıldığım sırada kendime saydırıyordum. Yürürken geçtiğimiz koridorların beyazlığı gözümü alıyordu. Her yer beyazdı! Hem de her yer!

Bir süre daha yürüdükten sonra bir köşeyi döndüğümüzde yolun sonuna geldiğimizi fark ettim. Burası çıkmazdı ve sadece bir tane oda vardı. Sonunda! Ayaklarım kopmuştu.

Mayıs bana döndü ve koridorun sonundaki kapıyı göstererek "İşte orası. O anahtarı almadan gelme." dedi. Korkuyla yutkunduğum sırada yürümeye devam ettik. Tam kapıya yaklaşmıştık ki kapı sertçe açıldı ve kızıl saçlı, benimle yaşıt görünen bir kadın "Pişman olacağın şeyler yapıyorsun!" diye bağırarak odadan çıktı. Ardından odanın içinden "Ben ne yaptığımı çok iyi biliyorum!" diye bir bağırış daha geldi.

Garipti... Ses fazla tanıdık gelmişti.

Sesin kime ait olduğunu kendimce bulmaya çalıştığım sırada odadan çıkan mavi gözlü adamı gördüm. Bu oydu! Rüya'nın yanına gelen adamdı bu! Neydi adı? Kartal mıydı?

Odadan yaklaşık elli yaşlarında hafif esmer bir adam daha çıktı. Adam "Kartal, biraz sakin mi olsan. Ne bu sinir?" Evet, ismini doğru hatırlamıştım. Kartal önünde duran kızıl saçlı kadını gösterip "Sakin mi olayım? Siz ne dediğinizin farkında mısınız?" diye hayretle bağırdı.

Kızıl saçlı kadın "Bunu yapmaya hakkın yok!" diye bağırınca, Kartal iyice sinirlendi ve eliyle saçlarını karıştırıp sakinleşmeye çalıştı. "Şahin..." dedi yanındaki esmer adama. Ardından kızıl saçlı kadına bakıp "Nisa'yı odasına götür." dedi.

Adının Nisa olduğunu anladığım kadın önce reddetti, sonra pes etti ve hızlı adımlarla yanımızdan geçip gitti. Şahin denen adam da Kartal'a ters bir bakış attı ve o da hızla çekip gitti.

Mayıs yürümeye başladığında mecburen arkasından gittim. Kartal bizi fark ettiğinde bıkmış bir şekilde yüzümüze baktı. Yanına gittiğimizde Mayıs hemen söze atladı "Yetmedi mi? Pes etmeyecek misin?"

Kartal sinirli bir şekilde güldü ve "Hayır." dedi. Neden bahsettiklerini bilmiyordum ama adam baya kararlı gibiydi. Mayıs başını olumsuz yönde sallayıp "Bunu istemezdi." deyince, Kartal işaret parmağını Mayıs'a doğru salladı ve "Bu konuda tek kelime etmeye hakkın yok." dedi. Ardından bana baktı. Yani Ceren olan bana... Yani... Çok karışıktı burası.

TUTSAKWhere stories live. Discover now