Bölüm 21

57 5 2
                                    

Keyifli okumalar!

"Ne yapıyorsun?" diye sordu Volkan, elinde hala telefon dururken. Ben ise Gamze'nin yatağının altından çıkardığım, siyah sırt çantasını sandalyenin üzerine koymuştum. "Birazdan anlarsın." Dedim donuk bir sesle. Gamze dışında herkes ne yapacağımı merakla izliyordu. Sadece Gamze ve ben çantanın içinde olanları biliyorduk.

Murat, "Plan ne?" diye sorarken, çantanın fermuarını açtım. "Özgür'ü kurtarıp o aptallara hadlerini bildirmek." Dedi çantayı karıştırırken. Murat, avucunun içini anlına vurdu ve "İyi de bu bir plan değil ki! Bu bir dilek!" diye bağırdı.

Onu umursamayarak çantadan bir silah ve bir çekiç aldım. Yatağın üstündeki hırkamı alıp giyindim ve silahı hırkanın cebine yerleştirdim. Ardından çantadan küçük, sahte ama gerçekçi duran bir bomba çıkartım Murat'a fırlattım. Murat refleksle sahte bombayı tutunca, pişman oldu. Gözlerini kocaman açarak, ellerinde tuttuğu sahte bombaya baktı ve bağırmaya başladı, "Lan!"

Çantada bu eşyaların olmasının sebebi Gamze'nin babasının işiydi. Fakat tabii ki bunu sadece ben ve Gamze biliyorduk.

"Korkma sahte." Dedi Gamze gülerek. Murat, "Çok rahatladım biliyor musun?" dedi ve "Ulan, bunların o çantada ne işi var!" diye ekledi. Bunun üzerine "Bu bir sır" deyip, Murat'ı daha çok korkuttum.

Çekici elimde sıkıca tutarken, "Tamam, plan şu; Ben, Gamze ve Volkan, Özgür'ün yanına gideceğiz. Murat ve Rüya da ne olur ne olmaz diye, revire gidip sedye alacak. Bu çantada hepimize yetecek silah var ama yine de bu sahte bomba Murat'ta kalacak ki, biz yokken bir şey olursa zaman kazansınlar." Dedim. Murat "Bu lanet şey neden bende kalıyor!" dedi ve omzunu silkip dudağını bir çocuk gibi büktü, "Rüya da kalsın."

Rüya "Korkak seni... İyi tamam, bende kalsın." Dediği anda Murat hiç beklemeden sahte bombayı Rüya'ya verdi. Rüya küçük, sahte bombayı kanguru cebine koydu. Murat ve Rüya'ya doğru "Siz gidin bizde çıkarız şimdi." Dedim.

Murat ve Rüya başlarıyla beni onayladı ve hızla daireden çıktılar. "Mutfaktan bir şey alacağım sonra çıkarız." Dedim ve adımlarımı mutfağa yönelttim.

Mutfağa girer girmez kapı ardımdan kapandı. Ben daha ne olduğunu bile anlamadan ışıklarda birden gitti. Henüz hava tam anlamıyla kararmamıştı fakat mutfaktaki pencerenin kalın perdesi kapalı olduğundan, oda kapkaranlık olmuştu.

Korkak bir şekilde sanki görebilecekmişim gibi kendi etrafımda dönmeye başladım. Bana ait olmayan adım seslerini duyduğumda hırkamın cebinde duran silahı sıkıca tuttum. Sanırım davetsiz bir misafirimiz vardı.

"Kimsin." Dedim karanlığa doğru. Cevap vermedi... Birkaç saniye sessizce bekledik. Burada geçirdiğim her saniye beni daha da çok ürpertiyordu. Fakat gelin görün ki, gitmek için çabada göstermiyordum.

Ensemde hissettiğim nefes yüzünden neredeyse kalp krizi geçirecektim. Lanet olsun, arkamdaydı! Sanırım şuracıkta bayılıp kalacaktım.

"Sakin ol. Amacım hiçbirinizi korkutmak değil." Dedi kalın, soğuk bir ses. Korkudan yaşlar akan gözlerimi sıkıca kapadım.

Kokutmak değil mi? Ciddi misin? Aman Allah'ım, çok rahatladım bak şu an!

Ses konuşmaya aynı soğukluğuyla devam etti, "Sadece şunu bilmeni istiyorum. Sakın ondan korkma." Ne? "Hiçbiriniz korkmayın. Ben korktum zamanında, siz korkmayın..." cümlesinin sonlarına doğru sesine yerleşen bir korku vardı. Kendimi tutamayarak "O kim?" diye sordum. Fakat cevap gelmedi. Bekledim, bekledim ve bekledim... Ama yine de bir cevap gelmedi.

Kapı birden açılınca, sıkıca kapadığım gözlerimi açtım. Hala kontrolüm dışında akan yaşlarımı ağır hareketlerle sildim Gamze "Pınar, karanlıkta ne yapıyorsun böyle?" diye sorunca rahatladım. "Ben..." dedim titrek bir sesle ama devamını getiremedim. Hemen buradan çıkıp gitmek istiyordum. Kollarıma vuran soğuk ile yerimde titredim. Soğuğun geldiği yere, arkama, baktığımda ise pencerenin açık olduğunu fark ettim.

TUTSAKWhere stories live. Discover now