Bölüm 10

97 9 8
                                    

Keyifli okumalar!

Her şeyin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. Yaram yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı. En azından, artık hareketlerimi kısıtlayacak kadar çok acımıyordu. Beden zaten her türlü iyileşiyordu.

Ve ben ise bu iki hafta boyunca sadece yatmıştım. Odadan çıkmama izin vermiyorlardı. Bahaneleri ise şuydu; "Canın acır.", "Bak, iyileşmesi uzun sürer.", "Sen kaşınıyorsun, iyileşmezsen görürüz seni.", "Kapını kilitlerim bir daha hiç çıkamazsın." gibi gibi bahaneler ve söylenmeler ile beni bir şekilde odada tutmuşlardı. Her ne kadar iyi olduğumu söylesem de hiçbiri buna inanmadı.

Sadece beni değil Volkan'ı da adeta odasına hapsetmişlerdi. O da uzun zamandır ortalıklarda yoktu. Revirden hep birlikte çıkmıştık, ondan sonra da kimseyi görmemiştim zaten.

En başlarda çok sıkılmıştım, ki hala sıkılıyorum, fakat sonradan illa ki yapacak bir şeyler buluyordunuz. Beyninizi bir şekilde meşgul ediyordunuz. Fakat tabii ki her zamanda başarılı olamıyordunuz.

Aynı şu an benim başarılı olamadığım gibi.

Gece yarısıydı ve herkes doğal olarak uyuyordu. Ben ise yatakta öylece oturmuş pencereden ayı seyrediyorum. En başlarda eğlenceliydi fakat zaman geçtikçe sıkmaya başlamıştı.

Dayanamayıp ayağı kalktım ve hiç kimseyi uyandırmadan sessiz adımlarla montumu alıp odadan çıktım.

Özgürlüğümü ilan ediyordum artık!

Koridorlarda yavaş adımlarla yürürken adımlarımın sesi duvarlarda yankılanıyordu. Sadece benim adımlarımın sesinin duyulması iyi bir şeydi. Özelliklede benim gibi biri için.

Bahçe kapısına geldiğimde kapıyı ittirerek açtım ve yüzüme çarpan soğuk rüzgârın tadını çıkardım. Uzun zaman sonra temiz hava almak iyi gelmişti.

Bahçede anlamsız bir şekilde yürümeye başladım ve özgürlüğümün tadını çıkarmaya baktım.

Tam dönmeye karar vermiştim ki yerde oturan kişiyi görmemle duraksadım. Kim gecenin bir yarısı bu soğukta dışarı çıkardı ki?

E, sen çıktın ya Pınar?

Hep haklı olmak zorunda değilsin iç ses!

Kim olduğunu görmek için biraz daha yaklaşmaya karar verdim. Yanına iyice yaklaşmıştım ki oturanın Özgür olduğunu fark ettim. Başını yukarı kaldırmış gökyüzünü seyrediyordu.

Hiç vakit kaybetmeden bende gidip yanına oturdum. Fark etmiş olacak ki "Hoş geldin." Dedi kısık bir sesle. "Hoş buldum." Diyerek karşılık verdim.

Bende kafamı kaldırıp gökyüzünü seyretmeye başladım. Fakat bir süre sonra bundan da sıkıldım. Tamam iyi güzeldi de, bu kadar da uzun seyredecek ne buluyorlardı anlamıyorum.

Sıkıldığımı anlamış olacak ki ortamdaki bu boğucu havayı dağıtmak için "Neden odadan çıktın?" diye sordu ve sonra hafif bir gülümsemeyle "Murat bunu öğrenirse kapını kilitler biliyorsun değil mi?" dedi.

Hafifçe kıkırdayarak "Biliyorum. Bunu yapar ama bilmesine gerek yok." Dedim. Sonra sanki uyarırcasına "Tabii sen o çeneni kapalı tutarsan!" dedim kızmış gibi. Bana ayak uydurdu ve "Asla. Asla bir şey söylemeyeceğim." Dedi korkmuş gibi yaparak.

İkimizde daha fazla dayanamayarak küçük bir kahkaha patlattık. Kahkahalarımız yerini kıkırdamalara bırakırken "Sadece biraz temiz hava almak istedim." Dedim. "İyi yapmışsın." Dedi yüzündeki gülümsemeyle.

Yeniden uzun bir sessizlik oldu. Tekrardan gökyüzünü izlemeye koyulduk. Her geçen saniye daha da dikkatli inceliyordum ama yoktu işte! Bir türlü aman aman bir zevk alamıyordum.

Tam o sırada bir yıldız kaydı. Heyecanla Özgür'ün omzundan tutup onu sarsmaya başladım. Korkuyla bana bakarken "Ne oldu?" diye sordu. Parmağımla gökyüzünü işaret ederek "Yıldız kaydı!" diye bağırdım.

"Yani?" diye sordu anlamaz bir tavırla. Hayır, yani kabul. Biraz fazla heyecan yapmıştım ama her Allah'ın günü de böyle bir şey olmuyordu sonuçta!

Heyecanım yerini tatlı bir sinire bırakırken "Dilek tutsana!" dedim. "Tamam." Diyerek gözlerini kapadı ve başını göğe kaldırıp düşünmeye başladı.

Sonra bana baktı ve "Tuttum." Dedi sakin bir tınıyla. "Bende tuttum." Dedim. Ne dilediğimi merak mı ediyorsunuz? Şey... 'Onu' diledim. Yani... Neden olmasın?

"Ne diledin?" diye sordu merakla. Ona 'çok beklersin' bakışı atıp "Dilekler söylenmez." Dedim. "Neden?" diye sordu bu seferde.

"'Uğursuzluk getirirmiş.' öyle derler."

"Saçmalık."

İnanmayabilirdi. Ama şimdi ne olur ne olmaz. Aksiyona hiç gerek yok değil mi?

Dayanamayıp "Sen ne diledin?" diye sordum. Evet, az önce söylediklerime bakılırsa çok saçma bir soru olmuştu. Gülerek "Hani söylenmezdi?" diye sordu. "Şey... Sen inanmıyorsun diye şey etmiştim. Yani..." diyerek aradan sıyrılmaya çalıştım. "Şaka ediyorum." Dedi gülüşünü bozmadan. Sonra "Söylememi ister misin?" diye sordu. Hızlıca onu başımla onayladım.

Bana doğru eğildi ve kulağıma fısıldadı. "Seni..."

Duyduklarım karşısında kaskatı kesilmiştim. Allah'ım inanmıyorum! Bu şakaysa gerçekten çok kötü şeyler olur!

Şaşırdığımı anlayınca birden gülmeye başladı. Tam bir şey diyecekti ki arkadan gelen sesle duraksadı. "Siz çok klişesiniz ama!" diye bağırıyordu biri. Arkaya doğru baktığımda ise kafasını iki yana sallayan Murat'ı gördüm.

Tam da gelecek zamanı buldu!

İkimizde hızla ayağı kalktık ve Murat'ın yanına gittik. Giderken "Ne işin var burada Murat?" diye sordu Özgür. Murat iki adım geri attı ve işaret parmağını Özgür'e doğru salladı. "Hele sen, sen hiç konuşma" dedi. Ardından bana döndü ve bu seferde parmağını bana salladı "Ve sen... Kapını nasıl kilitliyorum izle de gör bakalım." Dedi kızmış gibi yaparak. Tam itiraz edecektim ki "Sakın." Dedi.

Özgür "Senin yanında sabır taşı olsa çatlar yemin ederim." Diye söylenerek yanımızdan ayrıldı. "Özgür! Dur, dur bir!" diyerek peşinden gidiyordum ki Murat önüme geçerek beni durdurdu. Onu boğazlarmış gibi yaparak ellerimi kaldırdım ve "Seni... Seni öldüreceğim!" diye sitem ettikten sonra onu yolumdan çekip hızlı adımlarla Özgür'e yetişmeye çalıştım.

"Özgür! Dursana be adam!" diye bağırıyordum peşinden giderken. "Şimdi tamam, diledin de nasıl diledin! Bir onu söylesen." Diye bağırmaya devam ettim. Ama duyan nerede! Duyuyordu da aslında, duymuyormuş gibi yapıyordu. "Yani şöyle düz, normal bir cümle kursan!" diye bağırıp yine şansımı denedim. Fakat sadece gülen sesini işittim.

Evet, Murat'ı cidden öldürecektim!

BÖLÜMÜN SONU

Merhabalarrrr! Yılbaşı bölümünü yetiştireyim derken bu bölümü atmayı unutmuşum çok çok ama çokkkk üzgünüm. Umarım affedebilirsiniz. Bir daha böyle olmaz sözüm olsun<3

TUTSAKWhere stories live. Discover now