Bölüm 9

118 9 7
                                    

Keyifli okumalar!

Halsiz bir şekilde gözlerimi açtım. En başta ne olduğunu, nerede olduğumu ve etrafımdaki bazı nesneler gibi çoğu şeyi algılayamadım. Fakat zaman geçtikten sonra her şey bir bir yerine oturmaya başladı.

Üzerime baktığımda ise üzerimde nefret ettiğim hastane elbiselerinden olduğunu gördüm.

Kapının gıcırdamasıyla kafamı zorlukla o tarafa çevirdim. Duvardan dolayı kimin geldiğini göremiyordum.

Birkaç dakika olmuştu ama henüz kimse gelmemişti. Gelen kimse sanki ikileme düşmüş gibiydi.

Bir süre sonra kulağım adım sesleriyle doldu. Ardından yorgun bir şekilde gelen Özgür'ü gördüm. O kadar yorgun bakıyordu ki... Sanki kıyamet kopmuştu da benim haberim yoktu. "Uyanmışsın." Dedi bana doğru gelirken.

Sonra odanın köşesindeki sandalyeyi yatağın yanına çekti ve üzerine oturdu. Oturmak için yeltendiğim sırada eliyle 'Dur' işareti yaptı ve kalkıp yanıma geldi. Arkamdaki yastığı düzeltip oturmama yardım etti. Sırtım o kadar çok acıyordu ki. Bu acı tarif edilemezdi.

Sonra tekrar sandalyeye oturdu. Ellerini dizlerinin üstüne koydu ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Bana hiç bakmadan "Bunu neden yaptın?" diye sordu. Anlam veremeyerek "Neyi?" diye sordum. Kafasını kaldırıp bana 'Ciddi olamazsın.' Der gibi baktı.

Biraz düşündükten sonra, geçen bahçede yaşanan olaydan ötürü bunu sorduğunu anladım. "Ha, sen şu olayı diyorsun." Dediğimde kafasıyla beni onayladı. "Seni kurtardım?"

"Ölebilirdin." Dedi bana sitem dolu bakışlar atarken. "Ama ölmedim." Diyerek konuyu kapatmaya çalıştım. Kapatmayacağını biliyordum ama şansımı denemek istemiştim.

Tabii her zaman istediğiniz şeyler olmuyordu.

"Her zaman böyle ihtimallere güvenerek yaşayamazsın Pınar." Dedi oldukça kızgın bir şekilde. Hiçbir şey demeden öylece durdum.

Hayır, adam şu an patlamaya hazır bomba gibiydi! Yani cevap versen ayrı dert, vermesen ayrı dert.

"Şu 'ihtimaller'" dedim az önce dediğini tiye alarak ve sonra "Sanırım bu sefer bizi kurtardı." Dedim. "Sana da kızılmıyor bile." Diye kendi kendine söylenmeye başladı.

Kaşla göz arasında patlattığım kahkaha yüzünden bana sanki deliymişim gibi baktı ve "Yemin ediyorum senin kadar umursamaz bir huysuz ile ilk defa tanışıyorum." Dedi bu seferde.

Gülüşüm solunca "Sensin huysuz!" diye sitem ettim. Bu sefer gülme sırası ona geçmiş gibiydi. "İsteyince gülebiliyormuşsun da." Diyerek onu daha da kızdırmaya çalıştım. Nedensizce bu çok hoşuma gitmişti. Fakat o ne yapmak istediğimi hemen anladı ve gülüşünü daha da arttırdı.

Akıl çıkmıyor, fışkırıyor mübarek!

Tüm planlarımı batırmasının verdiği sinirle "Çık dışarı!" diye bağırdım. Gülmeye devam ederken "Emrin olur." Dedi.

Daha da artan sinirimden dolayı büyük ihtimalle kıpkırmızı olmuştum. Şuradan kalkabilseydim görürdü o zaman!

Birden "Çık dışarı! Çık ve kızları getir!" diye bağırdım. Bunun üzerine gülüşü aniden soldu ve kaskatı kesildi. "Pınar..." diye fısıldadı. Buraya ilk geldiği hale geri dönmüştü. Canını sıkan bir şey vardı. Ama bunun bizimkiler ile ne alakası olabilirdi?

Sanırım bunun cevabını az sonra öğrenecektim.

...

"Özgür! Senin dediklerini kulağın duyuyor mu?" diye haykırdım odanın kapısının önünde. Özgür önüme geçmiş odadan çıkmamı engellemeye çalışıyordu. O kim oluyordu da arkadaşlarımı bir katil rehin almışken buradan çıkmamı engelliyordu! "Pınar, canım benim. Az sakin ol."

TUTSAKOnde as histórias ganham vida. Descobre agora