124- BEKLEMEK

29.8K 3.5K 2.4K
                                    

Sondan bir önce

O günün sabahına kadar ne benim ne de Akif'in gözüne uyku girmemişti. Bütün bir gece boyunca öylece oturmuş, düşünmüştük.

Gitmemişti, ilk defa onu kovacak gücü de kendimde bulamıyordum. Yanımda durmaya pek istekli görünmüyordu zaten, Ömer'in gitmeden son isteğinin bu olduğunu o söylemeden de anlamıştım.

Gece boyunca sadece bir kere konuşmuştuk, onda da 'sen bu kadar şeyi nerden biliyorsun' soruma verdiği yanıttı. Dediğine göre ben Ömer'le konuştuktan sonra o da Akif'e anlatmıştı olayı.Akif ona mesajalaşmayı kesmesini çünkü benim görünce niyetini bile dinlemeden yol göstereceğimi söylemişti. Ömer ise zaten ben dedikten sonra çocuğa bir şey demeden konuşmayı kesmişti.

Melih'le olan son konuşmalarında da zaten sohbet birden kesiliyor, kaç kere yazsa da görüldü atıp bırakıyordu.

Sabah olmuş, içeriye güneş doğmuştu. Akif mutfağa girip saniyeler içinde geri çıkmıştı, dolabın içi boştu çünkü. Ne zaman gidecekti bilmiyordum ama Ömer'den kalan son şey gibi hissettiğim için gitmesini istemiyordum.

"Ne zaman gideceksin?" diye sordu Akif geçip koltuğa otururken. Erzincan'a gideceğimi biliyordu.

"Birkaç güne giderim." dedim yalnızca.

"İyi, gittiğin yerleri bir zahmet haber ver. Kaç ay sürerse sürsün, adam geldiğinde en azından izini kaybetmediğini bilsin."

Kaşlarım çatıldı, sanki durduk yere ona böyle yapmışım da beni azarlıyordu.

"Akif her şey benim suçummuş gibi konuşmayı kes, yeniden sinirlenmek istemiyorum. Ayrıca nereye gideceğimi de söylemeyeceğim, ne bok yersen ye." dedim öfkeyle.

"Beni yorma be solcu." diye mırıldandı kafasını koltuğun yaslanma yerine koyup. "Ömer senin bu nazlı haline nasıl dayanıyordu anlamıyorum."

"Sen Ömer misin? Anlamazsın." haydaaa daha düne kadar adını anmak istemiyordum, noluyordu şimdi.

O sırada zil çaldığında Akif'e baktım heyecanla, nedense içimden bir his Ömer'in geldiğini söylüyordu. Ama Akif bana farklı bir şekilde baktı, sanki kimin geldiğini biliyordu. Benimle beraber ayağa kalktı.

Heyecanımı belli etmek istemiyormuş gibi kapıya gidip hızla açtım. Karşımda Sivaslıyı beklemiyordum.

"Naber lan Sarı?" dedi gülerek. Elinde bir sırt çantası vardı.

"Ali?" dedim afallayarak. "Ne işin var burada?"

"Birkaç günlüğüne geldim, seni özledim." dedi ayakkabısını çıkarıp içeri girerken.

"Adresimi nerden biliyorsun sen?" diye sordum, görmeyi beklediğim son kişi olduğu için garipsemiştim.

Ali sırıtarak içeri girdi, Akif ise kafası eğik bir şekilde başka köşeye bakıyordu. Göz ucuyla birbirlerine baktılar, belki biraz özlemle.

"Erzincanlı'dan aldım." dedi yalnızca bakışlarını hızla çekip, gülüşü sokmuştu.

Ortamda garip bir hava varken, Akif hiç beklemeden o içeri girer girmez yanımdan geçip dışarı çıktı. Arkası dönük bir vaziyette ayakkabısını giyinirken konuştu.

"Şimdi gidiyorum, daha sonra gelirim yanına." dedi sadece, ardından kısaca bana bakıp arkasını dönüp gitti.

Yaşadığım bu saçma andan sonra Sivaslıya döndüm, çenesiyle oynuyordu. Ona baktığımı fark edince gülümseyerek bana döndü, kollarını açtı.

BELA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin